SİİRT KEPAZELİĞİ NEYİN TÜREMESİ?
Bir çok okurum sordu.
Mailleriyle..
Siirt'teki,
"Cinsel kepazeliğe" ne diyorsun diye?
Ne diyebilirim ki?
İnsan-i değerleri yitiren bir toplum olunca?
Haliyle.
Böylesi "sapık" ruhlu zevatlar her daim türemeye devam edecek.
Yani.
Kusur ve müsebbiplik bizde.
***
Adam-ı diyim…
Zevat mı?
Ya da, "karakter" yoksunu mu diyeyim…
Her ne ise?
Şahıs, Belediye Başkan Yardımcısı.
Makam-mevki yerinde.
Beri yanda, "siyasi" gücü de var.
Eee.
Kapital gücü derseniz, "o biçim".
Çünkü.
Babadan, anadan kalan bir şey yoksa da.
***
O karakterin.
Üretimi olan;
Rüşvet.
Yolsuzluk, bini bir para.
Haliyle, mal-mülk servette o biçim olur.
***
İşte böylesi, bir zihniyet.
O nedenle;
Yaşam her yönüyle onun için "fırsatçılıktır".
Hele ki.
Şiddetin, terörün,
Kanın,
Gözyaşının, kaotik ortamın hâkim olduğu bölgede.
***
Ve tabi ki;
Yoksulluk.
İşsizlik.
Biçarelik.
Halk deyimiyle; "kör olsun fakirlik".
Ne yazık ki;
Bu cenderenin içerisinde "kahredici" yaşama mahkûm olanlar.
Çaresizlik içerisinde;
Böylesi zihniyetin "yemi" olmaları kaçınılmaz oluyor.
***
Fırsat dünyası.
Güçlünün güçsüzü ezdiği,
Zenginin yoksulu, "köle" gibi kullandığı bir dönem!
Nitekim!;
"Cinsel istismarın" hakikatine baktığımızda.
Hele ki; kızların ifadesi!
Annenin, "annelik" vasfından uzak, sıraladığı itiraflar.
Ve babanın, "bir kuruşa" muhtaç hali.
***
Velhasıl.
Hal-i vaziyet "kirli zihniyete" müsaitlik yaratıyor.
Hem de.
İnsanlık dışı "bir iştah" kabartıcı haliyle.
Yoksa.
13 yaşındaki,
17 yaşındaki kız çocuğu "sapıklığa" iki yıl rıza gösterir miydi?
Gösteremez.
***
Eğer;
İhbar yapılmasaydı.
Eğer polis, gözaltına almayıp sorgulamasaydı.
Bu kepazelik.
Cinsel istismar, "devam edip" sürecekti.
***
Dikkat edin.
Tacize uğrayan,
İstismar edilen,
Kötü amaçlara meze olanlar.
Nadirdir; "yaşadıklarını" ifşa etmesi.
Çıkıp, "itiraf" etmesi, polise gitmesi.
***
Nedeni de.
Çevrenin,
Mahallenin,
Ailenin,
Eş-dostun halk deyimiyle "mahalle baskısı".
Ve "El âlem ne der?" sorusu.
O nedenle.
Ekseriyeti, "ihbarla" deşifre olmuştur.
***
Ki.
Büyük kepazeliğin başaktörü Çekin'in hadisesi de.
"İhbarla" ortaya çıkmış.
***
Diyeceksiniz ki.
Yasalar da,
Kanunlar da, "duruma" cevaz verirse.
Sapığı,
Katili,
Üçkâğıtçıyı,
Rüşveti ve şer düşünceleri, "koruyup-kollayan" yapıda ise.
***
Elbette ki.
Toplumda,
Enva-i bozuk karakter kendine yer edineceği gibi.
Masumu,
Mazlumu,
Garibanı,
Güçsüzü "anında" kafese alıp, zulmüne "meze" yapar.
***
Zevat;
Abdullah Çekin'de işte böylesi "ortamın" fırsatçısı!
O ne 62 yaşına bakar?
Ne 10 çocuk babası olduğuna.
Ne de, makam ve mevki sahibi olduğuna...
O; güç bende diyen sapık karakterin "şehvetine" bakar.
***
Gelirsek.
Hadisenin "yargısal" sürecine!
Sahne bildik.
Tıpkı.
Siirt'teki "ilköğretim okulu" öğrencileri gibi.
Mardin'deki N.Ç.
Bingöl'deki E.A'ya yapılanlar.
Erzurum.
Manisa, Samsun, Zonguldak. V.s
***
Buradaki yargısal işleyişte aynı.
Çekin serbest bırakıldı.
Kızlar da, Aile Bakanlığı tarafından himaye alındı.
Hiçbir şey olmamış gibi.
Aslında.
Yazının bundan sonraki satırları hayli sert olacaktı.
Neyse ki.
Haber geldi; "savcı itirazıyla" Çekin, gözaltına alınıp, tutuklanmış.
***
Buarada.
BDP'nin ilk etapta gösterdiği tepki.
İstifasını almalı,
Partiden ihraç etmesi olumlu.
Ki olması gereken, bir tavır.
Ancak.
Bazı çevrelerin, mevzuu üzerinden, BDP'yi yermesi.
Doğrusu.
Haksızlık ve manidar gördüğümü ifade ederim.
***
Ancak.
Şu eleştirim var, BDP'ye.
Tabi salt BDP'lilere yönelik değil.
Yazarlara-çizerlere.
Hele ki, kadın örgütlerinden.
Hani kadın hakları, hani şiddete, cinsel istismara karşı duruş?
Sahi neden;
Ciddi bir "tepkisel" reaksiyon gösterilmiyor.
Hiç ses çıkaran olmadığı gibi, toplumsal, duyarlılık oluşturan da yok.
Niye.
İşte.
Bu manidar olan hal-i vaziyet sorgulanmalı.
***
Durum böyle olunca!
Birileri de şöyle der.
Tepkiniz;
Polise mi,
Askere mi sadece!
Eee.
Bu durumda, haklı bir tepki oluşmuyor da değil.
Neyse.
Bilmemiz gereken şudur.
***
Yaşanan;
Toplumsal erozyon tıpkı "ağacın kurdu" gibi.
Eğer.
Bu "kirli ve çürük, çürüten" kurtları içimizden temizlemezsek.
Deşifre edip.
Maskelerini yüzlerinden indirmezsek.
Bilelim ki;
Karakter erozyonu daha çok toplumsal tahribata neden olur.
Onun için, "toplumsal" duyarlılık elden bırakılmamalı.
Pek tabi ki, "demokratik" tepki hakkımızı da.
***
Evet.
Sevgili okurlarım.
Mevzuuyla alakalı diyeceklerim bunlar.
Gerisi; sizin değerlendirmeniz.