SEN BİL BENİ, BEN BİLEYİM SENİ!
Haftalık bir dergide okumuştum.
Bir düşünür güzel bir deyim icra etmişti.
Dün bir dostla; "atmosferi" konuşurken, hatırladım.
Bahse ifade;
Özellikle de yaşadığımız şu huzursuz ortamı özüyle tarif ediyor.
Tabiri caizse meseleye "cuk" diye de oturuyor.
Hani derler ya "okkalı" sözler. İşte böylesine derin hikmet içeren ifade.
***
Şöyle diyor.
Tabi ki "eğer" diyerek başlıyor.
Eğer;
Mal-mülk, servet cimrilerin elinde olursa.
Silah ve cephane de korkak ve bilgisizin hikmetinde olursa.
Hepsinin de ötesinde;
Karar mekanizması da zayıf iradeli şahsiyetlerin elinde bulunursa.
Vay o ülkenin, milletin ve coğrafyanın haline.
Çünkü;
Topyekûn "harap" ve her şey özüyle bozulmuştur.
***
Evet!
Oturup yeniden; "Amerika’yı" keşfetmeye çıkmaya gerek yok.
Her şey olduğu gibi "aşikâr".
Ne yaşadıklarımızı,
Ne yaşatılanları,
Ne de geçmişle gelen "kayıp" yılları.
Artık özüyle "konuşup-tartışmanın" evresini aşmış durumdayız.
Bilinen ve aleni bir durum.
Burada önemli olan;
Artık "ehil" olmak ve sorunu "çözmede" somut adımları icra etmektir.
***
Yoksa;
Var olan hadisenin "teferruatına" hâsıl olursak.
Niye bunu yaptın.
Niye öyle yapmadın.
Ya da; "sen niye yaptın?" girdabına düşersek.
Ne kendimizden ne de karşımızdaki zattan bir "şey" alamayacağımız gibi.
Her şey "havanda su dövmenin" ötesine gitmez.
Öyle ise ne yapmalıyız.
Somut adımların atılabilinmesi için.
***
Önce;
Karar mekanizmasını "zayıf ve pısırık" samimiyetten uzak; iradelerin elinden kurtarmamız gerekir.
Her kim olursa olsun.
Şu taraf, bu taraf, öbürü, ötekisi demiyorum.
Çözümün.
Huzurun.
İstikrarın.
Barışın.
Özgürlüğün ve kardeşliğin.
Demokrasinin.
İnsan Haklarının.
Özellikle de; "insan" vasfını her şeyden üstün tutan zihniyeti taşıyan ve üstün kılan;
Düşünce ve karakter sahibi zevat "karar mekanizmasını" icra etmeli.
Mal, mülk ve servet.
Paylaşımcı olmayı "insani" vasıf ve yaşam kalitesi olarak gören; "zevat" hazineye akil olmalı.
***
Ve!
Silahlı güç.
Kurumsal ve düşünsel ayırımına girmiyorum.
Şartları, insani değerleri.
Barışçıl kazanımın hikmetine nail olmuş.
Silahı "imha" aracı olarak görmeyen; "onu" caydırıcı unsur olarak görebilen.
İhanetlikler "ağında" kullanmayan.
Siyasal ve güç kaybı düşüncesiyle "korku" salan olmamalı.
Yani;
Mal-mülk ve servet "cimride" değil, paylaşımcıda olmalı.
Silah ve cephane ise; "korkak ve bilgisizin" elinde olmamalı.
Özellikle de;
Karar mekanizması "zayıf" iradeye sahip zevatlara bırakılmamalı.
Belki;
Bu ifadelerin altında birileri "öküzün altında buzağı" arayabilir.
O onların "akıl" icrasıdır.
***
Lakin;
Bugün yaşanan ve yaşatılan "hadisenin" özünde yatan temel gerçekte bu.
Çünkü "bu üç mekanizma" ne yazık ki; "ehliyetsiz ve zayıf akla haiz" ellerin hikmetiyle bugünlere gelindi.
Bugün diyebilir miyiz ki;
Güneydoğu Anadolu Bölgesine.
Mal-mülk-servet açısından yıllar yılı "cimrilik" yapılmadığını?
Silahı-cephane gücünü "imha ve yok et" politikası üzerine icra edilmediğini?
Ve karar mekanizması.
Hep zayıf ve güven tesis etmeyen, "günü" kurtarma ahlakıyla kararlar hükmedildi.
Velhasıl!
Hastalığımız belli.
Oluşan yara belli.
Tahribatın boyutu da belli.
Çözümü de belli.
Yeter ki; "güven" ve samimiyet tesis edilebilinsin.
***
Yoksa;
İşte bu yoksadan sonra gelen sözcüklerin artık anlamı yok.
Çünkü dün olduğu gibi bugün de "o sözcüklerin" vaziyetini yaşıyoruz.
Dikkat edin.
Ülke ve millet olarak hala; 90'lı yılları konuşuyor ve tartışıyoruz.
Şu siyasal iktidar döneminde bu yapıldı.
Şu hükümetin döneminde bu hükmedildi.
PKK 10 yıl önce böyle idi. Bugün böyle yapıyor.
Abdullah dün bunu diyordu, bugün bunu söylüyor.
Yani;
Havanda su dövülüyor.
Kimse;
Dağda-bayırda, ovada, şehirde, sokakta, belediye otobüsünde.
Ya da; işine giderken.
Ölen ve öldürülen gencecik "bedenlerin" artık ölmesini nasıl durdurabiliriz demiyor.
***
Özkök gibi zihniyetler de;
"Türkler Kürtlerle yaşamak zorunda mı?" kibritini çakmaya devam eder.
Her şey şu üç kelimede saklı.
Tabi anlayan ve düşünebilen için.
Anlamayan için boşuna dememişler;
"Anlayana sivri-sinek saz, anlamayana davul-zurna bile az".
Her ne kadar "seven dostlar" için ifade edilirse de.
İnsanoğlu'nun genel portresi için de söylenen bir söz.
Sen beni bil.
Ben seni bileyim.
Sizce de öyle değil mi;
Biz birbirimizi bilsek "kim yekvücut" yapımıza halel getirebilir ki.
Yeter ki;
İnsanı düşünelim.
Samimi davranalım.
Güven verebilelim.