TARİH SAYFASI; DÜNYADAKİ YERİMİZDİR!…

İslam dünyasının "tarih sayfasında" önemli, gün ve olaylar vardır.. Ki bu hadiselerin sene-i devriyeleri, "unutulmaz" oldukları için hep anılırlar.. Ve bu unutmaz tarih aynı zamanda, ülke ve millet olarak bizlerin 'dünyadaki yerini" daha iyi bilmemizi ve anlamamızı sağlar.. Beri yanda, yarınlar açısında da rota gösterici olarak kabul edilir!…

***

İşte bu tarihi an ve yıl dönümlerinden biri de; İslam'ın Anadolu'ya "yayıldığı" gündür.. Ki o gün de dündü… Malazgirt Meydan Muharebesinin; 950'inci yıl dönümü!… Sultan Alparslan'ın, Bizans İmparatoru Romen Diyojen'i yenerek; İslam'ın Bayrağını dalgalandırdı!…

***

1071'deki bu zafer sonrası; Anadolu toprakları çok savaşlar gördü!… Gerek yerleşik ırklar, gerekse de dış orjinli desteklerle; bu topraklar işgal edilmek istenildi.. İslam'ın dalgalanan bayrağına göz dikenler oldu!… Osmanlı döneminde yaşananlar ve son olarak, "Kurtuluş Savaşı!.?" Onun için, Anadolu’nun her karış toprağa "şehit kanıyla" sulanmıştır!..

***

Sonuç itibariyle!.. Malazgirt Zaferi üzerinde; farklı mülahazalar söz konusu edilse de!… Yanlış tarihin ve söyleyenlerin "cenderesine" boğulmak istenilse de; Anadolu toprakları, Malazgirt Meydan Muharebesinin hediyesi ve tapusudur!…

***

Nitekim, Sultan Alparslan Anadolu için şöyle demişti… "Size öyle bir vatan aldım ki; ebediyen sizin olacaktır?"… Ki o günden buyana; "geriye dönüş olmadığı gibi; hep ileriye bakıldı!… Malazgirt Zaferi, kutlu osun!…

***

DARBECİ PAŞALAR BIRAKILIYOR MU?..

Görünen o ki; "seyir" bu minvalde yol alıyor… Bakarmısınız şimdiden, Adli Tıp'a sevkler başladı.. Çevik Bir gitti.. Sırada, Çetin Doğan, Fevzi Türkeri, Kenan Deniz ve Hakkı Kılınç'ta var.. Ki bunu avukatları söylüyor.. Yaşları nedeniyle "yaşadıkları" sağlık sorunları var imiş!…

***

Yani Paşalar "cezaevinde rahatsızlar!?"..  Bir zamanlar Cumhuriyet manşet atmıştı… E-muhtıranın yazıma başlandığı tarihte!.. "Genç Subaylar Rahatsız" diye… Sonrası, ortaya çıktı "siyasal iktidara" ayar verme operasyonu diye!…

***

Neyse!… İntikam, kin ve hasımlık gayesiyle; mevzuya iğneyle yaklaşmıyorum.. 28 Şubat'ın mağduru olan biri olmama rağmen!… Sağlık sorunları varsa; amenna!… Ve kimsenin de, hele ki yaşının ilerlediği bir evrede, hastalıktan, cezaevi koşulları nedeniyle "hayatını kaybetmesini, ölmesini" istemem!.. Ki, kabul de etmem!.. Ne insanidir, ne de vicdani!...

***

Ama velakin!.. Bu sağlık sorunları "işin tahliyesine, ceza infazının ertelenmesine yönelik; "senaryo" olursa, işte orada, tüm vicdanlar sızlar!… "Hak, hukuk, adalet" askıya alınmış olur… Söylenecek söz; kimse kimseyi aldatamaz!.. Ki hesap verebilirlik, ilkesi de zedelenmiş olur!.. Yasalar ve kanunlar, devre dışı kalır!…

***

Ne diyoruz, kanunlar önünde "herkes eşittir.." Kanun hükmü, "eşit statüde" tecelli eder… Kişilere münhasır ne yasa, ne kanun, ne nizam "işlem" görmez… Adalet, bağımsız, hür ve eşitlik ilkesinden taviz veremez.. Verdiği an; keyfiyet olur!…

***

12 yıl önceki bazı hadiseler aklıma geldi!… Ergenekon davası!..  Şener Eruygur, cezaevindeydi.. Ne denilmişti.. "Beyin kanaması geçirdi.. Üç aylık ömrü var…" Sonra serbest bırakıldı.. Olayın üzerinden geçen zaman dilimi içerisinde, Eruygur yaşıyor.. Ve; ölmüş değil..

