SAHİ NEYİ KONUŞACAKTIK?

Ne diyebilirim ki; 'yaşanan ve yaşatılanlar' karşısında; gına geldi demekten başka!
İnsanın içi daralıyor; hem de tansiyonu tavan yaparak. El vermiyor; olup-bitene bakmak.
Çünkü atmosfer öylesine 'dağınık' hadiseler öylesine berbat gelişiyor ki; 'yetti' dedirtiyor.
Onun için de; bugün 'siyasi' takılmak istemiyorum. Gündemi mi; hiç konuşmayacağız?
Hatta hiç çevresinden dahi geçmeyeceğiz ve de selam bile vermeyeceğiz.

***

Ne günlerdir 'yazıp-çizdiğimiz' ama bir türlü içinden çıkamadığımız darbe planının altındaki 'ıslak imza' sahibinin gördüğü 'itibar'(!).
Ne de; 24 saat aradan geçmeden 'serbest' bırakılması. Ve tabi ki; son olarak 'postalanan' 3'üncü mektup. Bu mektuba koyulan tavır.
Ve son dakika Genelkurmay'dan gelen 'tepkiye' dayalı e-açıklaması! 'Zamanlama düşündürücü?'
Bir de günün en sıcak ve flaş hadisesi olan; İmralı sakini Abdullah Öcalan!
Yıllardır tek başına 'yaşama' mahkûmiyetinden kurtuluyor. Artık yalnız değil. Kendisine komşu gidenler var; birlikte 'volta' atacağı arkadaşları var.
DTP'de 'yarattığı' memnuniyeti ve oluşan hava!

***

CHP'nin 'siyasetteki' gerçek yüzünü yani maskesini düşüren Onur Öymen'in 'Dersim' cehaleti.
Günlerdir 'toplumda' yükselen tepki seli var. CHP bile kendi içinde 'bölündü'! Ama hala; Öymen yerinde.
Ve ne hazindir ki; CHP'yi 'batık parti' haline getiren Baykal koluna takıp Grup toplantısına getirip; poz verdi.
Alevilerin 'ekseri' partisi olan CHP'nin yarattığı bu travma, bana Önder Sav'ın infial yaratan gafını hatırlattı.
Hani derler ya; "Görünen köy kılavuz istemez' diye! CHP'nin 'hadiselere' özgü tavrı malum.
Neyse! Zaten bunları konuşmayacaktık? Çünkü değmez! 'Mal meydanda'!

***

Ha bir de şu 'telekulak' hadisesi! Ciddi bir şekilde 'mide' bulandırıyor. Ortaya dökülen 'kirli' çamaşır; acaba dedirtiyor.
Hesaplaşma mı; yoksa 'bağırsakların' temizlenmesi mi? Başbakan'ı aylarca 'yargı kararı' olmadan dinleyen bir zihniyet.
Ve diğer yandan; 'bizi siyasal iktidar' dinliyor diyen erk! Zaten dün hadiseden bahsetmiştim; 'güvensiz' bir ruh haline sahip olduğumuzu.
Paronayak vaziyette; 'kimin eli kimin cebinde, kimin böceği kimin telefonunda?'.
Velhasıl! Bizim meramımız bunlarla değil; konuşmayacaktık.

***

Tabi Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'in bazı çevrelerde hararet yapacak olan; 'Barış grubunu' karşılaması.
Kapıda tokalaşıp, çiçek vermesiyle alakalı görüntülere takılmayacağız.
Çünkü 'Barış Gurubunun' Habur’dan girişinden sonra yaşanan olayların bazı çevrelerdeki 'travması' henüz dinmiş değil.
Takılırsak, 'iyi şeyler' hasıl olmaz.
Sahi ya; 'Demokratik Açılım da' durum nedir? Siyasal iktidar 'içteki' durumu çözüp uluslararası 'arenaya mı' yöneldi.
Yoksa 'fırtınalı' hadiseler yüzünden geriye mi ötelendi. Bilemiyorum.
Lakin bugün duruma kalem sallamayacağız.

