"ÖZGÜR YURTTAŞLA, ÖZGÜR KENTLERE"

DTP'nin 'yerel seçimlere' özgü geliştirdiği bir slogan.

Dün bu sloganın Diyarbakır ölçeğinde açılımı yapıldı.

Farklı açılımın, farklı söylemin; hedefleri, istekleri ve yapılması düşünülenler nedir diye?

Kısacası Belediye Başkanları kamuoyunun "huzuruna" çıktı.

Şayet 29 Mart'ta sandıktan çıkarsak ve 5 yıllık yönetimi "yeniden" kazanırsak.

"O zaman kaldığımız" yerden devam diyeceğiz.

Ve 2009 ila 2014 yılları içerisinde de bunları yapacağız taahhüdünde bulundular.

Anlayacağınız! Başkanlar projeleriyle birlikte "görücüye" çıkmış oldu.

***

Bu "icraat" Büyükşehir Belediyesi Tiyatro salonunda gerçekleşti.

Biz de "özel" davet üzerine dahil olduk. İyi de oldu.

Çünkü "yarınlar" noktasında tarihi bir an.  Ve elde "tutulacak" delilleri içeren bir; 'anlatım' vardı.

Zaten DTP'nin "bu açılımı" ifşa etmesi, "isteklerin ve hedeflerin" aktarımını da "salt" basına yönelikti.

Tabi aynı zamanda basın aracılığıyla Diyarbakır "ahalisine" meramın anlatılmasıydı.

Hatırlarsanız iki hafta önce de; AK Parti Diyarbakır’la alakalı "projelerini" bizimle paylaşmıştı.

Yani şuan için hem AK Parti'nin hem de DTP'nin "2009 ila 2014 yılına ait hedefledikleri "kayıt" altındadır.

Seçim "vaatleri" anlamında.

Kimse yarın; "söylemedim, yapmadım" diyemez.

Neyse! Biraz gecikmeli "katılabildim" projelerin sunumuna.

Ama benden önce "gelişenlerin de" notlarına ulaştım.

Nitekim "Özgür Yurttaşla, Özgür Kentlere" başlıklı klasörünün içerisinde hepsi mevcuttu.

"Yapılacak, edileceklerle" alakalı.

***

Sunumu Osman Baydemir yapıyordu.

Yanında Yenişehir, Kayapınar, Bağlar ve Suriçi.

Ve DTP Milletvekili Gülten Kışanak.

Masanın arkasında; mikrofonların ve kameraların odağında ise Baydemir vardı.

Bu tablo içerisinde Baydemir kendisine "özgü üslup ve mimiklerle" vizyon ve devrimler olarak nitelendirdiği projeleri aktarıyordu.

Baydemir farklı bir kişi.

'Siyasi diyalogu' kendine has. 

Başkasına "özenti" ya da başkasından "örneklemeye" sahip değil.

Kelimeleri tane tane", cümleleri ise sıra sıra.

'Eee si de yok, hımmııı da"! Takılmadan gidiyor.

***

O nedenle;  Baydemir'i takip eden, toplantılarına katılan "meslektaşlarım" not almakta pek sıkıntı çekmiyorlar.

Dün ben de 'sıkıntı' çekmedim. Anlaşılır 'ifadeler' hakimdi!

İkna kabiliyeti "yüksek" bir kişiliğe ve üsluba sahip dille konuştu.

Belki AK Parti'liler 'alınganlık" gösterebilirler.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la "benzer" bir ikna kabiliyeti vardı.

Kullandığı dil ve vücut dili "birbirini" tamamlıyordu.

Nitekim bir televizyon kanalında Baydemir’e "bu ikna gücünü" sormuşlardı.

Kendisi de cevabını vermişti. "Medrese eğitimi almış biriyim"!

Başbakan Erdoğan da "medrese" eğitimi almış biri.

Tabi bir de Baydemir'in kendisine has 'gelişen' siyasi bir rüzgârı var.

Ki DTP'yi 'omuzlayan' bir rüzgar diyebiliriz bu üstlendiği misyona

Bazen düşünmüyor değilim.

Eğer bugün Başbakan Erdoğan 'zaman içerisinde', Baydemir'i 'telaffuz' ediyorsa.

Eleştiri 'oklarını" isim vererek ona yöneltiyorsa.

Burda bir hikmet vardır.

Tabi Baydemir de aynı "hamleyi" geliştiriyor Başbakan Erdoğan'a yönelik.

Siyasetin "iğneli" siyasetini kullanmıyor değil.

Kullanıyor, hem de "derin tartışmalar" geliştirerek.

Ki dün de benzer bir ifade telaffuz etti.

'Engelli diyalektiği ile konuşuyorum ki, Başbakan bizi yanlış anlamasın"

***

Neyse.

Benim takıldığım Seçime özgü geliştirilen "Özgür Yurttaşla özgür kentlere" sloganı.

Aslında bu yeni bir söylem değil. Tabi bakış açısına göre değişebilir.

Ancak değişen 'yeni vizyon' hatta misyon da diyebiliriz.

Nitekim projeler "geniş görüşlülük ve devrim" diye nitelendirilerek sunuldu.

Bu da; DTP'yi farklı bir kulvara sürüklüyor.

Nedir bu "farklı ve yeni" şerit derseniz?

İşte burada biraz durmak lazım.

Çünkü DTP'nin yıllardır süregelen bir politikası mevcut.

Söylemleri ve siyaset anlayışı tamamen "Kimlik" üzerine kurguluydu.

