SEÇİM RÜZGARI ESMELİ!
Seçimlere iki ay kadar süre kaldı.
Diyarbakır'da henüz "tam anlamıyla" bir seçim heyecanı yok.
Varsa da; bizlerin bu köşede "olup-biteni" aktarmamızla oluşan bir rüzgardır.
Sokağa; bilboardlara, bayraklarla, resimlerle, flamalarla "donatılan" seçim büroları.
Ya da; Trafolara, PTT kutularına, duvarlara "yapıştırılan", resimler.
Şuan için; "boşlar"!
Zaman erken mi, yoksa "kısa mı" bilemiyorum.
Ancak görüntü bu.
Mahalli Seçim'in "nefes kesen" rüzgarı ve heyecanı henüz yok.
Sanırım; "önümüzdeki" haftadan itibaren "hareketlenme" baş gösterir.
Yoksa "Adayların" belirlenme süresinde yaşanan "görüntü ve ilgisizlik" gibi; seçimler "soğuk" havada geçer.
Bu da; hem Diyarbakır'a hem de seçimin favori partilerine "yakışık" gelmez.
Onun için de; bir an önce "Diyarbakır mahalli seçimlerin" havasına girmeli.
Sokaklar renklenmelidir.
***
Evet.
Siyasi partilerin "ekseriyeti", Belediye Başkan adaylarını belirledi.
Diyarbakır'ın özelinde "tartışmasız" seçimler AK Parti ve DTP arasında geçecek.
Bu kesin bir ifade.
Tabi bunun delilleri; "seçim istatistikleri"!
22 Temmuz'daki "sonuçlar"!
Ve son günlerde "süreklilik" arz eden anketler.
Kısacası kamuoyu seçimin "İki parti arasında" geçeceğini söylüyor.
Öyle de olacak.
Bir ölçüde Genel'de "iktidar" ile "Yerelde" iktidarın yarışı olacak...
İki parti de "seçime" büyük önem veriyor.
Milat anlamında.
Olabilecek "sonuçların" yarınları nasıl etkileyeceğini çok iyi tahlil ediyorlar.
Onun için de; DTP Osman Baydemir
AK Parti Kutbettin Arzu dedi.
Bu genel bir görüntü.
***
MERKEZ İLÇE BAŞKANLIKLARI?
Ama ben bir başka "noktaya" dikkati çekmek istiyorum.
Şöyle ki; Dikkat ederseniz "sokaktaki" vatandaşın dışında herkes "Büyükşehir Belediye Başkanı" üzerinde konuşuyor.
Seçimin sonucu böyle olur. Alınacak oylar ancak bu kadar olabilir.
Kim şanslı, kim şanssız anlamında "fikirler" üretiliyor.
Ancak; gözden kaçan bir durum var.
Seçimler "salt" Büyükşehir Belediye Başkanlığı'yla alakalı değil.
Merkez ilçeler, normal ilçeler ve beldeler var.
Ki, bu bölgelerde de "seçim" olacak?
Seçmenler partilerin belirlediği "adaylara" oy verecek.
Nitekim Büyükşehir Belediyesi "encümenlerini", Merkez ilçe Belediye Encümenleri "oluşturacak"!
Demek ki; "Merkez İlçe Seçim" sonuçları bir ölçüde Büyükşehir'in "varlık" kaderini tescil eder.
Ama ne hikmetse; kimse "bunlara" odaklı fikir üretmiyor.
Ya da; "dikkate" değer görmüyor.
Varsa; yoksa "Büyükşehir"!
***
Ancak sokaktaki vatandaş net konuşuyor.
Büyükşehir'de "yarış" var.
Ama asıl yarışın "kale düşürmede", Yenişehir ve Suriçi'nde olacak deniliyor.
Özellikle Mahalli İdarelerle alakalı değişiklikten sonra; "denge" bir hayli değişti.
Suriçi'ne ve Yenişehir'e "çok sayıda" köy ve mezra bağlandı.
Suriçi'ne mesela Bağıvar'ın bağlanması.
180'e yakın "yerleşim" birimi "mahalle" statüsü aldı.
Buradaki "oyların" 22 Temmuz ve bir önceki Mahalli seçimlerin "sonuçlarıyla" hesaplandığında "durum" farklı bir durum geliştiriyor.
Onun için diyorum ki; "sandığın en çok" sancı çekeceği bölgelerden biri Suriçi ve diğeri de Yenişehir olacak.
DTP'nin Suriçi adayı Abdullah Demirbaş.
