SÜRÜCÜLERE KOMPLİKE EĞİTİM!

Sanırım;
Bir önceki hafta içerisindeydi.
Hatırlar mısınız bilmem. Ama köşenin müdavimleri mutlaka hatırlarlar.
Peş peşe;
Güzel Diyarbakır’ımızın "çileli" şehir trafiğiyle alakalı "bir kaç" sohbetimiz oldu.
Özellikle de;
Şehiriçi Toplu Taşıma İşini yürüten "Minibüs ve Halk Otobüsleri" sürücülerinin bazılarının keyfiyet içeren; "sürücü" anlayışı!
Şehiriçi yolların "altyapı" yetersizliği!
Trafik kazalarına davetiye çıkaran mimari yapıya sahip; kavşaklar!
Kaldırımları "otopark" diye gören sürücüler!
Çiftli "parkla" çift yönlü; trafiği tıkayıp tepkiye karşı "ne olmuş ki" diyenler.
Sürücünün yaya,
Yayanın sürücüye "saygı" tahammülsüzlüğü.

* * *

Tabi!
Bu satır başlarına bir de; gelen şikâyetler üzerine yaptığım "seyr-ü seferde" bizatihi yaşayıp gördüklerim.
Hele;
Cuma namazı dönüşü Dağkapı'da plakası notlarım arasında mevcudiyet alan "Halk Otobüsü" sürücüsünün, "değme keyfime" sürüş anlayışı.
Haşat olmuş vaziyetteki bir otobüs!
Direksiyonda; "saç-sakal" birbirine karışmış, göbeğe kadar inmiş bir yaka.
Bir elinde cep telefonu, diğer eliyle direksiyon mu, yoksa başka bir şeyin meşguliyetinde mi, belli değil.
Ancak görünen ve belli olan;
Ayağının gazda olduğu ve kesintisiz yükleme yaptığı.
Yol kendisinin mi,
Başkasının mı? Uyarı var mı, yok mu "kim takar" misali.
İkaz edene tavrı da; düşman başına "sen kim oluyorsun?" gibisinden dayılık!
Bir de;
İlimizin güzide kurumlarından birinin amiri olan dostumun, "eşiyle" Ofis Ekinciler caddesinde yaşadığı hadise.
Şehiriçi yolcu minibüsünün otomobilinin "sağ" aynasını falçata gibi aşağı indirmesi.
Ve ardından "arkasına" bakmadan ne oldu demeden "son sürat" vın diye çekip sıvışması.
Tek yönlü trafiğe açık olan;
Mardinkapı'dan Balıkçılarbaşına yönelik seyirdeki "çile" ve yolun geçit vermezliği.

* * *

Evet!
Tüm bunları seri vaziyette buradan aktarıp-sizlerle paylaştım.
Bu paylaşımı yaparken; bir de çağrılar sıralamıştım.
Zat-ı muhteremler "nerdesiniz?" diye; seslenerek!
Şu İlin;
Mülki amiri.
Belediye Başkanı.
Trafik Müdürlüğü.
Toplu Taşıma Kooperatiflerinin yetkilileri...
Diye sıralamıştım.
Neden; bir masada buluşup Diyarbakır'a "isyan çığlıkları" attıran şu trafik "işkencesine" çözüm bulunmuyor.
Ma her şey "siyaset mi" olacak?
Biraz da; "günlük yaşantımıza" eğilim gösterin; demiştik!
Tabi bunları ifade ederken; şu "olması gereken" acı gerçeği de bilmemiz gerekir diye laf koymuştum.
"Eğitim şart" diye!
Çünkü Yaşamın "her evresi ve anı için" İnsanoğlu'nun "eğitimi ve öğretimi" şart diye!

