SAY VE DEMOKRASİ SEVİYESİ!
Fazıl Say.
Son;
Dönemlerin “çok konuşulan” ismi.
Onun için diyorlar ki;
Usta bir piyano virtüözü.
Müzik.
Ve bestekârlığıyla, harika bir çocuk!
Maşallah.
Derler ya;
Kendi meşrebinden bir sanatkar imiş.
***
Lakin görünürde şu hakikat var.
Son yıllarda “tanımından” çok, polemikleriyle gündemde!
Fikri, arıza ihtiva edici bir şekilde!
Ağzından çıkan sözcükler; “küfürden de” öte.
İnsanları aşağılıyor.
Toplumda; “kutuplaşmayı” körüklüyor.
Anlayacağınız kendi mesleğinin dışında “ne hinlik varsa” icra ediyor.
***
Özellikle;
2007 itibariyle, “tam bir kriz” çocuğu!
Ki “cuk” diye oturan bir unvan bu kriz çocuk oluşu.
İnsanların zihninde.
Pek tabi ki; Google’de “Fazıl Say” denildi mi?
Bırakın;
Piyanistliği-bestekârlığı.
Konserlerinden dahi söz edilmiyor.
***
Varsa yoksa “belden aşağı” söylemler!
Polemiklerle,
Fikri bozukluğuyla,
Camiasına,
Toplumun değerlerine,
İnanç ve kültürüne saldıran çürük zihnin sözcüsü misali!
Böyle hatırlanıyor.
***
Hele.
2007’de bir sözü vardı ki.
Yüzde 99’ü Müslüman olan bir ülkede kabulü mümkün değil.
Ama yine de toplumsal hassasiyet.
Sağduyu ve metanet hakimiyetiyle.
“Ne hali varsa” denilmiş.
Dediği de şu;
“İslamcılar yine kazandı, Ben Türkiye’yi terk edeceğim.”
***
Bu sözün karşıtı.
Hiç kuşkusuz ki; “ben Müslüman değilim”.
Yani başka bir dine mensubum.
Olabilir.
Ama sözünün arkasında olması gerekirdi, terk-i diyar etmesi lazım iken etmedi.
Kaldı.
Ama bu kez “Figüran” olarak.
***
O günden bugüne!
Hep aynı.
Zaten;
Hal-i vaziyetiyle şuan için.
Toplum nezdinde; Say “incileri” sayılmaz bir değer erozyonu yaşıyor.
Hep “çatışmalı alanlarda” gezinen figüran misali konuşuyor.
Konuştukça da, batıyor.
***
Şimdi;
Mahkeme Fazıl Say'a on ay ceza kesmiş...
Olabilir, mahkeme karşısında kimsenin ayrıcalığı yoktur.
Eğer, fiili karşılayan bir kanun varsa kim olursa olsun gereği yapılmalıdır.
Gerçi bu ülke "dine" karşı hakaretlerin soruşturulmasına pek alışkın değildir; zaten bunca isyan da bundan kaynaklanıyor.
Ama galiba buna da alışması gerekiyor ilgililerin...
***
Diyeceksiniz ki;
Eee.
Zihni bunaklığın,
Toplumsal hizipleşmenin, cezası elbette ki olmalı.
Olmalı.
Ki herkes; “ağzından” çıkanı duyabilme, hakikatini görmeli.
***
Say’ın seviye düşüklüğü.
Sanatsal yönde, sürekli cepten yiyerek, fakir düşmesi.
Pek tabi ki toplumdaki “değer ölçüsünün”, yerlerde olması.
Kendi; “düşen” ağlamaz misali.
Onu bağlar.
***
Lakin, şunu iyi bilmek lazım.
İnsanlara.
Hele ki, İnancına,
Kültürüne,
Fikri yaşam değerlerine,
İnandığı varlıklarına, saygı göstereceksiniz ki.
Sen de
Sizler de saygıyı hak edebilesiniz, göresiniz.
Ne ekersen, onu biçersin!
***
Bir de;
Say’a verilen ceza üzerinde “demokrasi” sorgusu yapanlar var.
Diyorlar ki;
Demokrasinin seviyesi düştü.
Yok ya. Ne hikmet?
***
Güzel de,
Bu seviyeyi düşüren,
Bu ülkeyi, “militanlaştıran”,
İnanca,
Değerlere,
Hele ki, İslamiyet’e karşı, “kindarlık” körükleyen.
***
Daha da ötesi;
Bu ülkede nice masum insanların cezaevinde ömür tüketmesine neden olan,
Söylediği bir sözden dolayı yıllarca mahpuslarda çürüten.
Faili meçhul cinayetler,
Hayali fişlemeler,
Karanlık kirli ilişkiler.
***
Derler ya;
Say saya bildiğin kadar; “hali kepazeliğin” yaşandığı bir düzende.
Bu kadar; aşağılık, “seviye düşüklüğü” yaşanırken.
Kimse çıkıp hakikatler ölçeğinde;
Demokrasinin seviyesini “düştü deyip” ölçüt olarak ortaya koymuyor.
İşine gelince!
***
Özellikle; CHP.
Özellikle, demokrasi havarisi kesilen Say gibi düşünenler.
Özellikle; Fazıl Say’ı “Kültür elçisi” olarak görenler.
Pek tabi ki; Say dâhil olmak üzere.
Diyorlar mı ki; Demokrasimizin seviyesi “çukurda” diye.
Demezler.
***
İlla ki; kendilerine dokunulunca!
Demokrasi.
Ve seviye ölçütü ortaya, çıkar.
O zaman derler; demokrasi yerlerde sürünüyor diye!
***
Elbette ki.
Hakikatte şudur ki; Ülkemizdeki demokrasi seviyesi, “hayli” düşük!
Bugüne özgü değil.
Cumhuriyetin, ikmalinden bugüne kadar, yaşana gelen hal-i zülümdür.
Bir ileri, üç geri misali.
***
Diyeceğim şu.
Birileri.
Şu veya bu düşünce önemli değil.
Genel bazda diyorum.
Çünkü
Bu çıkmazı aşarsak, o zaman rahatlarız.
***
Ki, demokrasi de güçlenip-yükselir.
Kişi de, sorumlu olduğu meslekte icraat yapar.
Üzerine düşmeyeni; “konuşmaz”.
Sorumluluk bilincine varır.
Herkese de saygı “kültürüyle” kendi kültür elçisi olur.
***
Yoksa;
Bizimkiler “suçsuz” ötekiler suçlu.
Yani benim “darbecim” iyi, senin darbecin kötü.
Biz varsak,
Siz yoksanız “demokrasi” olur.
Siz varsanız, “demokrasi” seviye çukurundadır.
Demekle; bu iş olmaz!
***
Onun için.
Demokrasi seviye ölçütünüzü,
Fazıl Say’a, “kültür elçiliği” sözünüz,
Vesayetçi, düşünce algınıza denilmesi gereken söz!
Galiba şu olmalıdır;
Sizin “puştların” demokrasi kültüründen ne farkınız var?
***
Tabi.
Say’a bir sözüm var.
Kültürün temeli Din ve ona bağlılık inancıdır.
Şimdi siz buna, hakaret edeceksiniz.
Sonra da “Kültür elçisiyim” diyeceksiniz, kusura bakma olmaz.
Çıkıp;
Yüzde doksanı Müslüman bir ülkede, Islama hakaret edeceksin.
Sıkıştığında da; “Ben ülkenin "kültür elçisiyim" diyeceksin!
Yemezler Say yemezler.
Sen bu ülkenin diyarına layık değilsin….