Önemli bir haftanın seyrindeyiz!
Bu saat itibariyle;
Artık baltaları çıkarmak yerine, “gömmek” gerek.
Çünkü son 30 yılın kaotik ortamı, çok can aldırdı.
Kaybedilen yıllar,
50 bini aşan insan hayatının kaybı!
İşkenceler.
Ve kanlı katliamlar.
Kayıplar.
Faili meçhuller.
Dolup-taşan mabushaneler!
***
Ve asimilasyon!
Yerinden, yurdundan edilmişlik!
Yakıp-yıkma ve yağmalama!
Talan.
Düşmanlık!
Kin ve nefret tohumuyla, hizipçi düşünce!
Ekonomik alandaki zayiat, toplumsal dengesizlik!
Siyasi kirlilik.
***
Velhasıl,
Çatışmalı süreçte canı yanmayan yok!
Kalmadı da.
Ülkenin dört bir yanına sirayet var.
Acı-gözyaşı!
***
İşte bu mevzunun ikmaliyle,
Kürtlerin talepleri,
Ve alanında oluşan sorunlar!
Hep ne yazık ki;
Yılların zafiyetiyle çözümsüzlük ağı içerisinde, “tutuldu”.
***
Siyasal,
Sosyal,
Ekonomik
Ve güçler dengesindeki “inatlaşma-restleşme”.
Atılan her “çözüme” yönelik adımı, kaygıların körüğünde tuttu.
Süreçler tıkandı-tıkatıldı!
Ortam,
Süreç ve zaman tüneli, “kan akıtmaya” devam etti!
***
Ve bugüne kadar gelindi.
Artık yeter!
Acılar dinsin, huzur ve barış gelsin.
Onun için de;
Baltaları çıkarmak yerine, “gömmek” gerek.
Bakınız;
Müzakere var; çözüm aklı var!
Ortaya konulmuş taraflarca, “siyasi” irade var!
Sahiplenilmeli.
***
Üçlü ittifak arayışı...
Ankara-İmralı, Kandil.
Beri yanda;
Avrupa ve pek tabi ki Kuzey Irak!
Hepsinden öte, Türkiye kamuoyu.
Ve yılların; “statükocu-vesayet” zihniyetinin bertarafıyla değişen “devlet aklı”.
***
Hepsi;
Kendi meşrebinde ve ana eksende yılların yaşanmışlığıyla bugün, “değişim-dönüşümde”
Deneme-yanılma payıyla!
Diyeceğim;
Mevzu hikmetiyle “olgunlaştığı” gibi, meşgulcüleri da, tabiri caizse “aksakallı” oldu!
Yani,
Teşhis de,
Tedavi de,
Hekimi de,
Mekânı da, artık bilinen bir hakikat!
Yeni bir keşfe gerek yok.
***
Onun için,
Şu son beş ayın kronolojisi ve hayat ikmali önemli!
Daha doğrusu,
Hükümetin ortaya koyduğu çözüm iradesi,
İmralı-BDP görüşmesi ve ikincisine yönelik hamlenin, “şifrelerini” iyi okumalıyız!
Öncelikle,
Kürt sorunu,
İmralı,
Ve Kandil mevzusu, “Devlet ve Hükümet” ölçeğinde; artık “kozmik” yapı yok!
Gizli yok, her şey aleni.
***
En doğru tavır de bu olsa gerek!
Şöyle ki,
Seyrin pozitif ve negatif tepkisi anında hissedileceği için, kaygıları da, olabilecek tepkileri de, anında “minimize” eder!
Gerilim ve beklenti, stresini ortadan kaldırır.
***
Zaten,
Bu çözüm aklıyla, BDP’nin koridora alınması, en doğru adım olduğunda herkes hemfikir!
Geç kalındı.
Önceki,
Görüşmeleri hatırlarsak.
Habur ve Oslo süreçleri!
BDP pek yoktu!
Ne müzakereler de, ne koridorlarda!
Olmadığı için de,
Kozmik bir yapı içerisinde, kamuoyuna intikaliyle “infialler” oluşuyordu!
Ama bugün;
BDP resmen “müdahil” ve katılımcı aktör!
Bu da, siyasetin “elini” güçlendirdiği gibi, toplumsal refleksleri de “dengede” tutuyor!
