OKULLAR ÜRKÜTÜYOR?

Şiddet neden gelişir?
Takdir edersiniz ki; 'Şiddet' olgusu birden bire, nedensiz vuku bulmuş değil.
Vakanın gelişebilmesi için; mutlaka önemli etkenlerin oluşması gerekir.
Ki bunun da başlıca etkenleri; sosyaldir, felsefidir. İdeolojik ve politiktir.
Ve tabi ki, otoritesizlik, vurdumduymazlık ve keyfiyet.
Ne hazindir ki; "yayılım" gösteren okullardaki şiddet vakalarında bu etkenler "yoğunlukta".
Hem de dehşetengiz bir şekilde 'yer' almakta.
İşte size okullarda 'tırmanış' gösteren şiddet vakalarından biri daha.
Hem de ürküten bir dehşetle gelişti.

***

Bakınız dün yaşadıklarımız. Çarıklı Mahallesindeki İlköğretim Okulu'nda meydana gelen "vahim" olay.
Vaka Beden Eğitimi Dersi esnasında yaşanıyor.
Sınıfın boş olduğu anda, R.B ve iki arkadaşı 13 yaşındaki Recep Çekme ile tartışıyor.
Tartışmanın nedeni de "haraç" verme.  Yani çetevari bir zorbalıkla 'ya paranı ya canını'
Çekme karşı çıkıyor. Hatta daha önce annesine durumu anlatıp, okul idaresine şikâyette bulunmuş.
İlgisizlik olacak ki, "mevzu tekerrür" etmiş.

***

Ama bu kez; "haraç isteyenler" kararlı. Hem şikayetin intikamı hem de para almanın.
Çekme istenileni vermeyince R.B'nin elinden neşteri "kalbine" alıyor.
Kanlar içerisinde güçlükle ellerinden kurtulup kendini dışarı atıyor. Çığlıklar içerisinde öğretmenlerden yardım alabilmek için.
Öğretmen ve öğrenciler farkına varana kadar iş işten geçiyor.
Çünkü Çekme aşırı derecede kan kaybetmişti.
Son bir umutla; hastaneye kaldırılırken yolda yaşamını yitiriyor.
Akşam saatlerinde "toprağa" veriliyor.
Köy gergin, tansiyon yüksek. Her an ikinci bir vaka gelişebilir.
Bunun için de; polis-jandarma tetikte.

***

Olayla ilgili şu an R.B ve iki arkadaşı gözaltında.
Çekme'nin ağabeyi anlatıyor: ''Annem kaç defa okula gidip durumu anlatmış.
Hatta kardeşimi okuldan alarak başka bir okula göndereceğini söylemiş.
Kardeşimden para istemişler. Kardeşim parayı vermeyince öldürüldü"
Maalesef artık günümüzde çocukların şiddet eğilimi ilköğretim çağına kadar düştü.
Peki, çocuklar arasında artan bu şiddetin nedenleri ne?
Esas sebeplerden tali sebeplere doğru sıralayacak olursak, karşımıza çokça nedenler çıkmakta.

***

Birincisi yanlış pedagojik uygulamalardan kaynaklanmaktadır.
Egemen çevrelerin statükocu anlayışları tek tipleşmeyi dayatmaktadır.
Beyinsel alandan tutun da kılık kıyafete kadar.
Her alanda maddi ve manevi zorun tüm unsurları devreye sokulmaktadır.
Farklı düşünen, farklı giyinen, farklı konuşan.
Söz konusu zor; sistemli bir şekilde yukarıdan aşağıya doğru zincirleme olarak uzanmaktadır.
Okullarda "yaygınlık" gösteren çeteleşmelere gelince.
Özellikle bıçaklı kamalı bu tür öğrenciler çeteler halinde diğer öğrencilerden haraç toplamaktadır.
Karşı koyanlara ise şiddet uygulamaktadırlar.
Tıpkı; dün sabah Çarıklı Mahallesinde "yaşandığı" gibi.
Bu tür gruplar dışarıdan desteklendikleri için zaman zaman şiddet durumları okul dışına da taşmaktadır.

