PARLAMENTER SİSTEMİN İMKANI!…
AK Parti Milletvekili Galip Ensarioğlu…
Mülakat vermiş…
Mevcut Parlamenter sisteme
dair…
Hani; "Başkanlık"
sistemi, konuşuluyor ya.
Muhalefet karşı,
Vesayetçiler tepkili…
Gelenekçiler
"nasıl" olur dediği, yönetim şekliyle ilgili.
***
Ensaroğlu bu duruma dair…
Başkanlık sistemine destek.
Parlamenter sistemi de,
"yerme" babında konuşmuş…
Demiş ki…
Mevcudiyet şekliyle…
"Yargı da bizde,
yürütme de bizde, yasama da bizde."
Yani; "şimdiki sistem
bizim daha çok işimize yarar."
***
Ki bu beyana…
Anayasa Komisyonu eski
başkanı…
Hukukçu.
Burhan Kuzu'da "hak
vermiş."
"Başkanlık
sistemini" canla-başla savunan Kuzu.
"Mevcut sistem, işimizi
daha kolaylaştırıcı."
Ama biz; "değişim
diyoruz"…
***
Ensarioğlu’nun söylemi.
Kuzu'nun desteği…
Muhalefet cephesinde;
"itiraf" olarak kabul görmüş.
Tabi, "nasıl bir bakış
ise."
Yargının;
"bağımlı" olduğuna dair…
İyi de.
Yargı'nın "bağımsız
olmadığını" söylemeyen yok ki…
***
Mevcut iktidar da…
Ana muhalefette.
Yavru muhalefette.
Yazarı da, çizeri de,
hukukçusu da.
Dağdaki çoban dahi, bunu
ifade ediyor.
"Yargı bağımsız"
değil diye…
Yani malumun ilanı'na,
"zihin bunalımı."
***
Tartışmaya, Bakan Bekir
Bozdağ müdahil olmuş.
Sormuşlar.
Ensarioğlu'nun
"beyanına" ne diyorsunuz diye.
Cevap vermiş.
"Dil sürçmesidir."
Konuşma sırasında
"zühulen" söylenmiş bir laftır"…
Bu beyanla politik bir
"ayar" çekmiş…
***
Sonra eklemiş…
"Ensarioğlu hukukçu bir
arkadaşımız değil…
Yargı bağımsızdır, milletin
yargısıdır."
***
Ensarioğlu'na sorulmuş.
Bakan diyor ki.
Bu beyanda
"sürçülisan" etmişsiniz.
Vekilin karşılık cevabı.
Sürçülisan diye bir
yanlışlık yok ifadesiyle.
"Yanlışlıkla ağzımdan
kaçırmadım."
***
Yani.
"Yargı bağımsız olmakla
birlikte sözde, ama istediğimiz zaman çıkardığımız kanunlar ve anayasa
değişiklikleriyle yargının alanını sınırlayabiliyoruz, yapısıyla
oynayabiliyoruz.
Bugünkü sistem bu gücü ve
imkânı size fazlasıyla sunuyor."
***
Tarihçiler.
Hukukçular.
Proflar.
Duayen yargıçlar ne der.
Bu ikilem beyanında; nasıl
bir tez çıkarırlar bilmem…
Ama görünen o ki…
Vahim derecede
"birbirimizi" anlamamanın gayretindeyiz.
***
Çünkü.
Ensarioğlu'nun vurgulamak
istediği mevzuu şu.
Parlamenter sistemin genel
yapısıyla oluşan tıkanıklık.
Ve tabi ki, verdiği
imkânlar.
Ki, Başkanlık sisteminden
daha çok; "kendilerine" imkân verdiğini söylüyor.
Ama.
Ak Parti hükümeti buna
rağmen "değişimden yana."
***
Muhalefet.
Mal bulmuş mağribi gibi;
üstüne atlıyor…
Bakınız itiraf ediyorlar.
"Yargı bizim
elimizdedir" diyorlar diye nara atıyor.
Bakan Bozdağ'da…
Meselenin "özüne"
gözetmeden, "sürçülisan" diyor.
Yargının vaziyetine ki,
"yazboz" diyen kendisi…
***
Velhasıl…
Parlamenter sistem işte
böylesi bir hal…
Her harfe, "bin
bir" anlam yükleyebiliyor.
