RAHMETLE ANIYORUZ
Öyle ya; az daha unutuyordum. Bugün 10 Kasım. Takvim yaprağındaki tarihsel anlamı büyük bir gün.
Çünkü Mustafa Kemal Atatürk'ün ölüm yıl dönümü. Evet!.. Bugün O'nun ölümünün 71'inci yıl dönümü.
Onun için her 10 Kasım'da anarız. 'Ankara’nın taşına bak, gözlerimin yaşına bak' diye mırıldanırız.
Sonra da 'Atatürk yaşasaydı' deyip hayıflanma trendlerine girilir. Olup-biten her şey 'O'na' yorumlanır.
***
Ki yıllardır bu güne özgü 'yazılıp-çizilenler' hep bu minvalde kurgulanmıştır. Gelenek bozulmadan.
Atatürk bunları görse idi, Atatürk yaşasaydı da hesap sorsaydı. Uzayıp giden; hayıflanmalar!
Bugünkü gazetelerin manşetlerinin ekseriyetinin bu güne özgü ifadeler içerdiğini söyleyebilirim.
'Atam izindeyiz... Seni Özlüyoruz. Unutmadık... Unutmayacağız.' diye devam eden başlıklar.
***
Ve beri yanda; günün önemine yönelik 'zıt fikirlerin' atışması! Kimi 'Atatürk'ü iyi anlayamadık' der.
Kimi de 'Atatürk'ü iyi anlatamadık' diye hayıflanır. Ama kimse 'halkı' düşünmez.
Aksine ise de; 'anlaşılmaz ve anlatılmazdır'!
Çünkü 'Katıksız Atatürkçü' de, 'Katıklı Atatürkçü de', 'samimiyet' ve öz güven çizgisinde doğru değil.
Şöyle ki; Atatürk'ün şu üç temel ilkesinden hangisi bugün 'ülkenin' idaresinde tam icra edilmektedir.
***
Ve mana değerine göre uygulanmaktadır.
Bağımsızlık! Laiklik ve Milliyetçilik! Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin 'Üç temel' taşı.
Bağımsızlık yani Cumhuriyet! Ne demek; 'Halkın kendi kendini yönetmesi'?!
Dahası; 'Hâkimiyet Kayıtsız, Şartsız Milletindir' vecizesi. Peki, bu eksende; durum hâsıl mı?
Cumhuriyet'in kuruluşundan bugüne dek geçen zaman diliminde; 'kaç kez' halk iradesi kesintiye uğradı?
***
İç ve dış etkenlerin 'müdahalesiyle' Cumhuriyet kaç kez 'Cumhur'suz bırakıldı. Şöyle bi bakın!
Bu 'kesintinin' müsebbipleri; 'katıksız' Atatürkçü görünenler değil mi? Ve onlara zemin hazırlayanlar da 'Katıklı Atatürkçüler' değil mi?
Yıllardır 'O' etiketler sayesinde istedikleri gibi konuşup-istedikleri şekilde hareket etmiyorlar mı?
Ve hepsinde ana hesap ve düşünce 'Milletin' değil, kendi çıkarları değil midir?
***
Bir de nara atarlar; 'Bağımsızlık' elden gitti diye? Sonra da, ikinci 'ilkeye' sarılıp, gerekçe gösterirler.
'Laiklik' elden gitti diye! Biraz ilerisi bu kez Milliyetçilik. Ama!.. Hiç bir zaman; bu ilkelerin 'açılımına' girmezler.
Kendilerine özgü bir düşünceyle 'Atatürk'ün mirasını' tüketirler. Ve hala da tüketiyorlar bonkörce..
Hatırlarsanız! Avrupa Birliği'ne ve onun 'uyum projelerine' karşı; kopartılan fırtınaları.
***
'Katıksız' bir düşünceyle; kendi çıkar hesaplarıyla ne bugünü ne de yarınları 'görmedikleri gibi.
Olabilecekler noktasında; 'çözüm de' üretmiyorlar. Düşünmüyorlar, dünyanın hızlı bir şekilde değiştiğini.
