SUİSTİMALLER NEREYE KADAR?
Hiç şüphesiz ki; 'Sağlık' kurumsal anlamda büyük değişim yaşadı.
Ve halen bu alanda 'değişim' yaşamaya devam ediyor.
Özellikle de son yıllardaki 'performans' bu alanda önemli mesafeler aldırdı.
Yaratılan 'model', sağlanan insiyatif tamamen 'insani' eksenli hizmet.
Kısacası 'vatandaş' sağlık alanında 'daha kaliteli' ve daha özgür bir hizmet alabilsin.
***
Bir kaç yıl öncesi ile bugünü karşılaştırdığımızda birçok değişim ve gelişim 'bize' hayal gelmektedir.
Nasıl oldu diye? Çünkü bugün isteyen istediği 'eczaneden' ilaçlarını rahatlıkla alabiliyor.
Özel ve tam teşekküllü hastanelerde 'tedavi' olabiliyor. Hatta doktor tercihinde 'tamamen' özgür.
Ve kendi insiyatifiyle 'hareket' edebiliyor.
Bu değişim tamamen siyasal iktidarın 'vatandaşına' yönelik hizmet düşüncesine dayalı gerçekleşti.
***
Vatandaşlar sağlığa ulaşmada 'kolaylık' sağlansın, hastane koridorlarında kuyruklar oluşmasın.
Doktor, ilaç, röntgen ve tahlil kuyruklarında 'insanlar' telef olmasın. Sedye üzerinde 'bekleyenler' bulunmasın diye.
Devletin resmi kurumları ve özel sektör 'teknolojik' olarak yenilensin. Yapısal anlamda 'modern ve çağdaş' görünüme kavuşsun.
Bu değişimdeki ana amaç ta; 'insani hizmete' kalite getirmek. Rekabetçi yapıyla 'maliyetleri' aşağı çekmek.
Ve ülke kaynaklarını daha etkin ve tasarruflu 'kullanabilmek' için.
***
Ama ne var ki; 'derin' suistimaller sistemin üzerine yüklendi. Tamamen insani 'anlayış', öylesine derin 'suistimalin' ağına düştü ki;
'Mali yükler' kat be kat arttı. Öyle ki; 'kaş yapalım derken, göz çıkardık' atasözü bile hatırlatıldı. Hele bir de; 'ahlaki' yozlaşma.
Ve bir an önce 'köşeyi' dönme, nerden vurursam kardır, 'devlet mali deniz' mantığıyla, durum 'vahim' dereceye ulaştı.
Hatırlarsanız, daha bir hafta önce 'bu sektörle' alakalı ciddi tespitlerimi buraya aktarmıştım.
Kimlerin 'nasıl bir organizasyon ve konseptle' devleti soyduğunu, vatandaşın da iyi niyetini 'suistimal' ettiğini.
***
Ve şu gerçeğe dikkat çekmiştim. Demiştim ki; 'Sağlık Sektörü' bedbaht durumuyla 'bindiği dalı kesiyor'.
Şayet 'kirli' çarkı durdurmazsa, kurumların 'yolsuzluk ve usulsüzlüklerine' pranga vurulmazsa.
Devleti ve özellikle hastaları 'yolunacak' kaz diye görürlerse, hem kendileri hem de kurumsal olarak 'sağlık teşkilatını' kasıp kavurur.
Bir dönem gelir, 'tam-takır' olur. Gelişmenin sağlandığı şu 4 yıllık zaman dilimi içerisinde; 'maliyetin' düşmesi gerekirken.
Resmi rakamlara göre, 'sağlık tüketimi', kimi alanda yüzde 500 artmıştır.
***
Hani kervan yolda dizilir sözü var ya, 'çarkın kirliliğine' karşı SGK belli 'hamle ve uygulamalar' geliştiriyorsa da 'yetersiz'!
Şöyle ki; 'Elektronik' ortamda özellikle ilaç tüketimi noktasında 'takibat' söz konusu. Bir ölçüde caydırıcılık var?
Hangi hasta 'ne kadar ilaç' almış, hangi ilacı tüketebilir, tüketmeyebilir. Ama bu da 'suistimale' açık. Çünkü 'reçeteler' istenilen düzeyde 'analiz' edilemiyor.
Her ne kadar 'Eczacılar Odası' bu alanda, kendi iç dinamiğinde 'göz atıyorsa da', bugün SGK'nin depolarında 'incelemeyi' bekleyen milyonlarca reçete var.
***
Kapital bir rakam vermek istiyorum. Sektördeki 'dönen' meblağın ne kadar yüksek olduğunu.
Sağlıkta SGK tarafından aylık ortalama 2,3 Milyar TL ödeme yapılmaktadır. Bugün ülke içinde 'tüm sağlık' harcamalarına ödenen para; 2008 yılı için 51 milyar dolar. 2009 yılı Mart ayı içinde ilaç harcamalarına 1.12 Milyar TL ödenmiş ve 23 milyon reçete düzenlenmiştir.
Tabi bu rakamlar ve bu sektörde faaliyet gösterenler 'çürük' elma misali algılanmasın. Ve bu meblağlar 'yolsuzluk ve usulsüzlüğe' gidiyor düşüncesi de hâsıl olmasın.
