SİVİLLEŞEBİLMEK
Tonlarken insan keyifleniyorsa da, üzerinize 'zühul' getirtiyor.
Derin bir 'iç çekerek' yazıklar olsun diye? Ne yazık ki; 'kısırlık' çekiyoruz.
Hem de derinlik arz ederek. Yılların açmazı ve aşılmazı 'olarak' karşımızda 'ben' diye duruyor.
Derin bir 'dayatma' içerisinde; 'budur' diyor.
***
Şahsen yıllardır hep kendi kendime söylenmişimdir; 'varlık dokusu' nedendir diye?
Ülkenin 'siyasal' dokusundan mı kaynaklıdır, yoksa 'kamusal' güç dengesinin hâkimiyetinden midir?
Aslında 'ikisinin' mevzuuyla alakalı 'fikriyatı' 'varlıklar' korunsun üzerinedir. 'Yani' ikisi de; 'isteyendir'.
Vesayet 'hakim' olsun da, biz de 'zaman el verdiğinde', vesayeti elimizde bulundururuz.
Bunun için de; 'tarafların' vesayetleri belli alanlarda hep 'var ola' gelmiştir.
Zaman zaman 'karşıt fikirler' geliştirseler de; 'zülfü-yâre' dokunma noktasında; 'değişkendirler'.
***
Dün olduğu gibi bugün de 'var olan' bir gerçek vardır. O da şudur;
'Ülkenin sivil ve sivilleşme iradesinin üzerinde' kayıtsız-şartsız bir 'vesayetin' var oluşudur.
Tabi bu vesayetin 'uygulayıcıları', zaman dilimi içerisinde 'değişim' gösteriyorlarsa da; 'ana gayeleri' aynıdır.
Kimi zaman 'kamusal' kimi zaman 'siyasal' destekli, 'görünmeyen' organlar 'durumu' icra eder.
Kısa tarihimize baktığımızda, çok önemli 'döneler' önümüze serilmekte.
***
Şöyle ki; 'Askerden, Yargıya', Siyasetten, Sivil Toplum Örgütlerine kadar.
Gece yarısı 'muhtıralarından' tutun da, 'Sabah çıkarılan fermanlara' kadar.
En önemlisi de; 'tarafgir' kalemler. Bir bardakta 'fırtına' koparan düşünce 'erbapları(!)'
Ki biz bunları bu kısa dönem içerisinde; gördük, yaşadık ve yaşamaya da halen devam ediyoruz.
Onun için de; şu son 'sivilleşmeye' yönelik hamlenin baltalanmasına yönelik 'kopartılan' fırtına yabancı değil.
***
Bakınız son 'sivilleşmeye' yönelik hamle? "Askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasını düzenleyen yasa"
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 'tüm' baskı ve kampanyalara 'kulak' tıkayarak yapması gerekeni yaparak 'yasayı' onayladı.
Ve Resmi gazetede 'yayımlandı'. Yasa bu anlamda geçtiğimiz hafta itibariyle 'yürürlüğe' girdi.
Hafta sonu bu 'yasanın' paralelinde ilk adım Van Barosundan 'atılacağı' haberi alındı. 'Şemdinli Davasına' Sivil Yargı baksın diye.
Hatırlarsanız; 'Şemdinli Davası', 'çok derin' bir sürece hasıl oldu. Sivil Mahkeme 'İyi Çocuklara 39,5 yıl hapis 'cezası' hükmetti.
Ama Askeri Mahkeme'ye dava 'Askerler Askeri Mahkemede' yargılanır hükmüyle buraya intikal edince 'ilk celsede' salıverildi.
***
Ve öyle bir 'işlem' gördü ki; 'dosya kapsamındaki' diğer 'askeri' isimler 'anılmadı' bile.
İşte bugün 'zaman, mekân ve yasa' değişti. O Türkiye'nin 'Karanlık Dönemini' aydınlatacak 'ışık' olarak görülen Şemdinli 'Davası'.
Sivil Yargı'ya 'intikal' etmesi anlamında; Van Barosu Avukatları ve Şemdinli Davasının 'Müdahil' Avukatları 'Dilekçe' verdi.
