OKUR MESAJLARI

Bilemiyorum.

Ve ciddi manada da farkındayım.

Hayli zaman da oldu.

Sizlerden gelen mektuplara buradan yer vermeyişim.

Özelliklen de;

Günlük hayat akışı içerisinde "yaşanan" sorunlarla alakalı.

Muzdarip olup, karşılaştıklarınız!

Bizlere aktarıp, konu etmek istedikleriniz.

Yani.

Mektuplarınızda.

Gönderdiğiniz e-maillerde.

Ve faks ile notların muhtevasındaki bahsettikleriniz.

Ciddi bir hasb-i hal içerisinde bu yakınlarda olamadık.

***

Bundan dolayı da;

Tepkileriniz ve eleştiri oklarınızda haklısınız.

Ama kısm-i noktada diyorum.

Çünkü

Takdir edersiniz ki, ülkenin hal-i vaziyeti hepimizin malumudur.

Tabiri caizse, "sıtma" hastalığına yakalanmış gibi.

Bir iyi, bir kötü.

Vaka meçhulleri yaşıyoruz.

***

Baksanıza;

Gezi Parkı olayları.

Masumane bir eylem iken birden, "ihtilal" girişimine dönüştü.

Ki hala da "şer" güçlerin etkisiyle, gerilim sürüyor.

Ülkeye.

Millete kaybına bakıyorsunuz ki vahim düzeyde.

6 can kurban gitti.

Yaralananların, gaz yiyenlerin haddi hesabı yok.

100 milyon dolarlar da maddi hasar.

***

Ve tabi ki, bölgemizde olup-bitenler.

Özelliklen de;

Biz Kürtleri yakından alakadar eden; "Çözüm" süreci!

Ki son olarak; mevzuunun "ekseninde" ciddi gelişmeler yaşandı.

Ankara. İmralı, Kandil ve Brüksel görüşme trafiği…

***

Gelişmeler dedim ya; sıtma hastalığı gibi!

İyi kötü.

Bir taraftan iyileşmeye yönelik umutlar tazeleniyor.

Diğer yandan, bakıyorsunuz ki olumsuz hadiselerle, hastalık düzeyi "kaygı" üretiyor.

Bilinmez denklem gibi.

İşte son 72 saat içerisinde olup-bitenler gariplikler serisi.

Şantiye baskınları,

Araçların yakılması ve taşeron ile işçilerin kaçırılması.

***

Cizre'deki, "Asayiş" timi.

Dün devamıyla, çıkan olaylar.

Anlayacağınız, tansiyon yeniden yükseldi.

***

Gelirsek, Akil adamların sunduğu raporlar.

Hükümetin takındığı tavır.

Özetlersek hepsini, ağızdan çıkan sözcük şu oluyor?

"Yahu ne oluyoruz?"

Ve hakikatten ne oluyoruz?

Bu soruya ciddi manada cevap aranması lazım.

***

Tabi ki.

Sosyal yara haline gelen; şu "taciz ve tecavüz" gibi ahlaksız vakalar.

Ne yazık ki, ahlaki çöküntü yaşıyoruz.

Hem de ciddi manada.

İşte Bingöl'deki son kurban; E.A'nın yaşadığı.

Ve müsebbiplerinin, "asker" olması.

Pek tabi ki, "hepsinin" elini-kolunu sallayarak, aramızda dolaşması.

***

Ciddi bir; toplumsal, tepki geliştirmedi değil.

Geliştirdi.

Ki takdir edilir noktada da sonuçta verdi.

Bazıları tutuklandı.

Toplum artık böylesi hadiselere karşı "uyanık" olmaya başladı.

Dik durmalı.

Ne el âlem ne dere takınılmalı.

Ne de sineye çekmek!

***

Buarada.

Olumsuzluklar zincirinin karşısında.

Özellikle bölgemiz için.

Son zamanlarda, "sevindiren", huzur verici vakalar da olmadı değil.

Sosyal, Ekonomik ve Kültürel bazda.

"Yüzler" tebessüm etmeye başladı.

İnşallah, gülme ve kahkahalarla döner bu güzellikler.

***

Dikkat ettiniz mi?

Mevzuular, öylesine "komplike" alan yaratıyor ki takılı kalıyorsunuz.

