REKTÖRLÜK SEÇİMİ...

 

Temmuz'un 12'inde seçim var..

Pardon.

Bildiğiniz, "seçimler" değil…

Ne genel.

Ne Mahalle.

Ne de farklı bir siyasi seçim değil…

Bu seçim üniversitelerin "yönetimini" belirleme seçimi…

Yani Rektörlük seçimi…

**

Bu yıl, Haziran'da olacaktı.

Ama uzatıldı.

Temmuz'un 12'sinde, seçim olacak.

Diyarbakır'da hal-i hazırda "ısınmaya" başladı, "Rektörlük" seçimine odaklı.

Dicle Üniversitesi.

Köklü bir üniversite.

Ama ne yazık ki, "emsallerinin" gerisinde.

***

Bugüne özgü değil.

Gelen-gideni aratır, minvalinden.

Bünyesinden.

5–6 Üniversite çıkardığı herkesin malumu…

Mardin. Siirt. Şırnak. Batman.

Zamanında, Şanlıurfa'da "diyebiliriz."

Lakin "boynuz kulağı" geçti misali hepsi, "bizi" geçti.

***

Garip bir vaziyet ki.

Tüm bu üniversitelere "akademisyen" verdik.

Mekân tahsis ettik.

Araç-gereç imkânı oluşturduk.

Ama tek bir tanesine "kurucu" Üniversite olabilme de, "söz sahibi" olmadık.

Bunu dün olduğu gibi bugün de hala da, "eleştirmekteyim."

Ve Dicle Üniversitesi için de,"bir eziklik bir zafiyet" olarak görmekteyim.

***

Neyse; bugüne gelelim.

Üniversite'de, öğrenci sayısı 30 bin üzeri.

Bir dönem, 13 binlere kadar düşmüştü.

Şırnak'ın dahi gerisinde.

Yeni binalar. Yeni fakülteler.

Meslek yüksek okulları…

Kıpırdama ve gelişme kaydetti.

***

Prof. Dr. Mehmet Özaydın dönemini saymazsak..

1990'dan buyana..

Prof. Dr Sedat Arıtürk'ten, Prof. Dr. Fikri Canoruç'a.

Kendisinden de, Proje Dr. Ayşegül Jale Saraç'a kadar..

Hepsi, iki dönem, "görev yapan" rektörler..

Hepsini yad ediyoruz..

Lakin…

Rektörlük değişimi her seferinde; "çatışmalı, kavgalı, hizipli" el değiştirmiştir..

***

Gelen gideni, eleştirmiştir..

Giden gelene karşı, her daim "kin" beslemiştir..

Yani, bir uzlaşmacı ortam hiç oluşmadı..

İşte bu talihsizlik..

Çekemezlik..

Hasanet..

Maalesef, Dicle Üniversitesi'ne "büyük tahribatlar, yıkımlar ve gerileme" dönemleri yaşatmıştır..

Aynıminvalde "paralel" yapılar da oluştu.

Bu duruma kimsenin itirazı olacağını sanmıyorum.

Çünkü, hal-i vaziyet ortada..

 

***

"Kamplaşma ve bölünme, ötekileştirme"..

Vahim bir girift yapı...

Kurumsal politize olmuşluk..

Dün olduğu gibi, bugün de..

Öyle görünüyor ki, gelecekte de..

Hep ifade edilecektir..

Dicle Üniversitesi "ne kaybetmişse" bu çekemezliğin; "kamplaşmasından" çekmiştir..

***

Gerek akademik kadroda olsun.

Gerekse idari kadroda olsun…

Hep, "arıza-i" durum var olmuştur, yaşatılmıştır…

Kaçan kaçana, gelen gelene…

Sendensin, bendensin hesabı...

***

Velhasıl..

Saraç'ın "iki dönemi" bitiyor..

Yasa gereği "tekrar aday" değil..

Henüz mevcut yönetim kadrolarından da biri; "ben Rektör adayıyım" demiş değil..

Önümüzdeki günler ne gösterir bilmem..

Bir "aday" çıkarırlar mı?

Yoksa yönetimde yer almayan dışarıdan "birine mi" destek verirler, göreceğiz...

***

Ama konuşulan..

Kulislerde, ifade edilen, şu..

Hal-i hazırda;

YÖK'ün yönetiminde yer alan..

Uzun yıllardır Dicle Üniversitesi'nde görev yapan..

Yerli bir isim olan Prof. Dr. M. Emin Yılmaz'a..

Ki Yılmaz "henüz adaylığını" açıklamış değil..

Ancak denilene göre..

Seçime iki hafta kala, deklare edecek..

Yönetim de "Yılmaz'dan" yana tavır koyacak..

***

Gelirsek diğer adayları..

İlk adaylığını açıklayan…

Prof. Dr. Talip Gül oldu..

Sonra Hastaneler Başhekimi Prof. Dr. Sait Alan..

Prof.. Dr. Ahmet Keleş..

Prof. Dr. Refik Korkusuz..

Bir iki isim daha var.

Ama kendilerini "deşifre" etmedikleri için, zikretmek istemiyorum..

Açıklayacaklar..

***

YÖK'e göre..

En az, 6 rektör adayı "seçime" girmeli..

Tabi fazlası olabilir..

Yarışın; rengini artırır derler ya..

Seçim şekli..

Öğretim üyeleri bu "isimlere" oy verecek..

