Selahaddin Eyyübi ismi verilsin!

Niye olmasın...?

Eğitim ve Araştırma Hastanesinin ismi,

Selahaddin Eyyübi Eğitim ve Araştırma Hastanesi olsun diye!

Olmalı!

Bu noktada, Sağlık Bakanlığı'na öneri yapılmış!

Şahsen yeni duydum.

Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterliği, girişimde bulunmuş.

Sevindim.

Doğru ve süreç açısından, "anlamlı" bir hamle!

***

Ki hepimiz biliyoruz.

Kürt meselesinde, en büyük sorun "psikolojiktir".

Bu salt, Türkler için değil, Kürtler için de böyle.

Onun için, "korku direncini" kırmak gerekir.

Newroz. Anadilde eğitim. Farklı dilde siyasi propaganda. Kürt kimliği.

Kısacası yıllarca "farklılıkları" çekincelere boğdurmadık mı?

Ne oldu? Olan ülke insanına ve millete oldu. Hep "canlar kaybettik".

***

Bundan dolayı, barikatları yıkmalı, engelleri aşmalıyız!

İşte çözüm süreci 1,5 yılı geçti.

Olan ne; "barış, huzur ve istikrar" hâkimiyeti.

Kazanan kim; Türkiye?

Öyle ise, "dört elle" sarılmalı, güçlendirmeliyiz sürecin seyrini.

Selahaddin Eyyübi! Kudüs’ün fatihi.

Kürtler için de, Türkler için de, Araplar için de "evrensel" bir değere ve sahiplenmeye sahip!

Ve deriz ki, "Biz Kürtler Selahaddin Eyyübi'nin" torunlarıyız diye.

***

Selahaddin Eyyübi!

Ki o;

İslam dünyasının "temel sorununun" politik ahlaksızlaşma olduğunu bilendi.

Onun için de, buna isyan etti.

Ve İslam dünyasının "tek bir bayrak altında" birleşmesi gerektiğine inandı.

Bunun için de savaştı.

***

Başardı.

Zaferler üzerine zaferler alarak.

İslamı, siyasi "çaresizlik batağından" çıkardı.

Tüm İslam ülkelerini "Ahlaki bir ideal etrafında" kenetlemenin yolunu açtı.

Onun için bugün " O kahramanın" aziz hatırasını görmeliyiz.

 

 

***

Beklentim odur ki!

Bu istek ve başvuru "olumlu" neticelenir.

Sağlık Bakanlığı "çözüm sürecinde" hamleye jestle karşılık verir.

Hali hazırda bu yöndeki adımlara ciddi manada bir ihtiyaç var.

İlgililer de, hassasiyetin idrakiyle;

Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin adı Selahaddin Eyyübi olur.

Siyasiler. Haydi, siz de bir omuz verin.

 

***

O YUMRUĞUN ŞİFRELERİ?

Evet.

Bir bu yumruk eksikti, demeyeceğim!

Ne demişler; "rüzgâr ekersen, fırtına biçersin".

Bizimkisi de bu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu.

Hiç kuşkusuz ki.

Yumruk yiyen ne ilk, ne de son, siyasetçidir.

Hal-i vaziyet böyle devam ederse daha çok "siyasetçi" böylesi hadiselerle yüz yüze gelecektir.

***

Öncelikle, geçmiş olsun.

Lakin.

Bu saldırının "Meclis" çatısı altında olması.

Hele ki, 30 Mart seçiminin hemen ardında yaşanması.

Meclis'in açıldığı ilk gün.

Partilerin tatil sonrası ilk "grup" toplantılarını yaptığı gün içerisinde, "hadisenin" vuku bulması.

Doğrusu, birçok başlık altında, "manidarlık" arz etmektedir.

Durum komplike bir yapıya sahip.

 

***

Tabi ki, yumruğu atan Erzurumlu Övet'te aynı.

Kafası karışık biri.

Tıpkı, Danıştay saldırısını kapan "Alparslan Arslan" gibi.

Tıpkı, Merhum Özal'a suikast düzenleyen Kartal Demirağ gibi.

Tıpkı, Ahmet Türk'e yumruk atan İsmail Çelik gibi.

***

Çünkü

Şahıs yeni cezaevinden çıkmış.

Sabıkası çok.

İşsiz-güçsüz!

Sosyal paylaşım sayfasına bakıyorsun.

Bir taraftan, Ahmet Kaya, Deniz gezmiş.

Diğer yandan, Abdullah Çatlı.

Muhsin Yazıcıoğlu resimleri, yazıları.

"Kişilik" arayışında biri.

***

Demiş ki; "siyasetini" benimsemediğim için, vurdum!

Evet.

Ev hapsi cezasıyla serbest.

Kılıçdaroğlu şikâyetçi olacak mı, olmayacak mı bilemiyorum.

Ama olsa da olmazsa da pek fark etmez.

Diyeceğim şu!

Bu işte; "bir dizi" komplo teorisi üretebilinir.

Gerek yumruğu atan şahıs.

Gerekse de, yumruğun zamanlama açısı.

***

Sonuç olarak;

O yumruğun "neye hizmet, kime yarar" getireceği önemli.

Onun için; "şer" yönünü önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Ama yumruğun bir yararı oldu.

O da, yaklaşık 6 aydan buyana, "yan yana" gelmeyen, konuşmayan liderlerin, hal hatır sorması oldu!

Birbirlerine, "seçim meydanlarında" hakaretler yağdıran, küfürler saydıran Erdoğan ve Kılıçdaroğlu'nun "geçmiş olsun" amaçlı konuşması.

Her ne kadar konuşmaları iki kelime olsa dahi!

Siyasetin gerilim atmosferini bir ölçüde, düşürdü...