ÖĞRETMEN DEĞİL, LAĞIM FARESİ!?…

Pek aşına değilim, "sosyal medyanın hareketliliğine!..

"Takibi zor, kumpasları çok, kirli fikriyatı yüksek" bir dünya bu kulvar!..

Özellikle "şeytani" karaktere sahip olanlar için, bulunmaz bir "lağım" nimeti!…

İşte hafta sonu bu şeytani karakterden birinin "lağımdaki" gezisine dair, bir paylaşım aldım!?.

Müdavim, "okurum" tarafından, dikkat çektirildi..

Bakarmısınız şu öğretmenin, Elazığ-Bingöl depremine dair, "paylaşımına"…

Okudum!..

Rumuz, "Coşkun Çavuş!"…

Bahçelievler Samsun!..

Müzik Öğretmeni…

Hesap gerçek…

Paylaşımının içeriğini burada aktarmayacağım..

Kafatasçı biri..

"Kürt" düşmanı...

"Aşağılık" lağım faresinden beter bir "pislik…"

Kendine yakışan; "lafları" dizmiş..

***

Her ne kadar hesabı askıya alınmışsa da!..

Sayfasının paylaşımlarda yer alan kopyalarına baktığımda; "namus, şeref ve haysiyet" yoksunu, demekten kendimi alamadım!...

Çünkü, her satır, her cümle; "akla" ziyan!…

 Irkçı.. Şoven.. Faşist…

Kafatasçı.. Zihni bunak…

Şizofrenik!.. Kin.. Nefret..

Tahrik.. Hakaret ve küfürler..

Denir ya; bini bir para misali!…

Öncelikle şunu ifade edeyim; "ırkçılık" kimden gelirse gelsin benim cephemde "o kişi lağım faresinden" beter, bir kemirgendir..

İnsan değil, "hayvan" dahi görmem!..

Bu arada, "öğretmendir, müzik öğretmenidir" diye bu yaratığa dair başlayan cümlelerin kurulmasına da, tepkiliyim!…

Kuranlara da tepkiliyim!..

Çünkü, "öğretmenlik" mesleği ve vasfı, böylesi "aşağılık" karakterle yan yana getirilmez!..

***

Gelelim, Devlet-i Aliye’nin bu "lağım faresine" dair işlemine!..

Halkı aleni bir şekilde..

"Kin ve düşmanlığa" tahrik eden..

Bir ırka "ağır hakaretler" eden…

Provokatörce,

Vatandaşları "birbirine" kırdırmaya çalışan,

Irkçılık yapan,

Namus denilen kavramdan nasibini almamış bu kişinden hesap sorulmalı!…

***

İdari yönden; "meslekten" atılmalı..

Adli yönden "tutuklanarak" ders-i ibret noktasında cezaevi lağımında tutulmalı!..

Ki, adalet tecelli etsin..

Ve böylesi "ajan, provokatör, ırkçı, namus ve şeref yoksunu" karakterler bir daha üreme göstermesin!…

Ülkeli ve bizi "bizden etme" gayretinde olanlara "prim" verilmesin..

Yazıyı kaleme aldığım ana kadar, "bu minvalde" bir haber almadım..

Herhangi bir işlem yapılıp yapılmadığına dair!!!..

Doğrusu, geçmişte benzer akalara kısmi noktada bir müdahale vardı..

Ama son, dönemlerde 'bir zafiyette" söz konusu..

Yani, keyfiyet var..

Bu hal-i vaziyetin de, vahim ve tehlikeli olduğunu, görmek lazım!…

Hele ki, yaşadığımız bu kadar "kaotik" hadiseler vaki iken!…

Böylesi "ırkçıların" ıslah edilmesi lazım!?..

 

***

NEPOTİZM!…

Son günlerde sıkça duyulan ve kullanılan bir kelime..

Tabi, AK Parti mahallesinde, çok konuşuluyor..

"Nepotizm!!…"

Açılımı ise; "kayırma-kayırmacılık!"…

Daha açık ifadeyle; "kan bağına" göre, karar vermek..

Ona göre yönetim kurmak..

Bu kulvarda, işleyişte bulunmak!..

Yani, bendenden yaşarsın..

Yani benden değilsen yoksun..

***

Ne yazık ki, AK Parti'nin kaynayan kazanını "taşıran da" bu Nepotizm illetidir!..

Yıkıcı, diz çöktürücü!

Yıpranmış…

Kötülüklere bulaşmış..

Hırsızlık..

Yolsuzluk..

Usulsüzlük..

Rüşvet..

İhale takipçiliği..

Ve liyakatten uzak bir "kadrolaşmayla" Parti'ye "bel büktürülüyor!?..

***

Erdoğan ne diyor?..

"Bize Ömerler lazım.

Bu Ömerleri bulduğumuzda, şu anki konumumuzdan daha ileriki bir konuma geleceğiz.."

İstenilen şu…

İmanlı,

İhlaslı,

Dürüst,

Ehliyet ve liyakat sahibi "dava adamlarıyla" yürünmeli!…

Burnu havalı,

Kibirli,

Dünyayı "ben yaratmışım" karakterleriyle değil!..

***

DAVA ADAMI MI?..

Ne yazık ki, tanımı da hassasiyeti de!.. "Karakteristik" yapısı da; değişti!…

Giydiği libas; "gün oğlu" oldu…

Güne,

Zamana,

Devre göre "değişen, dönüşümde" bulunandır artık!…

Her cebinde "bir partinin?" rozeti var…

Kim iktidara gelirse..

Kim koltuk sahibi olursa..

Kim yetkili ve etkili bulunursa..

Yani güç kimdeyse; "onun" kılıcıyla, rozetiyle saha alır..

"Ben dava adamıyım" diye!..

***

KATAR YALANI!…

Çok şey yazılıp, çizildi!…

Bizde kelam edersek, "aynı lafları" dizelemiş oluruz..

Klişeleşmiş siyasi yalanlara ve yalancılara, söylenecek bir cümle var..

O da, "yalan" neyle, izdivaç yapmışsa..

O izdivaçla; "onun kadar başına taş yağa" der geçerim…

Tıpkı, "Katarlı gençler, Türkiye'de sınavsız tıp okuyacaklar" yalanı gibi.. T

am da YKS sınavından, 24 saat önce, "bu yalan" piyasaya sürüldü..

Yapılan bir askeri anlaşma; "o  kapsamda herşey"..

Ama "geneli kapsayan" yalan, moral ve motivasyon yönünde, milyonlarca öğrenci üzerinde etki, yarattı..

Ki, siyasi ve sosyal yönde "tepkisi" yüksek oldu…

Ama kime dersin?..

Son sözüm, "heeyyy siz yalancılar, Katar kadar başınıza taş yağsa da" yalanınızla birlikte!…

Yalan, yargıya da taşınmış..

Üniversiteli bir genç.. Kemal Bey'e "bir liralık" manevi tazminat davası açtı..

"Bizlere büyük bir özür borçlu" diye..

Öyle ya, "haberi yapan" bile özür diledi..

 Lakin, o dilemedi!..

İpe un seriyor..

Bakalım, yargı "ipe un sermeye" ne hüküm verecek?..

***

GÜNÜN SÖZÜ

Herkes aynı anda yaşar ama herkesin karanlığı farklıdır.