Yani "Kürt" kimliği ve "Kürtlerin" sorunları. Halen de "aynı" gidişat devam etmiyor değil.

Gerileme ya da; "dönüş" de söz konusu değil. Bilakis "daha" bir aktif.

Ama buna bir katkı "geliştirdiğini" görüyoruz. Ona da "bu seçim" arifesinde şahit oluyoruz.

Nedir bu "katkı" geliştiren yeni siyasi düşünce derseniz. O da "Hizmete" yönelik anlayış.

***

Ki Baydemir de ifade etti.

"20 yıllık demokratik siyasal pratiğimiz ve 10 yıllık yerel yönetim tecrübemiz, Türkiye’de demokratikleşme ve adem-i merkeziyetçilik süreçlerinin ancak yerelden başlatılacak olan ‘demokratik özerklik’ anlayışı çerçevesinde başarıya ulaşabileceğini göstermektir"

Tabi 2009 ila 2014 yılı içindeki "hedeflenen" projelerin arasında;

Hafif Raylı Sistem’den Güneş Köyü’ne,

Katlı Otoparklardan, çevre yolu, köprü ve viyadüklere, tarihi varlıklarının minyatürünün yer alacağı Mezopotamya Parkı’na,

Kent Konservatuarı’ndan Kültür ve Kongre Merkezi’ne kadar.

Baydemir, hayata geçirecekleri projelerle gelecek beş yılın "yurttaşın siyasetin nesnesi değil, öznesi olduğunu" göstereceklerini söyledi.

***

Projeler "gerçekten" güzel. Yani hepsi "dişe" dokunur.

Dedim ya; bu katkı, bu yöneliş, bu stratejisi.

Yani "hizmete" yönelik güdülen siyaset "zorunluluktan mıdır?".

Yoksa "rakibin" hamlelerine karşı zorunluluk hasıl elde eden adımlardan mıdır?

Ya da; DTP "halkın" beklentilerinin salt "siyasi söylemlerle" karşılanamayacağının farkına varmasından mıdır?

Veya Yerel Yönetimlerin "hizmetin ve kalkınmanın" şart olduğunu; benimsemesinden midir?

Bence hepsi "değişimin" özünde mevcut.

Çünkü diyorum. Özellikle DTP ve diğer yandan ona gönül vermiş seçmeni noktasında "kazanımdır".

Kazançtır. Aynı zamanda; kendi idarelerinde olan Diyarbakır için de; gelişmedir.

Aynı zamanda; DTP 'artık' salt 'etnik kimliğe' dayalı politika güden bir parti olmadığını göstermek.

Ve yerelde de "kalıcılığı" göstermektir.

Ki Baydemir bunu da telaffuz etti.

"DTP için belediyecilik hizmetleri şuan için 'devrim' niteliğinde. Ama yarınlar için de 'çağdaşlık' düzeyinde".

***

Tabi ben biraz da bu değişikliği; "AK Parti"ye meydanı kaptırmamaya yönelik olduğunu da düşünüyorum.

Şöyle ki;  AK Parti hükümetinin "bazı demokratik" açılımları yapmasındaki zorunlulukları biliyoruz.

AB uyum yasalarının hayata geçirilmek istenmesi.

TRT Şeş "üzerinden Kürt kimliğinin varlığının" kabul edilmesi.

Özgürlüklerin 'önündeki' engellerin kaldırılması.

İnsan Hakları, Hukukun Üstünlüğü ve Bireysel "değerlerin" varlığı.

Beri yandan; GAP Acil Eylem Planının hayata geçirilmesi.

Ve daha sayamadığımız "sosyal, ekonomik ve kültürel" alandaki yaptırımlar.

Bunlar "birer" açılım.

Ancak şu vardır ki; 'halkın isteğinin' ön planda tutulmasından kaynaklı değil.

"Zorunluluktan" gelişen açılımlardır. Birileri istedi "AK Parti" yaptı?

Ama ne var ki; 'birilerinin' istemine rağmen gelişen "açılımlar" AK Parti'ye "taraf" kazandırdı.

Ki bunun semeresini de; almıyor değil.

Eğer bugün Güneydoğu'da DTP'ye rakip ise; bunun temelinde yatan 'zorunluluklarla' hasıl olan açılımlardır.

Yoksa 'siyasilerimizin' yüzü hürmetine değildir.

***

Tabi burada bi de "halkı" ikna edebilmek önemlidir.

Ki AK Parti "bu kadar" taraftar kazanmasına rağmen 'istediği' şekilde aktaramıyor.

'İkna' edemiyor.

Çünkü "zorunluluğun" dışında geliştirdiği açılımlarda bile "makyaj" kuşkusu gelişiyor.

Yani vatandaşta "acabası" bol oluyor.

İşte DTP de bu zorunluluğa geliştirdiği hamleleri Diyarbakır halkına "yeterince" anlatabilir mi?

Bilemiyorum.

Ama şunu ifade edebilirim; hem de DTP açısından, hem de AK Parti açısından.

Seçmen verdiği oyu 'sorgulamaya' başlayınca ve son hamleyi ben yaparım havasına girerse "iki parti için de" sürpriz sonuçlar çıkabilir.

Onun için de; DTP 'yerelde' iktidar olmanın avantajını iyi değerlendirmeli.

Ve açılımları "iknaya" dayalı vizyon ve misyonla halka anlatmalı.

Ki; "seçimlere" tedirgin bir atmosferde girilmesin.

Çünkü "bu seçim" bir nevi "satranç" oyunu halini aldı.

Herkes rakibinin "geliştirdiği" hamleye karşı hamle geliştiriyor.