***

Hele Silvan'ı 'Allah Korudu' diyebileceğimiz Hükümet Konağındaki 'Patlama'!
Her ne kadar; 1 kişi öldü, 25 kişi de yaralandıysa da; buna da şükür etmek lazım.
Çünkü patlama tam da 'öğle mesaisine' denk gelmişti. Yani; hükümet konağında pek fazla kimse yoktu.
Düşünün Silvan'daki Adliye dışında bulunan tüm resmi kurumların yer aldığı binada bu patlama mesaide yaşansaydı.
Yetkililerin verdiği bilgilere göre; 'büyük bir faciadan' Silvan kurtulmuş. Ciddi de iddialar var; patlamayla alakalı.
'İhmal ve sorumsuzluk' anlamında!

***

Neyse! Başta da ifade ettiğimiz gibi; bugün için bunları kaleme alıp konuşmayacağız.
Unutmadan! Gazetenin dünkü manşetinde yer alan Diyarbakır Devlet Hastanesindeki 'Böbrek Kavgası' haberi.
24 yaşındaki Gökhan Volkan 'benden habersiz böbreğimi aldılar' diyerek; suç duyurusunda bulunuyor.
Ameliyatı yapan Dr. İsrafil Ağaoğlu ise iddiaları yalanladığı gibi ithamda da bulunuyor.
'Hastanın yakınlarının kendisinden para istediğine' ilişkin. Hadise yargıya intikal etmiş.
Bekleyip göreceğiz; 'ak ile kara' yüzleri! Yargı er geç gün ışığına çıkarır.

***

Zaten bugün 'izinli-izinsiz' alınan böbreğin neden çöpe atıldığını konuşmayacağız.
Son günlerde yeniden 'çirkin yüzü' ortaya çıkan 'Muayene Fişi' kuyruğu.
Devlet Hastanesi ve Çocuk Hastanesi'nin 'kapısı önünde' gündüz muayene olabilmek için;
'gecenin bir yarısında' kuyruğa giren vatandaşların yaşadıkları. Yağmurda-soğukta!
Düşünebiliyor musunuz; 'bu çağda' yaşatılan bu çağdışı rezilliği?
Neyse! Bugün 'bu rezillik' neyin nesi demeyeceğim. Tabi salt bugünkü yazıda konuşmayacağım.
Ama yarın!
Öyle bir konuşacağım ki; 'kafalarını' deve kuşu misali kuma gömenleri kış uykusundan kaldıracağım.

***

Ya Diyarbakırspor!. Unuttuğumu sanmayın; yönetim bir kaç gündür ciddi konuşuyor; 'sorunlar çözülecek' diye!.
Yani 'iyi şeyler' olacak diyorlar? Tabi ne kadar gercekçiler bilemiyorum. Malum herkese.
Tabi bu hadiseyi konuşmak için burada açmadım, zaten bunları konuşmayacağım. İfade ettik ya!..
Bugün farklı bir konsept geliştirip, farklı hadiseleri konuşacağız demiştik..

***

Onun için de; Gelelim neyi konuşacağımıza! Bir hayli sizleri beklettim. Bugüne özgü neleri konuşacağımıza ilişkin.
Öyle hissediyorum ki; sinirleriniz de bir hayli gerilmiş vaziyette. Nasıl ki benim olup-bitene karşı tansiyonum tavan yapmış.
Sizinki de; benim bir türlü asıl hadiseye girmeyişimden dolayı tavan yapmıştır.
Neyse! Birbirimizi fazla da; germeden konuşalım.

***

Sahi ya! Biz sizinle bugün neyi konuşacaktık.
Öyle görünüyor ki konuşamayacağız, baksanıza bize ayrılan yer dolup taştı. Ek yer veren de yok.
Sayfa sekreteri de ha bire sıkıştırıyor; 'yazı nerde' kaldı diye. Zaman da; bitti.
Demek oluyor ki bugün galiba sizinle bir şeyleri konuşamayacağız!
Peki, şimdiye kadar ne konuştuk? Cevabı malumunuz!