SİNE-İ MİLLETTE KARAR AMED'İN!
Ve yazı kurgusunu 'güzellikleri' öne çıkaran ifadelere odaklandırır ki; moral kazanımı yüksek olsun.
Hem kendinizi moralmen haftaya üstün kıldırmak, hem de ülke ve bölge insanının yüzüne 'gülümseme' kazandırmak.
Çünkü yaşanılan süreç ve olup biten hadiselere karşı en büyük ihtiyaç 'morallerin' yüksek olmasıdır.
Ama ne var ki; 'siyasi yapı' el vermiyor. Vermediği için de 'güzel şeyler, güzel işler' hep geri planda kalıyor.
Tıpkı bugünkü gibi!
***
Ne yazık ki; haftanın ilk günü olmasına rağmen 'siyasetin' bedbaht ruh haline odaklanmak zorundayız!
Hani derler ya; 'zorunlu' istikamet! İşte öyle bir istikametle; mecburi 'gündemin' sıcak konusu öne çıkıyor.
Nitekim gündemin de şuan için en sıcak maddesi; hiç kuşkusuz ki Demokratik Toplum Partisi!
Ki bölgemizin ve yaşadığımız coğrafyanın 'siyasal' yapısını yakından ilgilendiren bir konu başlığı.
Evet! DTP'nin kapatılmasına ilişkin Anayasa Mahkemesinin herkesçe hemfikir olunan 'alelacele' aldığı karar; 'siyasi' bir karardır.
Hukuki 'yanı' pek konuşulup-tartışılmayan bir yüz!
***
Karar hükmünde kapatmanın dışında Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk'un 'Milletvekilliğinin' düşürülmesi ve siyasi yasak var.
Bir de 35 parti kurucusuna verilen 5 yıl süreyle 'siyasi yasak' hükmü.
Malum! Karar geçtiğimiz haftanın son gününde açıklandı. Cuma günü mesai bitiminden hemen sonra; deklare edildi.
Üzerinden hafta sonu tatili geçmesi münasebetiyle pek de istenilen seviyede 'siyasi mülahaza' yapılamadı.
Her ne kadar; DTP'nin 'kendi ekseninde' ve tabanı ile PKK'da farklı 'tartışmalar' halen devam ediyorsa da;
Ankara cephesinde 'duruma' istenilen hassasiyette henüz kafa yoruluş ve tepkisel görüş ortaya konulmuş değil.
***
Onun için; yeni haftada 'demokrasi' için bir kayıp olan DTP’nin kapatılmasına ilişkin 'hamur' bir hayli su alacak.
Öyle inanıyorum ki; 'siyasal iktidar ve muhalefet' partiler kendi siyasal aktivitelerine yeni bir yol haritası çizecekler.
Çünkü 'sokağın' tansiyonu yüksek! Ve bu tansiyonun 'düşürülmesi' geliştirilecek siyasi mülahazalarla ancak mümkün olabilir.
Neyse! DTP'nin kapatılmasıyla alakalı genel fikrimi Cumartesi günkü 'yazımda' siz okurlarıma aktarmıştım;
'Demokrasi yine kan kaybetti' diye! Kararın hukuki olmaktan çok siyasi olduğunu ve ülkenin selameti açısından 'iyi olmadığını'.
Ciddi bir 'yara geliştirdi'! Kanaması sürekli olacak.
***
Ve bu kararda kaybedenin DTP olmadığını, bilakis Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Siyasi kimliği oldu.
Bu çağda bu takvimde halen 12 Eylül'ün cenderesinde bulunuluyorsa. Ve o günün hükümleriyle oluşan Anayasa hükümleri;
'Siyasi partileri' kapatıyorsa; bu Türkiye'nin 'Demokratik' yapısındaki ayıbıdır. Ne kadar 'geride' olduğunu göstermeye yeten bir vaka.