* * *

Doğrusu!
Yazılarıma beklentilerimin de ötesinde okurlardan "pozitif" tepkiler aldım.
Şikâyet sahipleri;
Dönüş yaptılar. Sonrasındaki gelişmelere özgü olarak.
"Sorunlar eskisi gibi icra edilmiyor".
Oto-kontrol sistemi devreye girdiğinde; gözle görülür bir iyileşme var diye!
Kendim de bazı bölgelerde şahit oldum.
Ve dün;
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nden bir haber geldi.
Sürücülerin "'komplike" bir eğitime tabi tutulduğuna ilişkin.
Büyükşehir Belediyesi İşletme İştirakler, İnsan Kaynakları ve Eğitim Daire Başkanlığı ile Ulaşım Daire Başkanlığı "ortak" bir "Eğitim Çalışması" başlatmış.
Yani;
5 Uzman Psikolog tarafından 8 hafta süreyle; "Toplu Taşımada" görev alan sürücülere "komplike" bir eğitim verilecek.
Haftanın 4 günü ve her sürücü 36 saat ders almış olacak.
Güzel bir çalışma!
Olması gerektiği gibi; "meslekte" uzmanlık ve eğitimli olmak toplumsal bir kazanımdır.
Hem birey için; hem de muhatap olduğu toplum için; "saygı sanatıdır".

* * *

Bu "girişime" peş peşe dizilen yazılarımın etkisi var mı, yok mu bilmiyorum!
Çünkü "öyle bir" muhataplık olmadı.
Ancak şunu biliyorum!
Sorunlara karşı, Başkan Baydemir'in "ciddi bir hassasiyet" gösterdiği.
Bu düşünceyle;
Toplumdan gelen "tepkiler" üzerine böylesi bir "eğitim seferberliğinin" başlatılması; kent için ciddi bir kazanımdır.
Yasal görev.
Sorumluluk.
Psikoloji.
İletişim ve sürücülükte algılama.
Stresi yönetme ve öfke kontrolü.
Bu başlıklar altında "sürücülere" ders verilecek.

* * *

Sürücülere;
İlk dersi veren Baydemir'in şu sözleri "hizmette" Eğitimin ve Sorumluluğun ne kadar "önem" arz ettiğini açıkça ifade etmektedir.
"-Hitap ettiğimiz kesim halktır başka kimse değil.
O halde onlar her koşulda haklıdır.
Hoşgörü ve nezaketi asla elden bırakmamalısınız.
Çünkü ben Osman olarak onlarla diyaloga geçmiyorum.
En ufak bir tahammülsüzlüğüm, şahsımın tahammülsüzlüğü değil kurumun başarısı ya da başarısızlığı olarak topluma yansıyacaktır.
Eğitim. Ben 40 yıl daha yaşasam bu kent için öğrenmem gereken daha çok şey var. Öğrenmenin sınırı yoktur".
Gerçek olan da; bu düşüncedir!
İnanıyorum ki;
Belediye'nin "Şehir içi ulaşım" alanındaki faaliyeti icra edenlere yönelik başlattığı bu "komplike" eğitim.
Diğer;
Mesleki gruplara.
Ve tabi ki "kurumlara" da sirayet eder.

* * *

Çünkü
Şehir yaşamı alanında Diyarbakır'ın "öğrenmesi gereken" ve hayat bulması lazım olan "öğrenilecek" çok şey var.
Aslında;
Tüm bu anlatılanların ve olması gereken, olmaması lazım olan hadiselerin, günlük akışın dokusuna özgü şu iki kelime her şeyi anlatıyor.
"Bana yapılmasını istemediğimi ben nasıl başkasına yaparım?".
İşte bu "ilkenin" var olma membası da dediğim gibi; "Eğitim şart" gerçeğinde yatmaktadır.
Bu anlamda;
Sayın Baydemir'i "tebrik ediyorum".
Ve pek tabi ki; "oluşumun" organizasyonunu icra eden kurumun daire başkanlarını da.
O eğitime katılan sürücüleri de.
Velhasıl;
"Eğitim Şart" gerçeğinden şaşmayalım ki; gelişen ve büyüyen toplum olabilelim.
Sizce!