Davaya' görevsizlik kararı verilerek, Van Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesini istedi.
Dilekçe 'çok kapsamlı'! Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı'na gönderilmek üzere Van CMK 250. Madde ile yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilen dilekçede müştekililer Umut Kitapevi bombalamasında mağdur olan Metin Korkmaz, Hamide Korkmaz ve Seferi Yılmaz gösteriliyor.
***
Şüpheliler ise 'İyi çocuklardır, tanırım' ifadesinin sahibi Emekli Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt.
Ve sıralı komutanlar dönemin Van Bölge Asayiş Kolordu Komutanı Selahattin Uğurlu, Erdal Öztürk,
Hakkari İl Jandarma Komutanı Erhan Kubat, Dönemin Diyarbakır İl Jandarma Alay Komutanı olan Albay Eşref Hatipoğlu,
Jandarma İstihbarat Yüzbaşı Ali Osman Celasun, Dönemin Diyarbakır Kolordu Komutanı Kurmay Başkanları Erhan Tavşancı ve Reha Şatana
Ve yine dönemin MİT Bölge Başkanı Cemal Uzgören. Şuan Ergenekon davasından şüpheli olarak tutuklu bulunan Levent Ersöz.
Ve yine o dönemde Binbaşı olan Diyarbakır’da tutuklu bulunan Kayseri Jandarma Alay Komutanı Albay Cemal Temizöz.
***
Aslında 'yargılanması' istenilen isimler Güneydoğu gerçeğinde 'tanınan' isimler.
Ki Diyarbakır Söz 'olarak', uzun yıllardır bu 'alanda' önemli belge ve dokümanlar 'ifşa' ettik.
Hangi 'isim' hangi zaman dilimi içerisinde; Bölgenin ve Ülkenin 'aydınlık' yarınlarına 'nasıl' karartma getirdiğini.
Zaten 'söz konusu', Yasanın 'detayları' bu mevzuda icra edilirse. Ve Avukatların 'talepleri' yerinde görülürse.
Değil Ergenekon, değil Susurluk, değil Şemdinli. 'Türkiye'nin yarım asırlık' karanlık dönemini 'gün gibi aşikâr' edip, ülke gerçekleri 'ayyuka' çıkacaktır.
***
Onun için diyorum ki; 'Sivilleşme' anlamındaki bu hamleye karşı çıkanlar.
Özellikle 'bilgilendiren ve yönlendirme' gibi figüranlıkları 'üstlenen', ısrarcı zihniyetin 'akıl' hamlesine 'kulak' verilmemeli.
CHP ve onunla 'aynı' suyu içen 'Sivilleşmeyi' kabul etmeyen, altında 'iyi niyet' görmeyen düşüncelerin 'şu üç itirazı' kabil değil.
Dün CHP Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu 'Yasanın' iptal edilmesine yönelik.
Gerekçesine de dikkat edin. Anayasa ve devlet düzenine karşı işlenen suçlar sivil yargı alanına sokulursa ne olur?
Sözde ‘kışlaya siyaset girecek’, ‘sivil-askeri yargı çatışması yaşanacak’ ve ‘emir komuta zinciri zaafa uğrayacak’
***
Üstadın ifade ettiği gibi; Şimdi, Türkiye’nin kuruluşundan bu yana yaşanan darbe girişimlerini 'yaşayan' olmazsak.
Ve darbeleri, askerin siyaset üzerindeki etkisini bilmesek, bunlara hak verebiliriz.
Ama bu ülkede yaşayan insanlar olarak hepimiz, olup biten her şeyin farkındayız!
Mevcut durumun, ortaya konulan gerekçelerden oldukça farklı olduğunu çok iyi biliyoruz!
Yani 'öyle gelmiş, böyle gitsin' artık kabul edilmez, edilemez.
***
Sonuç itibariyle Milletin iradesiyle biçimlenen siyasetin 'artık' sivilleşmesi gerekir.
İşte o zaman ülke, millet ve kamusal alan 'huzur ve refaha' ulaşır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti de; 'Sosyal-Hukuk' devleti olma noktasında tamamen 'sivilleşmeli.'
Ve belli güçlerin 'vesayetinden' kurtulmuş olsun.