Fazla söze gerek yok! Zaten ülkenin siyasi yapısı hepimizin malumudur. Önemli olan bundan sonrasıdır.
Yani olup-bitenden ders çıkarıp, Türkiye'nin siyasi sürecinde 'parti kapatma' gibi ayıpları ortadan kaldırmalıyız.
Bunun da ilk adımı; muhalefette ve iktidarın ortak oluşumla Anayasal değişime gidilmesidir.
***
Yani Türkiye’yi 'salihi selamete' kavuşturacak olan 'Sivil bir anayasanın' derhal ve ivedi bir şekilde oluşturulmasıdır.
Aksi taktirde; Türkiye 'siyasal tarihindeki' parti mezarlığı olma noktasındaki ayıplarına yeni ayıplar katacaktır.
Nitekim 'iktidar' için de şuan 'bıçak bilenmiyor' değil. Bilenmeye başlandı. Son günlerde kısır bir sesle konuşuluyor?
AK Parti'ye yeni bir 'kapatma' davası için, Savcıların kolları sıvadığı. CHP'nin de malum devam ediyor.
O nedenle diyorum ki şu parti kapatma davası; 'bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın' değil.
Gün ola devran ola! Bu faslı şimdilik noktalayayım.
***
DTP'nin 'yol haritasına' ve bundan sonraki adımlarına gelmek istiyorum? Çünkü şuan için herkesin 'pür' dikkat kesildiği hadise bu.
Şimdi ne olacak? DTP'liler 'üstlendikleri' siyasi misyonu Parlamento'da 'yola devam mı' diyecekler, yoksa 'sine-i millette mi' karar kılacaklar.
Şuan Ahmet Türk'ün ifade ettiği gibi 'Parlamento fiilen bitmiştir' görüntüsü ağırlıklı hissediliyorsa da; 'dünkü gelişmeler' açık kapı bıraktı.
O da bundan sonraki 'hamlelerin' Diyarbakır'daki 'istişareden' sonra cereyan edeceği. Bu da şunu gösteriyor?
Diyarbakır'daki 'insiyatif' hangi yöne ağırlıkta basarsa; DTPliler de ona göre 'hamle yapacaklar?
Onun için; 'Sine-i millette karar Amed’in'!
***
İnanıyorum ki; 'en doğru' karar ve siyasi alanı 'boş bırakmayacak', Meclis'te 'Kürtlerin' sesi olma vasfına devam kararı çıkacak.
Çünkü DTP'nin ve DPT’lilerin 'Meclisten' çekilmesi en çok 'Kürtlerin' sesini kısıtlamak isteyenlerin 'elini' güçlendirecek.
Kazanılmış bir görev var! Her ne kadar bazı güçler ve siyasi düşünceler 'Kürtleri' kabullenmek istemiyorlarsa da; 'diken' olunmalı.
Hatırlarsak! 1991'den bugüne kadar! Daha doğrusu; 2004'e kadar!
Hep 'meclis dışında', baraj engelinde kalındı. DTP Bölgenin 'siyasi düşüncesini' hep belli eksende icra etti.
Ama ne zaman ki; Meclis'e dahil oldu ve grup kurdu. 'Siyasi baskı' olma noktasında 'seçenek' oldu.
***
Demem o ki; 'çözüm' eğer siyasi alanda ise ve bunun adresi de Parlamento ise, DTP'nin bunun 'dışında' kalmaması gerekir.
Yeni bir parti, yeni bir lider, yeni bir kurucu kadro ve yeni bir 'siyasi yol' haritasıyla; 'kaldığımız yerden devam' demeli.
Ki 'insiyatif' noktasında bazı güçlerin değil, kendi ellerini güçlendirmeli. Ve bilinmelidir ki; 'budanan' ağacın dalları gür olur.
Bu 'kapatma da', Kürtlerin 'kanayan sorunlarının' çözümünde yeni bir kavram geliştirmesine vesile olur ki.
