'REŞİT' OLMAYAN ÇOCUKLAR?
Bu çocuklar kaçırıldı mı, yoksa kendi istekleriyle mi gittiler?
Her nasıl olmuşsa, fark etmez!
Gidişlerinin şekli çok mu önemli!
Bence hayır. Çünkü çocuklar. Daha yaşı "reşit" olmamış…
14 ila 17 yaşlarında!
Hiç bir koşul, hiç bir gerekçe kabul etmez "onların" ailelerinde kopmasını!
***
Hele ki, yaşadığımız şu evrede! Hele ki, çözüm için herkes uğraş verirken.
Ülke. Millet. Barışa, çözüme "bu kadar' hasretli sarılmışken.
Olmamalı. Bu çocuklar "ailelerinden" koparılmamalı.
Pek tabi ki, "elinde silah" dağda, "gerilla" diye kabul de görülmemeli.
"Gurur duyun, çocuklarınız daha çıktı da" denilemez.
Olmamalı.
***
Kimse de, rıza göstermez. Göstereceğine de inanmıyorum!
Çünkü onların yeri şuan için "annelerinin" şefkat kucağıdır.
Aile ocağıdır.
Evidir, Okuludur. Parktır, oyun alanlarıdır.
***
Yaş kemale ererse! 18'ini bitirmişse.
Kendi "iradesiyle" hareket etme, yetkisini almışsa.
Yine de kaçırma değil. Ama "kendi fikri ve düşüncesidir" nereye gittiği.
Ki bu da ayrı bir tartışma konusu. Derler ya; "dağa mı, bayıra mı, tatile mi" gider o onun bileceği iş.
Çünkü "yaşı" itibariyle sorumluluk kendinde!
***
Ama hal-i hazırda konuştuğumuz; "reşit olmayanlar".
Onun için PKK'ya düşen görev. İvedi bir şekilde "çocukları" ailelerine teslim etmesidir.
İade etmektir.
Ne yazık ki, şuana kadar PKK'dan bir tepki yok.
BDP. DTK. İHD ve diğer STK'lardan da; "girişim" yok.
Varsa da, "haberdar" değiliz.
***
Şu anki, "atmosfer". Özellikle "çocuklar" üzerindeki gelişmeler.
Sürece alenice "zarar" vermektedir.
Kürt "harekâtını." Çok ciddi bir şekilde "terörizm" kulvarına taşımaktadır.
Onun için Çocukların "iadeleri" noktasında bir köprü-diyalog geliştirilmeli.
***
"Ailelerin feryadı" son bulması gerekir. Oturma eylemi sürüyor.
Anneler, babalar, bacılar, kardeşler diyorlar ki;
'Ne pahasına olursa olsun. Çocuklarımızı geri istiyoruz!"
Dün itibariyle oturma eylemi, bir haftayı geride bıraktı.
***
Tabi, "eyleme" katılan ailelerin de sayısı artı.
Şuan; 11 aile oldu. Her geçen gün de dikkat edilirse, sayı artıyor.
Annelerin çığlığı bu. "Direnişimiz sürecek. Eğer bırakılmazsa.
Her hangi bir güvence verilmez ise oturma eylemini "açlık grevine" dönüştüreceğiz!
***
Buarada; bu akşam aksilik olmaz ise.
Büyüktimur'la Gündem programına "aileler" konuk olacak.
Yaşananları "anlatacaklar". Bakalım ne diyecekler?
Bakarsınız belki de bu program mutlu sona ulaştırır.
Çocukların ailelerine iadesine vesile olur...
***
Lice'de olup biten ne?
Gerilim. Düşük profilli çatışma. Yol kapatma.
Araç "kundaklama". Kontaklara el koyma.
Molotof. Tazyikli su. Polis-Asker ve bölgede bulunan sivil halk.
Bir de, silahlı PKK'lılar deniliyor.
***
Velhasıl; "Lice" ve bölgesi hal-i hazırda diken üstündü.
Hiçte "hayra" alamet değil. Her geçen gün ve saatte "tansiyon" daha bir agresifleşiyor.
Bu da haliyle; "kaygılar" üretiyor.
Çözüm süreci "iki yönlü" sekteye mi, uğratılıyor?
Eee. Düşünmemek, kaygıya düşmemek elde mi?
***
Sahte Sağlık Raporu!
Oldu olası şu sağlık sektörü bir türlü "sağlıklı" olmadı.
Hep "sağlıksız, hep sağlıksız". İşleyişte. Yönetimde. Görev alışta.
Her daim "arıza-i durum" vaki. İşte son, rezalet "Sahte Sağlık Raporu".
16 kişi gözaltında.
***
Aralarında eski başhekim olmak üzere 7 doktor var.
İki'de simsar. 7 infaz koruma memurunun yanın da bir de 2 sağlık memuru var şuan gözaltında.
Bu sayının artma ihtimali var. Çünkü soruşturma kapsamlı devam ediyor.
Liste'de 60 isimden söz ediliyor.
***
Mesele neymiş. Deniliyor ki;
3 ila 5 bin lira "ücret" karşılığında "hasta" yatışı yapılıyor.
Yani "rapor" düzenleniyor. Ekseriyetiyle de; tutuklu ve hükümlülere.
Diyarbakır E ve D Tipi cezaevi.
Pek tabi ki, Diyarbakır dışından gelen "misafir" tutuklu ve hükümlüler de var.
***
Kurgulama şöyle.
Rapor karşılığı hiç bir hastalığı olmayanlar "tedaviye" alınıyor.
Cezaevi yerine, hastanede tutuluyor.
Yani "özel otel"de kal misali. Tabi bu tedavi süresi öyle, bir iki hafta değil.
Hatta Ay bile değil. Öyleleri var ki, 6 ila bir yıl arasında "hastanede" tutulmuş!
***
Eee boşuna söylemiyoruz.
Altı ayda bir "Genel Sekreter ve Başhekim" değişirse.
Haliyle Diyarbakır'daki "sağlığın" hali rezaleti böyle olur.
Köşenin müdavimleri bilirler. Geçtiğimiz yıldı burada yazmıştım!
"Bir tutuklu" hastanede aşk-ı memnunu nasıl yaşar diye?
Hatta "kavga gürültüye" karışırken güvenlik kameralarına yansımıştı.
***
Bir dostun ifadesiyle; Gündüz hastanede, gece pavyonlarda gezen nice hükümlü ve tutuklu var.
Hatta aynı masada; Mahkûm, simsar ve raporu veren doktor birlikte!
Yani anlayacağınız hastalık bahanedir. Var olan rapor şahane, "hastane" keyf-ü sefa!
Bakalım; bu operasyonun muhtevası neye delalet olur.
***
Ancak üzüntüm şudur ki.
Adam Profesör olmuş. Hatta başhekimlik görevinde bulunmuş birinin.
Ki aylığı döner sermayeyle birlikte telaffuz edilemeyecek rakamda.
Gel gör ki; 3–5 bin liraya "tenezzül" ediyor iddiası var.
Yazık. Hem de çok yazık!