Küresel bir kimlik kazandığını. Ve bugünü değil, yarını düşünmek gerektiğini.
Bugün 'Laiklik' tamamen 'demoklesin' kılıcı gibi 'Din ve inanç' hürriyeti üzerinde sallanmakta.
***
Milletinin yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkede, 'Dinin ve İnancın' özgür ve bağımsız bir şekilde icra edilmesi, kabul edilmiyor.
Yok, 'rejim' elden gider?
Genç kızlar 'Başörtülerinden' dolayı üniversitelerin kapılarının önünden, kovuluyorlar.
Kur'an Kursları ve diğer dini vecibeler, Batı ülkelerinde uygulanmayan bir 'katı kuralla' yasak görüyor.
28 Şubat 'Post modern' düşüncenin, muhtıraları ve 'fişlemeler'!
Son marifet!.. 'Islak' imzalı 'devirme' harekatına ilişkin proje.
***
Gelelim 'Katıklı Atatürkçülere'! Onların da 'Katıksızlar' kadar, bu ülkeye ve millete 'zararı' var!
Faşizan bir düşünce! Anti-demokratik bir fikir! Aslında iki üçü de, tehlike arz eden bir yapı.
İkisinin de özünde; 'Atatürk'ün' hedefi ve düşüncesi yok! Bilakis 'karşıtlığı' söz konusudur.
Çünkü Atatürk 'ilericiliği, değişimi ve gelişimi' hedef almıştır. Birbirlerinin sürekli değirmenine su taşırlar.
***
Onun için diyorum ki; 'Atatürk' öleli yetmiş bir yıl oldu. Bir asra ramak kalmış bir takvimdeyiz.
Ama hala; 'Katıklı ve katıksız' Atatürkçülerin cenderesinde 'bulunuyoruz!
Ve bize 'Atatürk'ü' anlatamadık ve anlayamadık serzenişleriyle; hüküm koyuyorlar. Aslından cevap çok basit!
Eğer bugüne kadar 'anlatamadıysanız ve anlamadıysak'! Bundan sonra 'anlatmanız ve anlamamız' mümkün değil.
***
Çünkü Demokrasi ile Atatürk'ü 'aynı' cümleye kurmaktan korkuyorlar!
Demokratlıktan 'çekindikleri gibi'! Ama Atatürk'ün kendi yazdığı 'Medeni Bilgiler' kitabında ifade ettiği gibi:
'Demokrasi ilkesinin en çağdaş ve en akılcı uygulamasını sağlayan hükümet biçimi cumhuriyettir.'.
Demek ki; Cumhuriyet 'demokrasinin' temeli sayılır.
***
Aynı kitapta bir başka cümlesi; 'Bilinmelidir ki, Türkiye Cumhuriyeti, demokrasi temeline dayanan bir devlettir.
Demokrasi ise temel olarak siyasal niteliktedir, düşünseldir, bireycidir, eşitlikçidir."
Peki, 'kabullenmemek' niye? Zaten çıkmaz sokak da bu! Biz 'anlamamız' gereken Atatürk'ü anlamışızdır.
Onlar 'Katıklı ve Katıksız' ruh halleriyle Atatürk'ü anlamaya çalışırlarsa o zaman 'sorun kalmaz'!
***
Atatürk 'ilkelerinde' boşuna; Bağımsızlığı ve halk egemenliğini' her şeyin üstünde görmemiş.
Çünkü 'Bağımsızlık', özgürlüktür, halk egemenliği de demokrasidir. Bu ikisinin buluşması da;
'Barıştır, kardeşliktir, kültürel ve etnik kimliklerin zenginliğidir, varlıklarının kabulüdür'!
Kürt, Türk 'kardeşliğidir'! 'Ötekileştirme' ve kabul görmeme değil.
***
Ölümü üzerinden 71 yıl geçmesine rağmen; 'anlamayan ve anlatamayanlar' için söylenecek söz; 'Sivrisinek saz' misali!
Onun için; biz Atatürk'ü rahmetle anıyoruz!
Onlar nasıl anarlarsa ansınlar..