***

"Ölümünü istiyor, ölümünü bekliyorum" gibi bir anlam çıkarılmasın!… İşleyen hukuk açısından; sorgulama yapıyorum… Ama; bugün cezaevlerinde nice gariban, yoksul kişiler var ki, değil hastaneye sevki, revire bile, çıkamıyor…

***

Eruygur tek örnek değil.. Mehmet Haberal da!… Bir dizi raporlar, tanzim edildi.. Hastanede aylarca tutuldu.. Gerekçe; "kalp krizi geçirebilir" diye!.. Cezaevinde çıktı.. Yıllar geçti.. "Sağlıklı bir şekilde" yaşamını yitiriyor.. Ki, daha bir çok örnek sıralanabilinir!..

***

Ancak, "kalp krizinden, iç organlarının yetmezliğinden" yaşı 85'i bile geçmiş hasta kişilerin, "cezaevinde tabutla" çıktığını, düşünürsek!.. "Adil bir işleyişten" söz edilebilinir mi?… Onun için derim ki, ister paşa olsun, ister gede olsun her kim olursa olsun; "suç sabitse" cezasını çekmelidir!.. Ve yasaların hükmüne göre; o cezaya, infaza uyacaktır!..  Bir af var ise, bir ayrıcalık söz konusu ise bu herkes için; geçerli olmalı!…

***

Şunu da ifade edeyim!… Türkiye'nin mevcut seyrinde, artık "darbeciler yargılanıyor, adalet önünde hesap veriyor" düşüncesi hakim iken!.. Bir çok tabular bu noktada yıkılmışken!.. Olası tersi bir durum; iştah açtırır iradeye yasadışı müdahale açısından!…

***

ADAYLIĞIN SUYUNU DA ÇIKARDILAR!?..

Suyu değil, aslında cılkını çıkardılar!… Millet İttifakı "bir lider" bulamadı.. Ha bire; isimler "zikredilerek", podyuma çıkarılıyor.. Ancak her podyuma çıkan; ayakkabı topuklarındaki arıza dan dolayı; sekerek yürüyorlar..?!!

***

Şöyle, 2018 öncesi ve sonrasındaki sürece bakalım!?… İlk olarak, Erdoğan'a karşı, Abdullah Gül denilip, duruldu… Olmadı.. Ki hala da Gül'den medet umanlar var…!  Şimdilerde; kimler konuşulmuyor ki… İlhan Kesici mi, Mehmet Şimşek mi?!… Mansur Yavaş ve Ekram İmamoğlu, onlar hep konuşulan!...

***

Akşener ve Kılıçdaroğlu bir çekişme içerisinde.. Bir o öne çıkıyor, bir diğeri öne çıkıyor.. Arada, Ali Bacan'dan, Davutoğlu'na gidenler de var!… Bakalım, daha kimler, hangi isimler "konuşulacak?"…

***

Valla ne diyelim!… Millet İttifakı'nın "Cumhurbaşkanı" adayını belirleme noktasındaki politikası; "cacık" misali!.. Gelen su katıyor… Dile kolay, Cumhurbaşkanı gibi ciddi bir makamı.. Devletin en tepesini.? Ki  başkomutan mertebesini, ülkenin ve milletin "beyni", cacıktan beter hale geldi!…

***

Eee; boşuna söylenip durmuyoruz!… Bu ülkenin en büyük ıstırap ve sıkıntısı, vahim hal-i perişanlığı "iktidar olabilme" gayesi olmayan, bir muhalefetin var olmasıdır.. Keyfiyet arzlı bir muhalefet var..! Gidişat nereye kadar!…

***

GÜNÜN SÖZÜ

Düşünceye gem vurmak, zihne gem vurmak gibidir. Bu ise rüzgârı zapt etmekten de zordur.