Ne diyoruz.
"Egemenlik kayıtsız
şartsız milletin."
Ki, Meclisin koca duvarında
da yazılı.
Peki, "bu vecize"
sözün hakkikatı, 90 yıldır var mı?
Yok.
***
Şimdi; kabahat kimde?
Ya da, kabahatli olan kim?
Yani mevcudiyetiyle vaziyet.
Hukuk devleti ile neden
bağdaşmadığına dair biri cevap versin.
Ama politik, olmasın.
Etik, ilkeli ve
kıvırmasız...
***
KAÇAK ELEKTRİK FETVASI…
Ulu Cami Baş İmamı Mehmet
Emin Mülayim.
Beyanat vermiş…
"Kaçak elektrik"
kullanımına dair…
Malum…
DEDAŞ. Ki özelleştirdiği.
Bölgede yaygın olan
"kaçak elektrik" kullanımına karşı, birçok strateji ortaya koyuyor.
Kampanyalar.
Broşürler.
Şimdi de, din adamlarını
"bu kulvarda" destek alıyor.
***
Evet.
Mülayim hoca diyor ki.
"Nasıl ki kumardan elde
edilen kazançla hayır, hasenat yapılamazsa… Kaçak elektrikle sulanan tarlaların
mahsulü bereketsiz olur."
Ve bunun;
"Hiçbir dini mazereti
yoktur, olamaz."
***
Kaçak elektrik kullanımının.
Özellikle.
Bedelini hakkıyla
"ödeyenlerin" faturasına yansıtılmasını da…
Mülayim hoca şu şekilde;
"günah" sayıyor.
"Eğer kaçak
kullanımının bedeni diğer aboneler ödüyorsa o zaman kul hakkı günahı
fazlalaşmış olur ki.
İleride tövbe nasip olsa
bile helallik alma noktasında belirsizlik olacağından günahtan kurtulma imkânı
da olmayabilir…
Hiç kuşkusuz ki.
***
İsrafa da.
Hor kullanmaya da atıfta
bulunmuş, Mülayim hoca…
Hakikatler bu.
Ama
İmkânsızlığı da,
Yoksulluk durumunu da,
Becare hale düşmüş olanında
"halinden" anlamak.
O faturayı ödeyemeyecek,
olanın da "düştüğü durumu" görmek.
Ve tabi ki, sosyal devlet
"sorumluluğunu da" yerine getirmek gerekmez mi?
***
MERAYA NİYE AĞAÇ DİKTİRDİN…
Yok, daha neler?
Devletin uğraştığı,
sorguladığı işe bak…
İçişleri Bakanlığı Mülkiye
Müfettişleri…
HDP Şanlıurfa Milletvekili
Osman Baydemir'e…
Diyarbakır Büyükşehir
Belediye Başkanlığı döneminde.
Kayapınar ilçesinde…
Mera alanına "ağaç
diktiği" gerekçesiyle soruşturma açılmış…
6883 nolu parseldeki mera
için.
***
Bu işlevi nedeniyle;
"Mera alanına
tecavüz" ederek suç işlemiş.
Baydemir.
Şimdi bir hafta içerisinde;
"savunma vermesi" isteniyor.
Verir mi, vermez mi?
Dokunulmazlık, zırhıyla
"hareket eder mi, etmez mi" bilmem…
Ama Danıştay'ın kararı.
Ve Bakanlığın ön inceleme
girişimi için; "manidarlık" söz konusu.
***
Şöyle ki.
Belediye Başkanlığı görevini
bırakalı 2 yıl oldu.
Ki dava ve karar, 2011
yılına ait.
Yani 5 yıl sonra…
Ki Baydemir dokunulmazlıkta
almış.
Diyeceğim o ki.
"Meraya dikilen ağacın
sorgusuyla.
Devletin yapacağı başka iş
mi yok?"
***
Bu kadar yazışma.
Bu kadar matbu harcama.
Görevlendirilen personel.
Yol. Harcırah. Ve daha
bilmem masraflar.
Pek tabi ki, yürütülecek
"politik algı" operasyonları.
Yani, mevzu hayli(!) derin…
İdari soruşturmanın,
dokunulmazlığı olan kişiye dair yürütülmesi de, "hukuken olur mu?"