SON VİRAJDA; LİYAKAT Mİ, SADAKAT Mİ?

Partiler açısından,
Milletvekili "aday listeleri" için geri sayım başladı.
Diyarbakır,
Özelinde, özellikle AK Parti "aday adayı" teneffüsünde nefesler tutulmuş vaziyette.
Son saatler!
Çünkü
Her merhale icra edildi, "aday adaylarının" seçiciliği noktasında.
Anketler,
Serisi tamamlandı, ikisi aleni biri de gizli yapıldı.
Temayül yoklaması,
Ve adayların aldığı "oylar" hepimizin malumu...
Her ne kadar;
Halen üzerinde "bir dizi" spekülasyon icra ediliyorsa da!
O liste;
Parti Genel Merkezi'ne gitti!
Ankara'da,
Aday adayları "komisyon" huzurunda, mülakat verdi.
Burda parantez açarsak,
Adaylardan aldığım bilgiler noktasında komisyon üyeleri "akla ziyan" soru ve sohbet icra etmişler.
Kişiye özgü, "sen neymişsin?" diye!

* * *

Söz,
Mülakat komisyonundan açılmışken, deklare edeyim.
Çünkü,
Konuyla alakalı medyada pek yer almadı.
Parti MYK üyesi ve Mülakat Komisyonu üyesi,
Dicle Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim üyesi Mazhar Bağlı'nın, kamuoyuna yansıyan Milletvekili aday adaylığı için istifa ettiği akıbetinin sonucu ne oldu diye?
Bilen biliyor,
Bilmeyenler açısından ifade edeyim.
Bağlı,
Son dakikada "istifasını" Dicle Üniversitesi Rektörlüğünden "işlem" sırasında çekmiş.
Yani,
Milletvekili olabilme "isteğine" ilişkin, hesap tutmadığından dolayı!
Vazgeçmiş!
Başbakan'dan olumlu bir cevap mı almadı.
Yoksa,
Hakkında kamuoyuna yansıyan "olumsuz" haberler yüzünden mi?
Şıklar,
Üzerinde durmaz isek, "her ikisi de mevcut" diyebilirim.

* * *

Aday adayı,
Elemeleriyle ilgili "merhalelere" dönersek!
Genel merkez,
Mülakatı sonrasında bir de gizli anket yapıldı.
Ki en ciddi ve önem verdiğim de;
Başbakan Erdoğan'ın "koduyla" yürütülen, kapsamlı bu gizli anket.
Diğer önemli bir etken de;
Kanaat önderlerinden "bireysel" anlamda alınan görüşler.
Nasıl bir profile sahip,
Milletvekili ve milletvekilleri Diyarbakır'da halk tarafından "tercih" edileceği.
Ve beklentilere;
Siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel anlamda cevap verebilecek diye?
Yani;
Anlayacağınız AK Partinin kendi mecrasında "demokratik" eleme(!) dediği argümanların hepsi kullanıldı.
Tabi;
Bu merhalelerin sonucunda "aday adayları" bir ölçüde, elekten geçmiş oldu.
Ne kadar;
Demokratik, ne kadar anti demokratik, ne kadar gerçekçi "ayrı bir tartışma" mevzusu.
Ama elekten düşenlere, şimdiden bir başka "bahara" diyelim! Sadakatleri ve liyakatleri ayrı bir mevzu olarak, askıda!
Elek üstünde kalanlar da; "son dönemeç" için, bol şanslar diyorum.

