ROBOSKİ’YE 2. ROBOSKİ!

Olacak iş değil!

Öyle.

Ama burası Türkiye, ne yaparsın?

Ne ayıbı.

Ne günahı.

Ne insanlığı,

Ne hukuku,

Ne adaleti,

Ne de demokrasiyi yaşatan var.

Benimseyen yok?

Var olan nemi dersiniz?

Var olan, yakıcı bir zulüm ve insanlık dışı hüküm, kendisine özgü demokrasi anlayışı.

İşte.

Roboski ve Adalet!

Askeri savcı.

Ve Genelkurmay Askeri Savcılığı!

Hükmünü verdi.

"Operasyon kazasıyla" takipsizlik.

El insaf.

El vicdan.

Ama nerede?

Yok ki, "vicdanlar" huzur ikmal etsin!

***

Klişeleşmiş bir ifade olacak.

Ama gerçek bu!

Böyle bir karar beklenmiyor değildi.

Bekleniyordu.

Çünkü dava daha ilk adımda, "hile" üzerine kurgulandı.

Soruşturma şeffaf yürütülmedi.

Gizlilik kararıyla ne yapıldıysa yapıldı ve düne gelindi?

Karikatür düzeyli bir tahkikat sonucuna karar verildi!

***

Düşünün.

Yanlış yok diyor.

Kusur hiç yok diyor.

İhmal mi, "kaza" deyip kapatılıyor.

Olacak şey mi?

Yani şuna tanık oluyoruz;

Suçun, suçlunun, mağdurun kimliğine,

Muktedirin o anki hislerine göre "adalet tecelli" etmiş.

***

Eee.

Sivil olmayan bir mahkemeden ne sonuç çıkabilirdi ki?

Ne beklenirdi ki?

Temennim.

Ve duam odur ki.

Bir gün hakikaten tüm sorumluları ve ardındaki iradeyi yargılayan bir mahkeme çıkar.

Roboski'nin.

Ve onun gibi nice katliamların hesabını sorarar.

Peki, ne zaman?

İşte o meçhulümüz.

Zaten; "vicdanlarda" mahkumiyet almışlar.

Ama.

Allah-ü Tealanın "adaletinden" kimse kaçamaz!

Fani dünyada olmazsa,

Ebedi dünya da hesap er-geç sorulacak?

 

***

HÜKÜMETİN BELASI; KADROLAŞMA!

Girdap büyük.

Yutuyor.

Ki hükümet hal-i hazırda 'girdap" içinde!

Aksiyonlar.

Operasyonlar.

Ve akabinde ki "karşı" hamleler.

Ciddi bir 'güven ve güç' kaybıyla "çatışma" alanı yaratıyor.

Israrlı bir halle; iktidar dibe çekiliyor.

***

Aslında!

Yolsuzluk.

Rüşvet.

İhale peşkeşliği.

Suiistimal.

Haksız kazanç organizasyonu.

İmar vurgunu.

Hayali ihracat.

Kara para aklama.

Uçak dolusu altın sirkülasyonu.

Tüm bunlar "birer baş belası", hükümetler için!

***

Ama.

Üstesinden "gelinmeyecek" durumlar değil.

Ve tabi ki, "her hükümetler de" yanaşabilir meseleler.

Deriz ya "paranın" dini imanı yok!

Elde etmek isteyen için de; "aynı" ifadeyi kullanabiliriz?

Yer küresinde, örnekleri çok.

Din, iman ve inanç, ideolojik düşünce.

Kimlik. Coğrafik yapı.

Bunlar pek "engel" teşkil edici değil.

Her çağda,

Her iktidar ve yönetim biçiminde vuku bulmuştur.

***

Dün olduğu gibi bugün de.

Pek tabi ki, yarında olacak.

İnsanoğlu var olduğu müddetçe.

Para da, "cazibeliğini" koruduğu müddetçe.

Zenginlik ve şöhret, ihtiras "itibar" gördüğü müddetçe.

Bunlar yaşanacaktır.

Ancak.

Bu değildir ki, "bu kirli" zihniyet toplumu kemirip-sömürsün.

İliklerine kadar sirayet etsin.

***

İşte bu olmamalı.

İktidar için.

Önemli olan, "bu kirlenmedeki" duruşa gösterdiği tepki.

Net mi?

"Kirliliği" temizleme taraftarı mı?

Yoksa yandaş-candaş deyip "koruyan-kollayan mı?"

Geçmişteki hükümetler gibi.

Üstünü örtüyor mu?

Doğrusu, hal-i hazırda "hükümet" pek net görüntü vermiyor.

İkilem içeriyor.

***

TARİHE GÖMÜLEN PARTİLER GİBİ?

Tıpkı.

Bir dönemin "külleri" bile kalmayan partiler gibi.

Anavatan.

Doğru Yol Partisi.

Adalet Partisi.

Ve daha sayabileceğimiz, düzine partiler.

Hepsini "mevta" eden.

Toplum nezdinde "güvensiz ve itibar" gördürmeyen tiksindiren etken, buydu.

