SOSYAL BÜTÜNLÜK
Taktir edersiniz ki;
İnsani ilişkilerin "güçlü bağları", sosyal bütünlükten geçer.
Ki bu bütünlüğü de sağlayan "sosyal faaliyetlerdir".
Bilimsel olarak değerlendirdiğimizde iki amaç vardır.
Birincisi. Bireysel olarak kişinin medeni cesaretini kazanması ve eğlenceli vakit geçirmesi.
Bu da kişilerin insan ilişkilerinde daha olgun ve daha yapıcı "davranışlar" kazanmasına vesile olur.
İkincisi ise, toplumsal amaç gütmektedir.
O da; bireylerin birbirleriyle "kaynaşması". Ve ortak "çalışmalarda" bütünleşmesidir.
Aynı "resimde" bulunmasıdır. Yaşamın da "temel kurallarını" belirler, bu tür "sorumluluklar"!
Sportif aktiviteler de; "sosyal bütünlüğün" en gözde koludur.
***
Evet. Merak etmişsinizdir? "Neden böyle bir açılımla" sohbete girdiğimi.
Nedeni şu? Kentte "organize" edilen birçok sosyal ve sportif aktivite gerçekleşiyor.
Sağ olsunlar. Hepsine de "davetiye" alıyoruz. Gerek şahsen ve gerekse kurumsal yönde.
Ancak; işlerin ve gündemin "yoğunluğu" noktasında; istenilen "katılımı" şahsi yönde sağlayamıyorum.
Birçoğunu "kaçırıyoruz"! Bu nedenle de; sıkça "sitem alıyorum"!
"Sizleri aramızda görmek istiyoruz. Ama göremiyoruz" diye.
Haklılar. Ama elde değil. Onun için de; "resimde" görünemiyoruz.
Bundan dolayı da; "dostlardan" özür diliyorum.
***
KÜLTÜR VE SANAT ETKİNLİKLERİ?
Bildiğiniz gibi; her kentin kendine "has" özellikleri vardır.
Doğal olarak da bu özellikler bir bütün olarak "resim" verir.
Yani kentin genel görünümü (imajı) noktasında gelişir. Bunu da sağlayan önemli "nitelikler" şudur.
*İçsel. *Dışsal. *Etki.
Bir kentin "en büyük" niteliği "insanlar üzerinde" yarattığı etkidir. Bu kent yaşayanıyla, kentin genel görünümünü içerir.
Kent "ahalisi" içsel yapısında "barışık" bir resim veriyorsa. Demek ki; "dışsal" görünümü muntazamdır. Sıkıntı yok.
Yok, eğer tablo tam aksi "resmi" çiziyorsa. Bu, durumun "vahimliğini" gösterir.
Sıkıntı büyük. Dışsal görüntü "berbat"!
Diyarbakır'ın bu anlamda resmine baktığımızda; "istenilen" görüntü yok.
Durum "mutluluk" veriyor diyemeyiz... İşsizlik mi, yoksulluk mu, geri kalmışlık mı?
Sosyal, Siyasal, Kültürel ve Ekonomik "çıkmazlar mı?" Bireyin topluma, toplumun bireye karşı "barışıklığı mı?"
Devletin mevzulara karşı "taraftar" görüntüsü mü? Şiddetin ve olumsuz "yaşam koşullarının" barınması mı?
Hepsi Diyarbakır "resminde" mevcut.
Kimse de yok diyemez. "Ana başlıkları" içeren sıkıntılar derya gibi. Bir değil, bin de değil.
Ama bu değildir ki; Diyarbakır "öcü"! Diyarbakır'ın "imajı" ayaklar altında.
Hayır!
***
Diyarbakır "dertli"! Diyarbakır "sahipsiz"! Diyarbakır "yalnız"!
Diyarbakır "kendinde" değil. Sorunlarını "çözecek"! Dertlerine "derman" olacak.
Kendisini bilecek, konuşacak, anlayacak yok?
Ondan dolayı da; "hem içsel hem de dışsal" görüntü; "tıraşsız" erkeğin, makyajsız bayanın "görüntüsüne" benziyor.
"Tarihi" kimliğini anlatmaya gerek yok. Sadece onlarca medeniyete "beşiklik" etmiş bir kent demek yeter.
Kültürüyle, geleneğiyle, İnancıyla, mimarıyla "hep" öncü olmuştur.
Yeter ki birileri "doğru" yolda, samimiyet ve hassasiyet noktasında "ilgi ve alaka" göstersin.
Bakınız Diyarbakır Valiliği "ilgi ve alaka" noktasında; önemli bir hamle geliştirdi.
"Diyarbakır Kapılarını Aralıyor" diye. Geçtiğimiz Cuma günü de; "tanıtımı" yapıldı.
Sayın Mehmet Ali Altındağ'la birlikte "katılım" gösterdik. Bakan, Milletvekili, Vali ve kentin "kanaat önderleri".
Katılım yüksekti. 2009 yılı içerisine yayılan ve 7 ay sürecek olan; "Diyarbakır Kültür ve Sanat Etkinlikleri" hamlesi önemli.
Ben "Tanıtım gecesinin" atmosferinden çok; "proje" ve yaratacağı etkiyi düşünüyorum.