Yaralar 'kanatılmadan' tedavi edilsin.
Bölgenin 'kanaat önderleri' başta olmak üzere aydınlar ve TSK temsilcilerinin ekseriyeti; 'tepki' doğru.
Ama 'benimsetilen yol yanlış'!
Parlamento 'çözümün' adresiyse, o zaman orada olmak lazım!
İnşallah 'ortak aklın' yolu seçilir.
***
VE BEKLEYEN YARGI KRİZLERİ?
Ha! Bir de Milletvekillerini 'hukuki' anlamda zor günler bekliyor. Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk dışındakiler!
Türk ve Tuğluk 'zorunlu' olarak; haklarındaki davalara ilişkin yargılama başlanacak. Ki Tuğluk'un 'kesinleşmiş' cezası var.
Bugün Ahmet Türk'ün 23, Aysel Tuğluk'un da 22 ayrı Meclis'te bekleyen 'fezlekesi' var. Yani davaları bulunuyor.
Ama en çok etki yaratacak, 'Parlamento filen bizim için bitmiştir' denilen diğer 19 DTP'li vekilin durumu.
Şuan için haklarında hazırlanan fezleke sayısı 240 civarında. Yani nerdeyse her biri için 10–15 dava var.
İşte size DTP'liler hakkındaki 'Hukuki' detaylar.
Haklarında zorla mahkemeye götürülme kararı var 29 ve 30 Aralık'ta. Ahmet Türk, Emine Ayna, Selahattin Demirtaş, Sabahat Tuncel ve Aysel Tuğluk...
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi başka illerde "PKK terör örgütünün propagandasını yapmak" suçlamasıyla haklarında açılan davalar kapsamında onları sorgulamak istiyor. Hem de mayıs ayından beri. Ama dokunulmazlık nedeni ile ifade krizi sürüncemede kalmıştı.
***
DTP'yi kapatma kararı ile şimdi işler değişti. Ama mahkemenin Ahmet Türk ile birlikte siyasi yasak kararı verdiği Aysel Tuğluk açıkladı bile.
Tuğluk, ifade vermeye gideceğini söyledi. 30 Aralık'ta ifade vermeye gidecek.
Üstelik Tuğluk, ekim ayında Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce "terör örgütünün propagandasını yapmak" suçundan 1 yıl 6 ay hapis cezasına da çarptırıldı. Bu kararı Yargıtay onarsa milletvekilliği düşer düşmez cezaevine girecek.
5 yıl boyunca siyasi yasak getirilecek diğer isim ise Ahmet Türk. Adres değişikliği nedeniyle tebligat yapılamadığı için onun hakkında zorla getirilme kararı yok.
Ancak Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararına göre Emine Ayna ve Selahattin Demirtaş 29 Aralık'ta, Sabahat Tuncel ise 30 Aralık'ta duruşmaya polis zoruyla götürülecek. Emine Ayna yeni durumdan söz ederken sadece iki ismi "Tuğluk ve Türk'ü değerlendireceğiz" dedi.
***
Sonuç itibariyle; DTP sine-i millet kararı doğrultusunda milletvekillerinin istifalarını Meclis'e sundukları an süreç başlayacak.
Tabi eğer Meclis 'milletvekillerinin düşürülmesine' onay verirse. O zaman da dokunulmazlıkları kalkmış olacak.
İfade vermeye gitmeme gerekçeleri son bulmuş olacak. Yok, eğer Milletvekillikleri sürerse, yine kapıda kriz var. Bu salt sorgu krizi olmayacak.
Yeni krizleri de ardından getirecek.
Anlayacağınız; 'ülke krizlerden' bir türlü yakasını kurtaramıyor. Kurtaramamasının tek nedeni de 12 Eylül'ün eseri olan Anayasa'dır.
Tez elden krizleri aşmak istiyorsak; 'top yekûn' Parlamento 'Sivil Anayasaya' odaklanmalı.