* * *

Hafta sonu;
Mülakat, anket, görüş ve diğer veriler neticesinde "Üst komisyon" incelemesine alındılar elek üstünde kalanlar.
Sorgulanıyorlar;
Kimler Başbakan'a "liste" seçimi noktasında gönderilecek diye?
Bu konuda;
Elek üstünde kalanlarla alakalı ciddi manada bir bilgi kirliliği söz konusu.
Daha doğrusu merak saikası hakim!
Bir de;
Bireysel anlamda "kişiler" aleyhinde, fakslar, telefonlar, mailler ve mektuplar gönderilmiyor değil?
Filankesin "kirli çamaşırı" bu diye!
Ya da, Filankesin geçmişte işlediği suç bu diye?
İnanın;
Ankara merkezli bu "garip" halle alakalı öylesine telefonlar alıyorum ki, "iğrenç"
İsimleri;
Burada zikredip, "bakın kirşi çamaşırlar" bunlar desem!
Ya da, işte gammazlayanlar.
Tabiri caizse;
Yer yerinden oynar, kan gövdeyi götürür.
Öylesine;
Birbirlerine karşı "kişiler" inanılmaz "çamur" harekâtında bulunuyorlar ki "dehşete" kapılmamak elde değil.

* * *

Neyse;
Zaten her seçim merhalesinde bu tür "organizasyonlar" icra ediliyor.
Siyasetin, "en çirkin" yüzü de bu olsa gerek.
Gelelim;
Üst komisyona dahil olan isimlere!
Kime sorarsanız o 22 kişilik "üst komisyon" seçimine intikal eden listede ben de varım diyor?
İşte;
Bu garip hal noktasında buna ulaşan "isimleri" zikretmek istemiyorum.
Böyle bir düşünce ve ifade anlatımı zaman ve süreç açısından çok yanlış olacağı gibi karmaşaya da neden olur?
O nedenle;
Bir süre daha bekleyip, Salı günkü MYK'dan çıkacak kararı bekleyeceğiz
O zaman listeyi göreceğiz kim var, kim yok?
Ya da, "kim ben varım" sözünü doğru söylemiş.
Ancak;
Beni ciddi manada düşündüren bir nokta var!
Elek üstünde kaldığı söylenenler için;
Zevat tercihinde "liyakat mi" yoksa "sadakati mi?" birinci koşul olarak teşkil etti.

* * *

Taktir edersiniz ki;
Siyasi liderler açısından bir "bağımlılık" ve koltuk koruma programıdır; çevrelerinde liyakatten daha çok "sadakat" sahibi olanları bulundurmak.
Çünkü
Biliyorlar ki, sadakat sahibi zevatın varlığı "liderin" işgal ettiği koltuğun bir ölçüde çimentosudur..
Liyakat,
Sahibi için de biliyor ki yeri geldiğinde "sadakat" duvarını yıkıp, karşı koyar.
Yani;
Yeri gelince liderine karşı "tavır" koyar!
Şimdi;
Tüm bu doku içerisinde; "üst komisyon" Başbakan Erdoğan'a nasıl bir liste sunacak.
Sadakat mi, liyakat mi ağırlıklı tercih olarak görecek.
Partilerin;
Genlerinde var olan ve daima da devamından yana zihniyet üretilir Sadakat ön koşul diye.
Şimdi;
Bu düşüncenin penceresinden baktığınızda.
Hele bir de;
Başbakan Erdoğan'ın "zemin arayışı" içerisinde olduğu Başkanlık sistemi göz önüne getirildiğinde.
Bu seçimde yer alacak;
Aktörlerin ekseriyeti "sadakat" karakterleriyle var olacaklar.

* * *

Malum;
Meclis şuan "parmak" hesabıyla, kendini idame ediyor.
İşlevselliği bu seyirde icra edildiği için;
Üstadın ifadesiyle "liyakat çok da önemli bir meziyet değil" bu devirde artık.
Demek ki;
Sadakati yüksek adaylar için artı avantaj. Sadakat ehli; hadi yine iyisiniz!
İbre sizden yana.
Ama;
Benim ve Diyarbakır ahilisinin gönlünde; "elbette ki" sadakat, ama liyakat ta şart olmalı.
Hadi gelin;
Yüzyılın seçiminde adaylar için ilk koşul "liyakat" ikinci şık da "sadakat" olsun.
Ki,
Diyarbakır’ın "kanayan hadiseleri" hem ehil ifadelerle anlatılsın.
Hem de sadakatle sahiplenilsin.
Hem de,
Parti liderlerine "dün sağda iken" bugün solda olabilirim düşüncesi hasıl olmasın.