Vurguna-talana göz yummak!

***

Hiç kuşkusuz ki!

Bunun ana müsebbibi de; "kadrolardır".

Genel ve yerel olsun fark etmiyor.

İktidar'ın "kadroları".

Özellikle, "yürütme" ve onlara yön veren yasama!

Halk deyimiyle.

Bakanlar.

Milletvekilleri, yani siyasiler.

Ve beri yanda; "kurumlardaki" idareciler.

***

Bu eksendeki "trafik" salih ise zorun yok.

Ama trafik; "rant" üzerine kurguluysa, durum vahim.

Çünkü.

Bu yapıda "enva-i" hile ve desise kaçınılmazdır.

Hele ki.

Bu menfaat "iktidar" paralelliğine yönelik ise!

Güç ve üstünlük hesabına dairse.

Aman ha.

En küçük bir kıvılcım; "ortalığı" alev tabuna çevirir.

***

Ki şuan.

Hükümetin bir taraf olma noktasında yaşadığı bu.

Dün yol arkadaşıydı.

Bugün "can" düşmanı.

İktidar.

Ve kapital menfaat "çekişmesi" temel sebeb.

Pek tabi ki.

İç ve dış şer yapılar "ortamın" alevine karşı eli boş durarmı?

Ne mümkün?

***

ÇÖZÜMÜN TEK REÇETESİ; SİVİL ANAYASA!

Görünüyor.

Kimin.

Nerden ve nasıl "ateşe" körük ve benzinle gittiğini.

Öyle ki.

Yandaş ve candaşlar bile "ikiye" ayrılmış!

Karşılıklı; "çıkınlar" ortaya döktürülüyor.

Sen hırsız.

Sen benden daha hırsız denilerek çatışıyorlar!

***

Bir önceki gün yazmıştım.

Şuan.

Herkes bir birine karşı "kumpas" kuruyor.

Ki bu kumpaslar bazın "kumpas içerisinde kumpas" oluyor.

***

Evet.

Başbakan Erdoğan'ın da,

Hükümetinin de,

Diyebileceğim en büyük düşmanı şuan "kadrolaşmadır?"

Bir taraftan cemaat.

Bir taraftan parti içerisindeki "timsah" ağabeyler.

Bir taraftan, "kozmik" yapıya sahip güçler.

Kurumsal ölçekte; "her alanda" kadrolaştılar.

Tüm bunlar!

Ne yazık ki, "Ak Parti'nin" ipini çekiyor.

***

Tabi bir de.

AK Parti'yle oluşan dokular var ki.

Bunlar da; "kalitesizliğin" dışa vurulmasıdır.

Şöyle ki.

Hükümet odaklı Burjuvazi yapı.

Kalitesizleşti mi diyeyim.

Yoksa Pespayeliğe mi geldi diyeyim?

Ancak, "riskli" bir kimlik kazanmış şuan.

***

Ya "siyasi kalite?"

Hal-i hazırda kalite dibe vurmuş durumda.

Eee.

Tuhaf bir "kaşarlanmayla" şuursuzlaşır.

Ki görüyoruz.

Frensiz konuşmalar, şaşırtan beyanlar.

Akla ziyan; "çıt. çıtlar".

Hazımsızlık.

En vahim nokta; "politik kadrolaşmanın getirdiği", ittifaksızlık.

***

Peki.

Tüm bu girift ve akıl arızası yaratan yapı.

Hiç tartışmasız!

İktidar'a "hızlı" bir kan kaybına neden oluyor.

Bu kanama nereye kadar sürecek?

Görünen odur ki?

Kanamaya ilişkin "müdahalelerde" işlevsiz.

Bilakis daha "aksi" bir yan etkiyle, durumu kötüleştiriyor.

***

Binlerce polisin yerinin değişmesi.

Emniyet müdürlerinin alınması.

Yargıdaki tasfiye.

Milli Eğitim.

Maliye, TRT ve daha sayamadığımız onlarca kurumdaki revizyon!

Bunlar çözüm değil.

***

Hele hele.

Düşmanımın düşmanı dostumdur demek!

Ya da.

Paralel yapıya "derin devleti" yanına almak!

Daha vahimi.

Vesayeti kumpas kurduk deyip.

Askeri vesayetçilere "yeniden" hayat ve güç kazandırmak.

Çözüm değil.

Bilakis ülkeye ve kendilerine "ölüm" fermanı yazdırmaktır.

***

Demem odur ki.

Kin ve öfkeyle herkesi kendinden uzaklaştıran…

Kendine karşı savunmaya iten bir akıl, "akil" değil.

Kısacası.

Hükümet cemaati, Ergenekon'la frenleyemez!

Çünkü "ikisinin" mayası bir birine zıt.

Çözüm.

Daha demokratik,

Daha çağdaş,

Daha insanı öne çıkaran,

Politize ve ideolojik yapıdan uzak, ter-ü taze bir "Anayasanın" ivedi olarak halka sunmaktır.