Çok Dilli Belediyeciliği savunduğu için "görevden" alındı.
Şimdi "kaldığı" yerden devam etmek için "aday".
Tabi ki mağduriyetini de "hesaba" katmamız gerekir.
Bu da kendisine "artı" puandır.
AK Parti'nin Metin Evsen. Vakıflar Bölgesi eski Müdürü.
Rakibine oranla "1–0" geriden seçime giriyor.
***
NASIL BİR BELEDİYE BAŞKANI İSTERİM?
Sonuç itibariyle; "Nasıl bir belediye başkanı isterim?"
Bir kere benim belediye başkanım dürüst olmamalı…
Neden?
Çünkü dürüst olmak; gerçekleri kabul etmekle eşdeğerdir…
Ben dürüstüm deyip, gerçekleri kabul etmiyorsa dürüst olmasının bir anlamı da yok…
Bir kere benim belediye başkanım koltuk sevdalısı olmalı…
Neden;
Çünkü koltuk sevdalısı değilse, yaptığı işi halka hizmet için yapmıyordur. Halka hizmet edecek ki, halkın vücut bulmasını sağlayan Hakk'a hizmet etmiş olsun…
"Nasıl bir belediye başkanı isterim?"de benim için olmazsa olmazlar bunlardır.
Elbette, bu sorunun diğer cevapları da var:
Belediyenin bütçesini çok iyi değerlendirip; kentime hizmet getirebilmeli…
Belediye Kanununun kendisine verdiği yetkiyi ve görevleri sonuna kadar kullanabilmeli…
Kapısını halka açık tutmalı…
Halkın içinde olmalı…
Halkın hamamına gitmeli, halkın berberinde traş olmalı, halkın bakkalından alışveriş yapmalı, halkın sohbetlerine katılmalı…
Benim koltuk kaygım yok deyip, koltuk uğruna kendini yuhalatmamalı…
Siz nasıl bir belediye başkanı istersiniz, isterseniz oturun bir liste yapın...
Bakın bakalım aramızdaki fark ne olacak?
Aradaki tek fark, sizin istediğinizin adı. Benim istediğimin adı... Olacak.
Yeter ki; "neyi istediğimizi", neyi fikir saydığımızı.
Neyi "ideolojik" olarak algıladığımızı.
Ne "yerelin hizmetkarı" gördüğümüzü iyi bilmemiz lazım.
***
200 Milyon TL'yi kim hiç etti.
Buarada Dicle Üniversitesi'ndeki "günün konusuna" bakalım.
Eski Rektör Prof. Dr. Fikri Canoruç'la alakalı.
Ulusal bir gazetede yer alan "manşet" bir haber.
Haberde; sözde eski yönetim döneminde; "200 Milyon TL" tokatlama yapılmış.
Tokatlamayı da; Sayıştay ve YÖK Denetçileri "ortaya" çıkarmış.
İddianın özeti bu.
Tabi mevzuu henüz yargıya intikal etmiş değil.
Henüz idari bir anlamda "yaptırım da" yok.
Böyle bir "rapor var mı, yok mu" o da belli değil.
Var saysak bile kafamı kurcalayan; "tokatlandığı" iddia edilen rakam.
200 Milyon TL.
***
Yani; eski hesaba göre 200 trilyon lira.
Bunun "hepsinin" hiç edilmesi bana biraz "afakî" geliyor.
Çünkü; büyük bir meblağ.
Akla yatkın değil. Bence "bu işin" altında başka bir çapanoğlanı var.
Ki eski Rektör Canoruç dün "yazılı" açıklamada bulundu.
İddiaların "Külliyen yalan" olduğunu.
Gazeteciye haberi "uçuran" kuşların gayesi düşünceme göre başka.
Şöyle ki; Üniversite'de "eski yönetim ile yeni yönetim" "kadrolaşmayla" alakalı karşılıklı kılıçları çekmiş vaziyette.
Ki bir süre önce; Rektör adayı Fazıl Hüsnü Erdem üniversite kampüsü içerisinde "yeni yönetime" ilk tepkiyi koymuştu.
168'e yakın "akademisyenin" altına imza attığı bildiriyle;
"Kadrolaşmaya" gidiliyor diye.
Hemen bunun ardından; "bu haberin" uçurulması manidar.
Anlayacağınız; spekülasyonlar önümüzdeki günlerde "çoğalacak".
Karşılıklı "suçlamalar" ve saldırılar öyle gösteriyor ki bizleri bir hayli meşgul edecek.
Bakalım durum; kimi nasıl gösterecek.