Ama gel gör ki, hani derler ya 'adı çıkmış dokuza inmez sekize'.
***
Bakın önceki gün Söz Haber'e bir telefon ihbarı geldi. Şehitlik Sezai Karakoç sokağındaki 'çöplüğe', küpürü kesilmiş yüzlerce ilaç atılmış.
Gelin hemen çekin diye. Fırat Avcıl arkadaşım gitti. Dehşet verici bir manzara, 'yüzlerce' ilaç ve tüketim tarihi geçmemiş, küpürü kesik.
Binlerce TL tutarında. Ve hepsi de 'pahalı' ilaçlar. "Küpürü kes, ilacı çöpe at" mantığına yabancı biri değilim. Söz Haber de değil.
Çünkü daha önce de benzer ihbar ve vakalar yaşandı. Ki geçtiğimiz yıl DSİ 'kanalında', Dicle Nehri Kıyısında, Binanın çatısında 'binlerce küpürü kesik' ilaç bulundu. Polis geçtiğimiz aylarda 'bu küpürü kesik' ilacın sırrını çözerek, bir dizi operasyon yaptı. Gözaltına alınıp tutuklananlar oldu.
***
O gün için de şunu demiştim, özellikle de 'Eczacı' dostlar diyerek. 'Bindiğiniz dalı kesiyorsunuz'!
Sınırlı sayıdaki bir kaç kişinin 'haksız menfaat' teminine gitmesine 'müsaade' etmeyin. Bu tüm sektöre mal olmaktadır.
Herkes 'Eczacıları' farklı görmektedir. Onun için Eczacılar Odası Yönetimi ve mesleki icra edenler içlerindeki 'Çürük elmaları' ayıklasınlar.
Böyle bir hamle ve oto-kontrol geliştirirlerse, 'mesleğini' dürüst bir şekilde icra edenler 'zarar' görmez. Kaybedilen 'itibar' yeniden sağlanmış olur.
Ama ne var ki 'önceki gün' yaşanan manzara 'eski tas-eski hamam' dedirdi.
***
Çöp ekipleri tarafından 'temizlenen' o küpürü kesik ilaçların 'hangi eczaneye' ait olduğu ve hangi ecza deposundan çıktığı 'bilinmez' değil.
Küçük bir 'araştırma' maskeyi düşürür.
Bir de şunu anlamıyorum, 'bu adamlar bu reçeteleri nasıl organize ediyorlar ve nasıl ilaç küpürlerini kesip SGK'ya 'cuk' diye yutturuyorlar.
Galiba denildiği gibi; 'Sağlık Karnesi' kiralaması var. Ve hekimle 'reçete başı' fiyat anlaşması var. Yoksa 'çark ve çöplük' bu kadar rahat dönüp-dolmaz.
Neyse!.. Biz bir kere daha, 'yetimin, öksüzün, fakir-fukaranın' hakkı ve hukuku içerisinde olan 'devletin malını deniz, yemeyen ...' gören zihniyeti 'artık' bertaraf edelim çağrısında bulunuyorum.
Ve özellikle Diyarbakır Eczacılar Odası Başkanı ve Yönetim Kurulunu 'bu konuda' hassas olmaya çağırıyor. Caydırıcılık noktasında 'yaptırımlara' yönelmelerini bekliyoruz.
***
Tabi bu durum salt 'eczacı' ile alakalı değil. Sektörel anlamda 'çeki düzen' olmalıdır.
Bakın Medulaya takılan ilginç bir örnek. 'Bu kadar da olmaz dedirtecek' cinsten. Bir hastaya bir yılda 93 defa MR ve tomografi çekilmiş.
Hekimler bir yılda bu kadar MR ve tomografi çekilen kişi sağlam olsa bile hasta olacağını söylüyor.
Bir hasta 1 yılda 2 bin 500 defa hastaneye gidip tedavi olmuş. Bir gün içinde, 'bir il iki ilçe' gezerek, muayene olmuş?
Bir de 'kalite artsın' hizmet özetleştirilmesi anlamındaki 'resmi kurumların' bünyesindeki 'hizmet' alımları.
'Vur abalıya, yazdır dosyaya' firmalar çeksin 'binlerce TL'yi' bankadan.
***
Bu hastanelerdeki 'hizmet' alımıyla alakalı zaten uzun süreden beri 'ihbarlar' alıyorum.
Özellikle 'Acil' servislerdeki 'acil hizmetlerle' alakalı. Ve bazı kurumların kimler tarafından 'nasıl' parsellendiği.
Önümüzdeki günlerde bu alanda da 'bombaların' patlayacağını seziyorum. Çünkü; derler ya 'çekirge bir sıçrar, iki sıçrar, üçüncüsünde faka basar'
İşte bu 'mafya-vari' varlıkların da 'akibeti' yakındır.
Sonuç itibariyle diyorum ki; Sağlıktaki bu sorunlar, paydaş tüm tarafların katılımı ve mutabakatı ile çözülmelidir.
Sistemi ıslah ederek iyileştirmek varken, sağlık kurumlarını zor durumda bırakmak kimseye bir şey kazandırmaz.