Şu Et Balık "Fena" Kokuyor
Derler ya;
“Et kokarsa, tuz var” diye!
Peki ya; “tuz” kokarsa?
İşte o zaman; “yapacak” şey nedir; “olup-biteni” bir daha kokmaması için kökten temizlemek gerekir!
Ne yazık ki,
Devlet “nizamında” kurumsal işleyişte, “etinde, tuzunda” kokuşmuşluğunda bağımlılık arz-ıyla ”“kabulümde” ısrarlı.
Bakınız;
Et Balık Kurumu Diyarbakır Kombinasında “olup-bitenler”.
Yolsuzluk.
Usulsüzlük.
Keyfi uygulamalar.
Ve son olarak patlak veren; “saadet zinciri”.
Yani “enva-i” çıkar-menfaat ilişkisi.
Tam bir kokuşmuşluk!
***
Aylardır gündemde.
Ki mevzuuyla alakalı;
Hem bu köşede, hem de gazete manşetlerinde defalarca dillendirdik.
Yazıp-çizdik.
Deştikte,
Alaka gösterdikçe, irdeledikçe bir kurum “bu kadar mı” politize olur dedirtiyor?
Ya da; “Ali babanın çiftliği” misali, keyfiyete haiz arzı mekân burası mı?
Hele son günlerde aldığım şikâyet.
Ulaşan belgeler.
Dosya ve dava konusu mavi klasörler.
Kurum; tek kelimeyle “çiftlik ve rant” alanı!
“Yağma Hasanın böreği!”
***
Özellikle;
Ortaya çıkan “saadet” zinciri.
Dolandırılanlar.
Milyonlarca lirasını kaptırıp mağdur olanlar.
Feryat ediyor.
Görünürde, her şey şuan için vasıfsız bir işçi üzerine kurgulu.
‘Kurbanlık’ kuzu misali!
Mehmet Kaçmaz.
Et Balık Kurumu’nda işçi.
Şuan cezaevinde.
“Tek” suçlu o!
Hadisenin vuku bulmasından,
Meselenin yargıya intikalinden sonra sözde kurum, “iş akdini” feshetmiş.
Kurumsal aklanma hamlesi yani!
***
Sahi,
Kaçmaz tek başına bu kadar işi becerebilir mi?
Düşünüyorum;
67 kişiyi nasıl dolandırabilir?
Denildiği gibi;
11 milyon lirayı kendisi nasıl çuka edebilir.
Belgeleri,
Dokümanları kurumsal işleyişi,
Muhasebeyi,
Parasal sirkülasyonu velhasıl tek başına nasıl bunca zamandır “entegre” bir mekanizma kurmuş.
Maşallah!
Ne maharetli biri.
***
Dile kolay üç yıldan buyana;
Saadet zincirini” tıkır tıkır” işleterek, güven kazanmış!
Ve tüm bunlar;
Et Balık Kombinasının “iç binasında” icra etmiş.
Tabi kimsenin haberi olmadan!
Kurum’un kaşesi,
Müdür’ün imzası,
Ve diğer resmi yazılar da “idarecilerden” habersiz yapmış!
Halk deyimiyle; “vay anası...”
***
Gelin görün ki;
Kombina Müdürü M. Faruk Kahraman,
Et ve Balık Kurumu Genel Müdürü Bekir Ulubaş,
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı dâhil olmak üzere.
Yaptıkları açıklama,
Bana gönderdikleri yazılı beyanatlarda.
Hepsi;
Diyorlar ki, “Saadet Zinciri”yle kurumsal ilişkimiz yok.
“Bizim dışımızda” gelişen bir olay.
Çelişkiler yumağı.
Yani Kaçmaz,
Ne kurumdan,
Ne amirinden,
Ne iş adamlarından,
Ne siyasilerden “hiç destek” görmeden, çarkı çevirmiş!
Ne derler; sevsinler sizi!
***
Hele ki;
Müdür Yardımcısı Hayati Altıntaş.
Kombinadaki,
Yolsuzlukları,
Usulsüzlükleri,
Saadet zinciri dahil olmak üzere,
10 yıldan buyana tek kişiye peşkeş çekilen “Sakatat” ihalesi.
Mehmet Kaçmaz.
Müdür Faruk Kahraman ilişkisi.
Tüm bunları;
Bakanlığa,
Kendi Genel Müdürlüğü’ne “şikâyet” konusu ederken.
***
Defalarca;
Resmi yazışmalarla “müfettiş” talep ederken.
Her ne hikmetse;
Gelen müfettişler “iddialar” yerine kendisini kanca atması.
Kurumun,
İç işleyişini, huzurunu “bozuyorsun diye, ceza verme” gayreti.
Yine; bunları dillendirdiği için, Kurum Müdürünün huzurunda “dövülmesi”.
Müdür yardımcıları tarafından darp edilmesi.
Nitekim;
Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığında “darp” meselesi, dava konusu.
***
Şimdi;
Tüm bunları alt alta sıralayıp “hukuku ve vicdanı” muhasebeye aldığınızda.
Diyebilir misiniz ki;
Her şey “süt liman”, ve pak, tertemiz” diye!
İnandırıcı olur mu?
Ama velâkin;
Hala da kurumun başındakiler “hiçbir şey” olmamış gibi davranıyor.
İnandırıcılıktan yoksun, beyanatlar verebiliyorlar.
Pes doğrusu.
Aslında; işin vahameti beklediğimizden de büyüktür.
***
Çünkü;
Kurumla alakalı bana ulaşan klasör dolusu dosyalar.
Ve yıllardır; “hız kesmeden” dönen kirli çarklar.
Kulak Küpesi yolsuzluğu.
Çalıntı hayvan kesimi,
Zimmete para geçirme,
Ve kurumdaki “hırsızlık” olayları.
Şunu gösteriyor;
Et Balık Kurumu Diyarbakır Kombinası; “tepeden-tırnağa” batağın içinde.
Şimdiden haber vereyim.
Önümüzdeki günlerde “yeni” dosyaları burada açacağım.
Kim kiminle;
“Nasıl” çıkar ilişkisi içerisinde bulunmuş.
Bizi takip etmeye devam edin.
Lakin “bırakın eti tuz hayli fena kokuyor.”