Söz, sizlerden gelen mektupların muhtevasına gelmekte zorlanıyor.

Velhasıl maruzatımız böyle!

Gelirsek, mektuplara.

***

Evet.

İlk e-mail, eğitimcilerden.

Serzenişleri var.

Ziya Gökalp Lisesi, öğretmenleri.

Diyorlar ki;

Ek ders ücretlerimiz "neden ödenmiyor?"

***

Şöyle ki.

D.Ü Eğitim Fakültesi.

Ve Fen Edebiyat Fakültesi.

Buradan;

Her yıl ki bu yıl da olduğu gibi, okullara "stajyer" öğretmen gönderiliyor.

Buraya da gönderilmiş.

Tabi bu stajyer öğretmenlere rehberlik eden öğretmenler var.

Yani asil öğretmenler.

***

Bu asil öğretmenler.

İcra ettikleri hizmet karşılığında.

Onlara; "Ek ders ücreti" altında cüzi bir miktar ödeme yapılmakta.

500 ila 700 lira arasında.

Evet, Öğretmenlerin ekonomik yöndeki hal-i vaziyetleri, biliniyor.

"İçler" acısı.

***

Diyorlar ki.

Okullar tatile girdi.

Öğretmenler de, izne ayrıldı.

Ama hala da; "ek ders" ücretler ödenmiş değil.

Neden?

Ödenirse, "yaz tatili" için moral ve cüzi bir katkı olur.

***

Öğretmenlerin, serzenişini, aktardık.

Mesajımız; ilgili ve yetkili makamların "duyarlılığına.

Mağduriyet giderilsin.

Haklar ödensin.

***

Diğer bir mektup ise.

TOKİ sakinlerinden.

Aslında, bu mevzuuyla ilgili daha önce de bir kaç yazım oldu!

Sürekli de, "şikâyet" alıyorum.

Hatta Eğitim ve Araştırma Hastanesine yolu düşen hasta ve hasta yakınlarından da.

Personel ve hemşireler de ayrıca.

***

Mevzu şu.

Bu güzergâhta "toplu" taşıma sıkıntısı yaşanıyor.

Sadece Belediyenin "tahsis" ettiği otobüsler çalışıyor.

Onun ötesinde; Minibüs, halk otobüsü.

Veya diğer "toplu" taşıma araçları, çalışmıyor.

***

TOKİ ahalisi diyor ki Sayın Baydemir "sesimizi" duysun.

Şuan; TOKİ ve güzergâhında, 10 bine yakın aile yaşıyor.

Nüfus bir ilçe statüsünü geçti.

Ancak, şehirle bağlantımız bir kaç otobüsle, başka yok.

***

Acil bir işimiz çıksa.

Ya da, hastamız olsa.

Gecenin bir vakti.

Ne toplu taşıma aracı var ne de özel araç bulabiliyoruz?

Gecenin belli bir saatinden sonra, "taşıma" yok.

***

Mesai çıkışı; Şehirden eve gelmemiz, 1–2 saati buluyor.

Ne olur?

Buraya, farklı bir toplu taşa güzergâhı kurulsa.

Sonuç itibariyle; Sevgili Başkan Baydemir'e mesaj bu yönde.

***

 

Bir okurum da;

Ayşe Şan Parkı yakınlarındaki "ağaçlardan" söz ediyor.

Daha doğrusu olacaklara ilişkin önceden ihbarda bulunuyor.

Tabi "hakikat" yönü ne kadar gerçekçi onu bilemiyorum.

Ama buradan ifade edelim!

Diyor ki; Bağlar belediyesi buralarda "ağaç kesimi" yapacak?

Gaye, bu alanda, "ticari bir yapılanma" alanı yaratmak.

***

Evet.

Siz sevgili okurlardan gelen, sorunlara ilişkin serzenişler böyle.

İstenildiği gibi buraya aktardık.

Bakalım.

Muhataplar, nasıl bir tavır sergileyecekler.

Onu da hep birlikte göreceğiz.

Tabi ki, bizler "fikri takibimizi" devam ettireceğiz.

Bir haber olursa.

Onu da buradan sizlerle paylaşacağımızı da söz veriyoruz.

Hayırlı Cumalar.