SAĞLIKTA NELER OLUYOR?

 

Diyarbakır adına.. Bugün değil..

Yıllar yılıdır hep söylerim. Yazıyorum-çiziyorum… Dilimin döndüğü kadarıyla; ifade ediyorum..

Sağlık.. Kurum..  Ve idari yönünden ne hazindir ki; hep "sağlıksız" işlemektedir…

Alt yapı var.. Mekan var.. Koca koca, hastane binaları var..

Binlerce yatak.. Onlarca klinik.. Yüzlerce, binlerce hekim var..

Hemşire var.. Hastane görevlisi..

Ki, bölgenin "sağlık üssü"diye böbürleniliyor..

Bakanlığın inanılmaz sağladığı "imkanlar" var..

Teknoloji.. Yani ne deseniz var…

Dahası; hizmet alımları..

***

Yolsuzluk ve usulsüzlükleri; bir kenara bırakırsak..

İhale peşkeşleri.. Adam kayırma..

Yani, "rant" çarkını, işe katmadan mevzuya odaklansak bile!!..

Müdürler değişiyor.. Başhekimler değişiyor.. Hastane müdürleri değişiyor..

"İdari yönden" sürekli değişimler yaşanıyor..

Bu oldu, bu olmadı..

Belki bu üstesinden gelir..

Ya da bu işe yaramaz, yerine başka biri "deyip" duruldu..

Ama velakin iş bir türlü; "halka sağlıklı, bir sağlık" hizmetine dönüşmedi..

Dönüşmüyor..

Öyle görünüyor ki, "dönüşemeyecek" kadar kangrenleşti..

***

Artık, hem kendini..

Hem de kendinden "sağlık" hizmeti bekleyeni; vuruyor!…

İşleyiş; harap yani!…

İsim üzerinden.. Kişi üzerinden.. Şu müdür, bu başhekim, ya da yetkili demiyorum..

Ki bugüne kadar da demiş değilim!..

Çünkü.. 

Ne hikmetse, gelen de "aynı çarkın" döngüsüne adapte oluyor..

"Biat" edici..

Olmayan da, "tu kaka," iki günde kaçıyor..

Olup bitene karşı, savunduğum tez şu!…

Yılların; "politize" olmuşluğunu kırmak için..

Çarkı.. Kısır döngüyü… Sağlığın sağlıksız halinden, kurtarılması için!..

"Topyekûn" bir, neşter şart..

Derler ya; tepeden tırnağa..

A'dan Z'ye; "temizlik..!"

Dezenfekte edilmesi gerekir…

Hatta imkan varsa, "koltuklar" 40 tas su dökülerek, yıkanıp "helal" edilmeli!..

Yoksa, "bir gülle bahar" olamayacağı gibi..

Haramdan, helale geçmez…

İşin çözümünde; "sadra şifa" vermez!..

Çark, bildik döner…

***

Bakınız!..

Önceki gün, İhlas Haber Ajansı bir haber servis etti..

Kadın ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi'yle alakalı…

Yenidoğan Bebek Yoğun bakımı!…

Burada, "hastane virüsü" kol geziyor..

En üst seviyede..

Üç bebek "acinetobakter virüsünü" kaptığı için; tedavide gecikildiği için ölmüş..!

Dahası, virüsü kapan 15 bebek daha var..

Yani; "ölüm" onların da ensesinde..

6 çocuk bu "virüs" nedeniyle kontrol altında!…

Onlar için; "izolasyon odası" açılmış...

Diğerlerin akıbeti ise meçhul..

Taburcu edilmişler..

Belki de; "ölmüş" olanlar var…

Yenidoğan Bebek Yoğun Bakımı ortaya çıkan "ölümcül virüs" nedeniyle kapatılmış..

Şuan; burası "izole" edilmeye çalışılmaktadır..

Ama ne hikmetse!…

İlgili ve yetkili zevat; "bir şey" demiyor..

Sadece; "ölümler virüsten" değil diyor..

Peki, peş peşe ölümlerin nedeni?

İşte o yok..

Mevzu, Sağlık Bakanlığı tarafından "incelemeye" alınmış..

Soruşturuluyor..

Görevlendirilen yetkililer var..

***

Doğrusu!…

Hastane virüsü.. Bu hastaneyle, ya da "yenidoğan bebek yoğun bakımıyla" sınırlı değil..

Tek sorun, burada görülmüyor..

Aldığım bilgilere..

Ki, yapılan tetkiklerin sonuçlarına da yansıdığı şekliyle…

Tüm hastanelerde; "hastane virüsü" söz konusu..

Özel ve resmi; tüm hastaneler!…

Bir yetkili, dostun ifadesiyle..

"Virüs" yoğun olarak, ameliyathane ve yoğun bakım ‘da "cirit" atıyor…

Topyekûn bir "mücadele seferberliği" başlatılmalı..

Hastaneler; tüm birimleriyle "dezenfekte" edilmeli..

Ama; kime dersin!…

Bir kere; "kafalar kuma" gömülü..

***

SAĞLIK-SEN NE DİYOR?

Diyor ki…

Ehliyet ve liyakatten yoksun; "yöneticiler" iş başında!..