İlk altıya kalan isim, YÖK'e gidecek.

***

Bilahare YÖK'te..

Oylara bakılmaksızın..

Kendisine has kriterlerin(!) ölçeğinde; 3 İsmi, Cumhurbaşkanı'na  sunacak..

Cumhurbaşkanı son sözü söyleyen kişi..

"O üç isimden" birini seçip, atayacak..

Ve ataması yapılan kişi de; dört yıl süreyle "rektörlük" görevini yürütecek.

***

Doğrusu..

Rektörlük seçimine..

Yani seçim şekline hep muhalif olmuşum..

Ne çağa..

Ne demokratik sisteme uygun değil..

Ha şunu da ifade edeyim..

Rektör'de olan yetki..

Bilesiniz ki, Cumhurbaşkanında yok..

Astığı astık-kestiği kestiktir..

***

Seçimlere bir aydan fazla var..

Arz-ı endam eden adaylar..

Hal-i hazırda..

Dikkatimi çekiyor…

Vaatlere..

Hazırladıkları projelere ek olarak..

Mevcut Yönetime..

Faaliyet alanına..

Ve taşıdıkları "düşünce" akımı noktasında, "hayli eleştiri" okları yönlendiriyorlar.

***

Ana tema da…

Kamuoyunda çok konuşulan..

Yazılan çizilen "Paralel yapı" ithamı..

Prof. Dr. Sait Alan..

Haftasonu basınla kahvaltıda buluştu..

Ki beni de hafta içerisinde ziyaret etmişti..

Hazırladığı "tanıdım" kataloguyla..

Projelerini, hedeflerini..

Ve neden aday olduğunu uzun uzadıya anlattı.

***

Gelen bir soruya cevabı şu oldu..

Rektör olursam..

İllegal faaliyette bulunmuş, paralel yapı olsun..

Veya başka bir şey olsun..

Suça bulaşmış kim varsa gereğini yapacağız"…

Alan bu cevaba karşı, "birçok kesimden" şu eleştiriyi aldı..

Özellikle, mevcut üniversite yönetimine dair..

***

"-İyi de..

İki dönemdir, Başhekimsin..

Mevcut idarenin emrinde görev yapansın..

Nasıl oluyor da..

Bugün "Rektörlük seçiminde" eleştiri ikmale getiriyorsun..

Paralel diye itham ediyorsun..

Dün konuşmadın bugün niye konuşuyorsun..

O gün konuşsaydın.."

***

Hiç kuşkusuz ki..

Gelen eleştirilerin haklılık yönü yok değil..

Var..

Alan'ın bu yöndeki savunması şöyle..

"Başhekimlik bir idari yapı değil..

Hizmet üretme makamıdır..

Çok kez uyuşmadığımız, istifa etmeye kalktığım dönemler oldu..

İdareyle, hizmeti "karıştırmamak" gerekir..

***

Gelelim, Prof, Dr. Ahmet Keleş'e..

Dün basın toplantısında..

Tabiri caizse, mevcut yönetime "demediğini bırakmadı"

Zehir-zemberek beyanlarda bulundu..

Keleş..

Saraç'ın Rektörlüğünün ilk dönemlerinde "yanında" yer alan..

Genel Sekreterlik "görevini yürütecek" noktada olan bir isim di..

***

Sonra; "İhtilaf" oluştu..

Yollar ayrıldı..

Şimdi Rektörlük yarışı…

Keleş'in ithamları hayli yüksek..

Suçlaması şöyle..

"Üniversite Paralel yapının merkezi..

Ya bizden olacak veya yok olacak' hep bu anlayış var oldu"  diyor.

***

Velhasıl..

Adaylar "yönetime" odaklı bir politika güdüyorlar..

Talip Gül..

Korkusuz henüz "bu konuda" bir görüş belirtmiş değiller.

Ne diyelim..

Üniversitelere "siyaset" bulaşınca..

Vaziyet işte böylesi; "bir tahribatı" doğuruyor..

Neyse ki..

Adaylar kendi aralarında; "kavga üretmiyorlar.?"

Tatlı bir yarış var..

Ya kavgalı olsaydılar; "maazallah"

***

Sonuç itibariyle..

Yarış dozu artınca bizlerin de hasb-i hali yükselecek..

Şimdilik bir giriş bizimkisi..

Tabi bir beklenti de var..

Adayların "eleştiri oklarını" yönlendirdiği, Üniversite yönetimi "olup-bitene" ne diyor?

İthamlar açısından, söyleyecekleri var mı yok mu?

Yoksa, "seçimin" handikabı diyerek, es mi geçecekler?..

***

Her ne olursa olsun..

Tek temennimiz..

Ana beklentimiz..

Katılımcı, ulaşılabilen,

Güvenilen,

Hesap verebilen,

İlkeli,

Objektif, şeffaf,

Yarınları gören, idrak edebilen..

***

Şehre..

Bulunduğu coğrafyaya yabancı olmayan..

Milli meseleleri..

Siyasi hadiselere "rol biçen, çözüm üretebilen.."

Diyarbakır'ı,

Dicle Üniversitesini "yarınlara" daha güçlü taşıyabilecek..

Herkesi kucaklayan..

Ötekileştirmeyi,

İllegal yapıları "ayaklar altına" alan, bir zihniyetin idaresini bekliyoruz..

Haydi hayırlısı..