SORUMSUZLUK AZRAİLİ!

İhmaller.

Sorumsuzluk.

Denetimsizlik.

Ve tekniksizliğin girdabında "kaybedilen canlar".

Türkiye ne yazık ki "bu katliamların" arenası gibi!

Baksanıza ay değil, hafta değil gün bile geçirmiyoruz adına iş kaza denilen; "katliamları."

Yaşıyoruz! Hem de körü körüne!

***

İşte son facia.

Rezidans inşaatında kaybedilen 10 can!

Bir lokma ekmeğin peşinde koşan fakir insanlar.

Kimi öğrenim için, kimi ailesini geçindirmek için.

***

Peki, geliyorum diyen böylesi kazalardan ders-i ibret alıyor muyuz?

Hayır.

Pervazsızca; "sorumsuzluğumuza" devam ediyoruz.

Hadisenin "sorumlularına" bir bakın.

Kimse sorgulamıyor, sadece suçluyor.

İnşaatı üstlenen firma.

Alt taşeron.

Dip taşeron.

Ve Asansör firması.

Aslanın midesine sıkışan "ekmeğin" mücadelesi veren, üç günlük işçiler dâhil!

***

Devlet idaresi de.

Siyasiler de.

Muhalefeti de.

İktidardaki hükümet,

Sorgulayan makamlar dâhil olmak üzere.

Herkes.

10 işçinin ölümüne neden olan kazada "birbirini" suçluyor.

Kimse "sorumluluk" kusuruna odaklanmıyor.

Böylesi "kazalar daha kaç kez" yaşanacak diyerek kendini sorgulamıyor?

***

Tabiri caizse ağzı olan; "konuşuyor ahkâm keserek!

Hele ki, "ekran" gevezeleri var ki.

Maazallah.

Herşeyin Ordinaryüs Profesörü gibi!

Peki, konuştukça bu katliamlar azalıyor mu?

Suçlamalarla, "tekrarı" önleniyor mu?

Yasalar diyoruz.

Cezaları artırıyoruz, iyi de "sorun" ortadan kalkıyor mu?

Var mı cevabınız!

Yok!

Çünkü daha azgın bir hal-i vaziyetle, yaşıyoruz.

***

Demek ki;

Konuşmayla "denetimsizlik" denetlemenin yerini almıyor.

Demek ki;

Suçlamayla "sorumsuzluk" sorumluluğun yerini almıyor.

Demek ki;

Yasalar ve cezalar "yetersizlikten" kurtulup caydırıcılıkla yer değiştirmiyor.

***

Demek ki, ne yapılmamı?

İşçisi de,

Müteahhidi de,

Taşeronu da,

Denetleyen mekanizma da,

Sendikası da,

Siyasal iktidar da,

Yekûnuyla "sorumluluk" almalı, "sorumsuzlukların" şikâyetiyle, sorumluluktan kaçmamalıdır.

***

Evet.

Türkiye değişiyor.

Ama ne var ki, "alışkanlıklar" değişmiyor.

Ki o da; en büyük tehlike ve tehdit unsurudur.

"Sorumsuzluk".

Yani, sızlanmak, şikâyet etme yerine hepimiz birey ve toplum nizamında; "sorumluluğumuzu" yerine getirmeliyiz.

Yoksa "sorumsuzluk" alışkanlığıyla biz daha çok "katliamlara" maruz kalıyor.

Bir lokma ekmeğin peşinde koşan "gencecik" canları adına iş kazası denilen sorumsuzluğun "kurbanı" diye yazmaya devam edeceğiz.

***

Sonuç itibariyle!

Terk edeceğiz; "sorumsuzluğu".

Hele ki; "Tıştek nabe" deyip "bir şey olmaz" alışkanlığından kurtulmalıyız.

Kendi hayatımız için, başkalarının hayatı için, "inanarak" sorumluluk almalıyız.

Ki Ülke ve millet olarak yeni yeni "sorumsuzluk Azraillerine" yakalanmamız için.

Diyeceğim, "eğitim" kadar "sorumlulukta" şart!

Ama nerdeeee?

İnşaattan toprağa giden 10 can'a bir iki gün sızlanacağız.

Sonrası.

Eski tas eski hamam!

 

***

NERDE ESKİ FUAR?

Evet.

Nerde İzmir'in o eski fuar ihtişamı?

Yok.

Terk-i diyar edilmiş.

Tabi bu "analizi", İzmir ahalisinin gözüyle yapıyorum.

Pek tabi ki, "geçmişte" gezip gören, yaşayan biri olarak da "katkı" sağlama noktasında, irdeliyorum.

***

İzmirli diyor ki.

Fuar.

Daha bir kaç yıl öncesine kadar Türkiye'nin gözdesiydi.

Ama şimdi değil.

Geçmişte.

Ağustos-Eylül ayı gelsin diye "hayaller" kurulurdu.

Tanıtımlar yapılırdı.

Öyle ki, dünya haberdar olurdu?

***

Sadece, İzmirli değil.

Eğeli de değil.

Türkiye'nin dört bir yanında hissedilirdi İzmir fuarı...

Gelecek sanatçılar.

Ortaya konulacak kültürel etkinlikler.

Gelenekler.

Ve illerin, bölgelerin "lezzet" duraklarının varlığı anlatılırdı...

***

İktisadi anlamdaki, zenginlikler.

Turizm.

Ve diğer sektörler!

Büyük bir kaynaşma ve diyalog seyri içerisinde olunur du?

Yerli-yabancı kaynaşması.

Her ülke.

Her il kendisine has bir tanıtım; "hassasiyeti" içerisinde bulunurdu.

Fuar alanı bir bayram havası solardı.

***

Peki şimdi?

Bugün "siyaset" var.

Slogan var.

Fuarda "birbirini" yerme gayreti var.

Küskünlük.

Siyasi çekişmenin, "arenası".

Fuar'daki doku; "panayırı" andırıyor.

Ötesi yok.

Bir de; "giriş" ücretli; 2 lira.

Peki, gelen misafire hele ki İzmir’e getirisi ne?

Yok denilecek kadar azalmış.

***

Basmane esnafıyla konuşuyorum.

Soruyorum.

Fuar var. İşler iyi gidiyor mu?

Hareketlilik var mı?

Verdiği cevap, tüm İzmirlilerin dediği gibi.

Nerde o eski fuarlar.

Fuar açılıp-açılmadığını dahi bilmiyoruz.

İşler eskisi gibi.

Değişen artan, gelen-giden yok ki; fuarın getirisi bize yansısın.

***

Berber esnafın tek sözü var.

Fuarımız; "İdeolojik" kimliğe kurban edildi.

Eee.

Ne diyelim, İzmirliler bu "değişimi" sorgulamalı.

İdaricileri.

Yerel yönetimi.

Yoksa benim buradan söyleyeceğim; "eh özlemden" öteye gitmez!

 

***

 

BÜYÜKTİMUR'LA GÜNDEM

.Ve üç hafta aradan sonra, yeniden ekrandayız.

Büyüktimur'la gündem.

Bu akşam saat 23.00'te, ekranda.

Uzay ve Söz Tv’nin ortak yayınıyla.

Konuğum;

Diyarbakır Valisi Mustafa Cahit Kıraç.

Diyarbakır'ı konuşacağız.

Şimdiden soru ve önerilerinizi, bekliyorum.

İletişim bilgileri, malumunuz.

Hayırlı seyirler.