Çünkü "amaç" önemli. Ve önemsemem de bundandır.
Tanıtım broşüründe Projenin "amacı" şöyle vurgulanıyor.
"Tarihin her döneminde önemli bir misyon üstlenmiş olan şehrimizi, eski ihtişamına taşımak, Diyarbakır’ımızı cazibe merkezi haline getirmek".
Ve en önemlisi kendi kabuğuna çekilmiş güzel insanların yüzünü güldürmek."
Projenin ya hedefleri;
"İlimizi bir cazibe merkezi haline getirmek. Bölge insanımızla diyalogu arttırarak ülkesine bağlılığını arttırmak. Yöremizin inanç turizmi anlamındaki potansiyelini harekete geçirmek. Bölgenin kültürel, tarihi ve turistik tüm değerlerinin korunması ve yarınlara taşınarak bütün insanlığın ortak mirası haline getirmek"
***
Temmuz ayının ilk haftasına kadar sürecek proje şunu gösteriyor.
2008 yılını "kan ve gözyaşlarıyla" geçiren Diyarbakır ahalisi. 2009 yılında "sosyal faaliyetler" ölçeğinde; yüzü gülecek.
Kaybetmeye "yüz tutmuş" değerleri yeniden kazanacak. Ve yarınlara "ter-ü taze" aktarma fırsatını elde edecek.
Bu anlamda; İl Valisine ve organizasyonda payı bulunan herkese teşekkür ediyorum.
İnşallah; "projede" anlattıkları gibi bir tablo gelişir.
Yoksa Diyarbakır'ın "gelenek, göreneklerini içeren, değerlerini ortaya koyan".
Tarihsel "kimliğini" benimseten. Sosyal, Ekonomik ve Kültürel "yaşam dokusunu" ortaya koyan.
Tarihteki "öncü" olma vasfını öne çıkaran; "etkinlikler" geliştirilmezse.
Atılan bu adımın; "göstermelik" icraattan öteye geçmeyeceğini de şimdiden belirtmek isterim.
Yani; "o zaman" çuvaldızı bir hayli sert batırabiliriz.
***
SPOR AKTİVİTESİ VE ALAKA
Gelelim "sportif aktiviteye"! Dedim ya! Pek fazla gidemiyorum.
Dün fırsat bu fırsat deyip Saffet Azbay'la "Beyaz Tebeşir'e gittik.
Diyarbakırspor ile Beşyüzevlerspor takımları arasında "B Gençler" ligi maçı vardı.
Henüz futbol yaşantılarının başında olan gençlerin mücadelesi gerçekten heyecan vericiydi.
Kimbilir yarınların önemli oyuncuları olacaklar.
Onları Diyarbakırspor, milli takımlar ve üst düzey takımlarda görürsek gurur duymaz mıyız?
Bunun için destek vermemiz, onlara imkânlar yaratmamız lazım.
Dün "Beyaz Tebeşir'in" varlığından, tesisin modern yapısından gurur duyduğumuz gibi.
Modern bir çim zemini. Skorboard, ışıklandırma sistemi, çağdaş soyunma odaları ve tribünler.
Sporla ilgili yazılarımızda genelde eksikliklerden yakınır ve eleştiri yaparız.
Ama bu defa sezarın hakkını sezara verelim. Emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz.
Yalnız bu yeterli değil. Böylesine nice tesislerin yapılması lazım.
***
Sırası gelmişken Diyarbakırspor Kulübü Başkanı Dr. Abdurrahman Yakut'un da bu maça gelmesi de anlamlıydı.
Sordum; daha önce "gelen giden" Başkanlar var mıydı diye? İlk kez.
Her iki takıma 4 bin TL'ye yakın prim vermesi anlamlı oldu.
Bu yaklaşımın devam etmesini diliyorum.
Maçı biraz izledikten sonra gazeteye geri döndük.
Yolda Saffet'le amatörler üzerinde bazı değerlendirmelerde bulunduk.
Daha doğrusu kendisinden bilgi aldım. Çünkü kendisi deyim yerindeyse bu işlerin içerisinde yoğrulmuş durumda.
Diyarbakır'da yeterli sayıda profesyonel ve iyi futbolcu çıkması için, kulüp sayısının artırılması, kamu kurumları ve özel sektörün bu işe girmesi gerektiğini söyledi.
Ayrıca tesis sayısının yetersiz olduğunu, bu sayının belediyeler ve diğer kurumların desteğiyle artırılması gerektiğini ifade etti.
En önemlisi de yöneticilerin ilgisizliği var dedi.
Bu konudaki tespitlerine tamamen katılıyorum ve ekliyorum; "Bakarsan bağ bakmazsan dağ olur" diye bir atasözü var.
Bu gençlerin geleceği ancak sağlıklı ve ciddi projelerle daha güzel olabilir.
Valiliğin bu konuda bazı projeleri olduğunu biliyorum.
Mesela "taş atma top oyna"!.
Bu tür projelerin bir an önce hayata geçirilmesi ve desteklenmesi gerekir.
Yoksa imkansızlıklar içerisinde bıraktığımız bu gençliği kaybederiz.
Güzel bir hafta dileğiyle..