Öyle ya; yarın Bayram!

…Vesselam.

Bugün; Arife günü.

Yani, Bayram’dan bir gün öncesi.

Allah’ın,

İnayetiyle yarın da, Ramazan Bayramı.

İdrakine,

Nail olacağız bu “müstesna” vaktin.

***

Bu bayram;

Bizim ‘dini” bayramımız.

İnananların,

Müslümanların, oruç tutanların.

İbadetlerini,

İslami vecibelerini yerine getirenlerin bayramı.

Bugünler;

Bizlerin, onların, sabredenlerin, “paylaşanların” günü.

El hak.

***

Bugün diyebilir miyiz ki;

Yer küresindeki savaşların,

Çatışmaların,

Şiddetin, kavganın işkencenin,

İnsan hakları ihlallerinin,

İnkârın,

Faşizmin, despotizmin,

Siyonist anlayışın,

Ve bu zulmün dehşetiyle dökülen kanların acılarını “yüreklerinde” hissedenlerin.

Duygu,

Paydaşlığıyla “yüreği” yananların günü, bugün!

***

Ya;

Dostluğun, kardeşliğin, sevginin, merhametin.

Selamlaşmanın,

Kucaklaşmanın, hasret gidermenin günüdür bugün.

Kinin,

Nefretin, öfkenin, kavganın, dargınlığın, “yok” edildiği.

Hasenatın sona erdiği,

Özlemin bittiği,

Sevginin sona erdiği, kavuşmanın, bütünleşmenin yaşandığı gündür; bugün!

***

Coşkunun; alabildiğine büyüdüğü.

İnsanın,

“İliklerine” kadar sirayet edip “kutsiyet” kazandırdığı

Paylaşmanın en derin hissedildiği, gündür, bugün.

Peki,

Bugün, yaşadığımız “atmosfer”,

Soluduğumuz hava,

Tükettiğimiz zaman açısından, “diyebiliyor muyuz” bunları!

Maalesef.

***

Şöyle bir çevremize,

İlimize,

Bölgemize,

Coğrafyamıza,

Ülkemize,

Ne yazık ki, kıtamıza,

Beri yanda dünya’nın bütünlüğünde,

Öfke, kin, intikam hırsları alabildiğine ‘pik” yapmış durumda.

Silahların,

Namluları “günsüz, hedefsiz” can alıyor.

***

Diyebilir miyiz ki;

Akan kan elimize bulaşmamış,

Zihnimiz,

Yüreğimiz “olup-bitene” karşı hizipleşmemiz,

Karmakarışık,

Bir kalbin kirliliği içerisinde, “insan-ı ilişkileri” rafa kaldırmamışız!

Haset mi,

İhtiras mı,

İktidar mı,

Statü mu,

Velhasıl “güç sarhoşluğuyla”  kendinden başkasına “yaşam” hakkı tanımayan bir zihnin, batağında değiliz, diyebiliyor muyuz?

***

Maalesef.

Olumsuzlukların,

Dik alası yaşanıyor ve yaşatılıyor.

Bakın;

Bu müstesna vaktin evveliyatına.

Yani Ramazan’ı Şerif’e.

Ki bu zaman dilimi içerisinde, “Bin aydan” daha hayırlı gün olan, Kadir Gecesi.

İdrak ettik.

Peki,

“Haina-ne” zihinleri karıştıran, “zulüm” durdu mu?

Hayır.

***

Bilakis;

Ölümler,

Çatışmalar,

İç savaşlar,

Askeri ve sivil müdahaleler,

Ekonomik krizler,

Harita değişimine yönelik “sinsi planlar” devam etti.

Üstadın,

İfadesiyle “dünyevi kirlilikleri” listesi, uzun uzadıyadır.

Diyeceksiniz ki;

Bayram’da “bunlar” kesintiye uğrar mı?

Sanmıyorum.

Çünkü,

Geçmişte, geçen bayramlarda da “aynı tempo” ile insanlık, “hep suç” işlemiştir.

Dün olduğu gibi bugün de.

***

Biliyorum,

İç geçirip tepki koyuyorsunuz!

“İçimiz karardı” diye,

Bir iki güzel kelamın yok mu, “Bayram’la alakalı”.

Var.

Lakin

Hal-i vaziyetin yaktığı yürekten olsa gerek.

“Kalemin dili”,

Müstesna vaktin dergâhında,

Yer küresinde olmuyorsa da,

Kendi coğrafyamızda,

Olup-bitenlerin “sorgulanması” gerektiği, fikriyle cümleleri döktü.

***

Sonuç itibariyle;

Bunların sorgulanması ve konuşulması gerekir ki;

“Keyiflerimiz” kaçmasın.

Bayramımız,

Gönüllerin “nuruyla”, vaktin müstesna hal-i ruhiyatıyla, “vaki” olabilsin.

Pek tabi ki umut ettiğim gibi;

Temennim odur ki;

Bayram’da “keyfimizi ve huzurumuzu” bozacak “kör” hadiseler vuku bulmasın!

***

Ve diyorum ki;

Bugünün rahmeti, azameti ve neşesi bütün yüzlerde bir gül gibi açılsın.

Zaman üstünde zaman,

Mekân üstünde mekân, anbean her gönülde bir meşale yansın.

Yakılsın; bütün gönüllerde.

Her kalbe aydınlık kapısı olsun.

Bütün nurlu yüzlere pembe bir sevinç olup saçılmalıdır bugün.

Ve tabi ki;

Bu bilincin hayatımızı kuşatması ve ışıtması temennisiyle.

Bayramınızı;

Şimdiden mübarek ve kutlu olsun.

***

Bu arada;

Müsaadenizle, yıllık izne çıkacağım.

Yoğun,

Bir tempo sürecinin yarattığı “beyin yorgunluğunu”, dinleme moduna almak.

Ve daha;

Aktif bir ruh haliyle, sizlerle Allah’ın izniyle yeniden buluşup.

İlimizin,

Bölgemizin mevzularına hep birlikte, “fikri-mülahaza” edebilmek, gayesiyle.

Kısa bir süre; sizden ayrı olacağım.

Derler ya;

“Gidip gelmemek,

Gelip de görmemek var” vecizesiyle, şimdilik hakkınızı helal edin.

Görüşmek umuduyla!

Hoşcakalın.