Önceki gün Şube Başkanı ve Üyeler kameralar karşısına geçerek; "veryansın" etti!..

Sorunlarına dair; tepkilerini dile getirdi…

Başlıklar ve maddeler halinde; "söylenen" şunlar..

***

BİR… "ADALETSİZLİK.?!"

Bugün döner sermaye ödemelerindeki adaletsizlik öyle bir noktaya gelmiştir ki bütün bir ay izinli olan sağlık personeli ile tüm ay boyunca çalışan sağlık personeli arasında döner sermaye ödemelerinde hiçbir fark kalmamıştır.

Ne acıdır ki her iki sağlık çalışanına da döner sermaye performans ödemesi yapılamayacak bir duruma gelinmiştir.

Bu da iş barışını bozmaktadır ve mevcutta görev alan yöneticiler bu duruma çözüm üretmede yetersiz kalmaktadır.

Durum her geçen gün daha da kötüye gitmektedir.

Bilinmelidir ki kamu sağlık tesislerinin hayatını devam ettirebilmeleri ve sağlık sisteminin finansal devamlılığı için sağlıklı planlama yapabilecek liyakatli yöneticilere ihtiyaç vardır.

***

İKİ.. YÖNETİMSİZLİK..

"Bir yıl önce, sağlık sistemi değişti..

Halk sağlığı, Kamu Hastaneleri, Sağlık müdürlüğü bünyesinde toplandı..

Nitekim yapılan bu yenilik tüm ülke genelinde çok profesyonel bir şekilde işletildi..

Ama Diyarbakır'da "iş aksine" icra etti..

Hatalı yönetici atamalarıyla bu projeyi sekteye uğrattı. Araştırmalarımızda; yeni sistemle atanmış olunan yöneticilerin ehliyet ve liyakat hususunda noksan oldukları, bu durumdan kaynaklı olarak birçok kurumumuzda yönetimsel boşluklar oluştuğu ve bu yönetimsel boşluklardan kaynaklı olarak birçok kurumun ciddi zarar gördüğü ve bu zararların kuruma başvuru yapan hastaları ve çalışanları olumsuz etkilediği gözlenmiştir..."

***

ÜÇ.. İŞ BARIŞI YOK..

"Özellikle yerelde bulunan kurumlarımızda, çalışanlarımızdan almış olduğumuz geri bildirimlerde birçok çalışanımız, liyakatsiz yöneticiler tarafından mobbinge maruz bırakılmıştır..

Bu nedenle, ehil personeller küstürülmüş..

Bu tutum ve davranışlar çalışma barışının bozulmasına neden olmuştur.

Bezdirici ve sosyal kabadayılığa son verilmeli..

Hesap sorulmalı!..

***

DÖRT.. ŞİDDET…

"Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olaylarında hayatını kaybeden, tehdit edilen veya şiddete maruz kalan sağlık çalışanlarının bu gidişatına bir ’dur’ denmesini ve ciddi tedbirler alınmasını istiyoruz

İlimizde sağlıktaki bu kötü gidişata bir an evvel müdahale edilmesi için çağrıda bulunuyoruz."

***

İDARECİLERE BİR NOT!..

Tabi ki, anlayana..

Deriz ya;

"Anlayana sivri sinek saz..

Anlamayana davul zurna bile az..!"

Neyse biz, "not" nokta-i nazarında aktaralım..

Kim nasıl anlarsa!?..

***

O ATIN PARASI

Zamanın birinde; bir adam bir at satın alır..

Ancak, "atın" hasta olduğunu fark eder..

Lakin, "alış-veriş" yapılmış…

Geri vermek ister..

Tabi düşünür… Satın aldığı adam; "atı geri" almak istemez..

En iyisi; "ben kadıya" gideyim..

İşi "resmi" işleme dökeyim diye..

Gider; ama o gün kadı yerinde yok..

Ertesi güne kalır. Ancak, "hasta at" gece ölür..

Kadı'ya gider..

"Ne yapabileceğini sorar?"

Kadı düşünür.. Ve der ki; "zararını ben ödeyeceğim..!"

Adam şaşırır..

"Kadı efendi, sizin bu olayla ilginiz yok ki.. Siz niye ceremesini çekiyorsunuz.."

Ve kadının o okkalı, manidar cevabı gelir..

Der ki…

"Öyle deme!..

Var..

Eğer ki, sen geldiğinde ben "bu koltukta" oturmuş olsaydım..

Hükmüm; "atı geri vermek" olurdu.. Paran da, "atın ilk" sahibinden alınırdı.

At'ta senin elinde değil, atın sahibinin elinde ölmüş olurdu.

Şimdi buna imkan kalmadı..

Senin zararına benim makamım müsebbip oldu..

O yüzden; zararı bu makamda oturan kişi olarak ben ödeyeceğim..

Ve öder..

Peki o kadı kim?…

O kadı Osmanlının ilk Şeyhülİslamı Molla Fenari..

Eee..

Osmanlı boşuna; 640 yıl "hükümranlık" yapmadı..

Uzun ömründe; "adaletin" temeli..

İdarecilerin, hakkı, hukuku ve ümmet olabilmeyi "bildikleri" için!…

Bugün..

Diyoruz ya; nerdeeee?

Hayırlı Cumalar..