***

Okullardaki öğretmen davranışları da şiddet ve kişiliği birleştiren bir misyon yüklemektedir.
Eli sopalı öğretmenlerin vurduğu yerde "gül değil diken bitiyor".
Şiddeti hak bilen öğretmen halen velilerin dedikleri gibi; "kemik ve et" ayırma derdindeler.
Halbuki öğrenciye vurulan bir sopa karşımıza polis copu olarak çıkıyor.
Tecrit olarak çıkıyor. Öğrenciye vurulan bir fiske bumerang gibi bize geri dönüyor.
Dayak iyi olsaydı ‘cennet’ten atılmazdı. Habil ve Kabil’den kalan şiddet ise sadece efsaneden ibarettir.
Sorunlara karşı yeterli önlemlerin alınmayışı da sorunları daha da içinden çıkılmaz hale getirmektedir.
Fiziksel hastalıklarda olduğu gibi sosyal hastalıklarda da öncelikle doğru tanının konulması gerekmektedir.
Aile ve okul içi şiddet topluma yansıyanın çok üstünde yaygın olarak yaşanmaktadır.
Çözümü için, öncelikle sorunun varlığının kabul edilmesi gerekmektedir.

***

Çatışma ile şiddeti arasındaki ayrım net olarak belirlenememektedir.
Bireyler, aileler, okullar ve farklı toplumlar çatışma ve şiddet kavramlarını farklı tanımlamaktadır.
Bunun sonucu her olay şiddet olarak değerlendirilmektedir.
Şiddet çatışmanın eyleme dönüşmüş biçimidir.
Okulda yaşanan şiddet olayları bazı zamanlar kaçınılmaz olmaktadır.
Özellikle erişkinlerin fiziksel yapılarında ve duygularında hızlı değişimlerin yaşanması.
Ve öğrencilerin günün büyük bir bölümünde birlikte olmaları öğrenciler arasındaki şiddeti kaçınılmaz kılmaktadır.
Öğrenciler arasında alkol ve uyuşturucu kullanımının yaygınlaşması da şiddet olaylarını arttırmaktadır.
Zararlı alışkanlıklar öğrencilerin muhakemelerini olumsuz yönde etkilemektedir.
Okulda şiddetin önlenebilmesi için sorun fark edildiğinde gecikmeksizin müdahalenin yapılması gerekmektedir.
Müdahalenin yöntemi önemlidir. Temel amaç sorunu anlamak ve en etkin müdahale yöntemini uygulamaktır.
Korkutma, bastırma, ayıplamanın uzun vadede çözüm olmadığı bilinmektedir.

***

Demem o ki; Adilane olmayan her uygulama, çocuk ve gençlerdeki kin ve nefret duygularını besler.
Ve bir süre sonra bu duyguların açığa çıkmasının tetikleyicisi "şiddet" olur.
Okullar hükümetlerin değil, hepimizindir.
Eğitim üzerinden siyaset yapmak, içeriye ve dışarıya istatistiksel yalanlar söylemek yalnız bugüne değil, geleceğimize de zarar veriyor.
Sorunun saklanır tarafı yok;  Milli Eğitim iflas etmiş, yama tutmaz hale gelmiştir.
Suçluyu "dört duvarlar" arasında ararken şiddet sağlıklı hücrelere bulaşarak kanserleşmektedir.
Mutlaka okul öncesi ve yaygın eğitim dahil olmak üzere "başarı" ve "disiplin" esaslı bir milli eğitim politikası oluşturmak ve sadık kalmak zorundayız.
Özellikle de, Milli Eğitim'deki idarecilerin "koltuklarına" yapışık kalmamalarıdır.
Okulları gezmeli, öğretmenlerle diyalog içerisinde olmalı, öğrencilerle "beşeri ilişkiler" geliştirmeli.
Bunlar sağlanmadığı müddetçe, bizler daha çok "Recep Çekme" gibi körpe canları kurban vereceğiz.
Gelecek nesilleri de "ürkütücü" bir şekilde göreceğiz.