***
Bir önemli ayrıntı da,
“Ön koşul ve şartlar” ısrarının artık terk edilir olunması!
Ne İmralı,
Ne BDP
Ve ne Kandil’den bu meyanda yükselen bir ses yok!
Evveliyata baktığımızda, “ön koşullar” havada uçuşuyordu.
Ama şimdi öyle değil.
Akılcıl bir duruş!
Bu kanıya nerden vardınız derseniz?
Şöyle ki;
Öcalan’ın Ahmet Türk ve Ayla Akat’la yaptığı görüşme notları.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın basına yansıyan ifadeleri.
En önemlisi de;
Öcalan’ın kardeşi Mehmet’le yaptığı görüşmelerde verdiği mesajlar!
***
Hepsi,
Müzakerelerin “ön koşulsuz” seyrettiğini teyit ettiriyor!
Hatırlarsak;
Türk, ilk görüşme sonrasında şöyle dedi:
“Öcalan, kendi koşullarından söz etmedi.
Talepler ve öneriler de,
Türkiye kamuoyunda tepkiye yol açan ve hükümeti, devleti zora sokan talepler değil.”
***
Aslında,
BDP’de, İmralı da ve tabi ki hükümet kanadında, “barışıl” bir üslup hâkim!
CHP’nin,
Kaçak hal-i vaziyeti var ise de.
Mecliste, MHP dışında, “ateşe” su taşıma ağırlıkta...
Özellikle;
“Silahların susması, silahların bırakılması” yönündeki, beyanatlar!
Malumunuz üzre,
Daha önce özellikle BDP ve Kurmayları,
Hatta Abdullah Öcalan bile, “Silahlara gerek yok” denildiğinde, tepki gösterilirdi.
Dışlanırdı.
Osman Baydemir.
Geçtiğimiz yıl, dillendirmişti.
“Silahlar miadını doldurmuş” diye.
Vay sen misin diyen.
İşte, o vurgu da, kaygı da artık yok!
***
Evet,
Önemli bir haftaya giriyoruz.
Özellikle;
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş,
DTK Genel Başkanı Ahmet Türk.
Yani BDP ve DTK.
Muhtemelen,
Hafta içerisinde, İmralı’ya gidip Öcalan’la görüşecek.
Zaten,
Ana beklenti de, bu görüşme ve sonrasına odaklı.
***
Çünkü,
İmralı’dan gelecek mesaj çok önemli!
Şöyle ki,
Bu görüşme aynı zamanda alınacak mesafe ve yol haritasının “şeffaflığını da” ortaya koyacak.
Doğrusu;
Çıkacak mesajı iki kesime hitap edeceğini düşünüyorum.
Biri; Kandil’e yani elinde silah bulunan PKK’ya.
Diğeri de; Türk ve Kürt halklarına olacak.
***
İkinci önemli, hafta içerisindeki gelişme ise!
Anadilde;
“Savunma” hakkının verilmesi yasası!
Çarşamba günü mecliste!
Öyle görünüyor ki, haftanın diğer günlerini kapsayacak!
Pek tabi ki,
Hazırlığı tamamlanan 4. Yargı Paketi!
***
Diyeceğim;
İmralı’dan gelecek mesaj,
Çarşamba günkü,
Anadilde Savunma hakkının verilmesine yönelik yasanın görüşmesi esnasındaki “siyasi” tavır.
Yani Meclis’in atmosferi.
Çözüme doğru atılan adımların hızlandırılmasında önemli rol alacaktır.
***
Sonuç itibariyle;
Geri dönülmez bir yola girildi.
Sanırım provokasyonlara karşı da bir hassasiyet gelişmeye başladı.
O da göründü ki;
Artık bir –iki provokatif eylemle bu süreç tıkanmayacak gibi.
Buarada,
AK Partili Mehmet Ali Şahin dün beyanat verdi.
Dedi ki,
Paristeki suikast gibi, Almanya’da da provokatif girişimler olabilir diye.
Yani, sağduyu, metanet ve akılcıl bir politikayla artık gidilmeli.
Taraflardaki kararlılık sekteye uğmamalı.
Tabi çok önemli bir nokta var;
O da Kürt halkının çözümü bu kadar çok isteyen “siyasi iradeyi ve aktörlerini” kollaması lazım.