TARİHE 22 TEMMUZ NASIL DÜŞECEK?

Masumiyet karinesi!

Hiç kuşkusuz, Hukukun "evrensel" ilkesidir.

Herkes!

Her kim olursa olsun.

Makam, mevki, unvan gözetmeksizin!

Yargı kararı kesinleşmedikçe!

Suçluluğu "sabit" hükme kavuşmadığı sürece "herkes masumdur".

Eee.

Hukuk Devletinin de; "varlık" teminatı bu!

***

Bunu niye, aktardım derseniz!

Bazı "emniyet mensuplarına" yönelik başlatılan "adli" bir operasyon var!

Şuan için; 100'ün üzerinde müdür, amir ve polis elde.

Sorgulama aşaması başladı.

Kimi diyor ki; "susma" hakkını kullanıyor.

Kimi de, Savcıda konuşulacak!

Kamuoyuna yansıyan bir dizi de, spekülasyon var.

Şu veya bu, "suç nev-ine" yönelik!

Öncelikle!

Masumiyet "karinesi" çerçevesinde, "gözaltına alınanlara" bir "isnat" durumu, hakkaniyete uygun düşmez.

***

Bu nedenle; "ne suçlu diyebilirim".

Pek tabi ki, ne de masum!

Ama şu gerçeği de, birileri görmesi lazım!

Eğer ki, "devlet içerisinde" yuvalanmış bir yapı varsa!

Yasadışı "faaliyet" içerisinde hareket ediyorsa.

Devletin,

Milletin

Ve Siyasal iktidarın "bekasına" göz dikilmişse!

Uluslararası güçlerin "ajanlığı" için faaliyette bulunuyorsa!

Telefon dinlemeleri yapılmışsa!

Evler. İşyerleri.

Hatta kişilerin "mahremiyetine" kadar aşağılık bir sızmaya yeltenilmişse!

Ve "şantaj" aracı olarak, kullanılmaya çalışılmışsa.

Kozmik derecede önemli; "iç ve dış meselelerin" görüşme tapeleri servis edilmişse!

***

Hele hele!

28 Şubat'ın "pabucunu" dama attıran bir aksiyonla; "fişlemeler" yapılmışsa!

Suç isnat etmek için; "suç icat" etmeye kalkışılmışsa!

İş adamından, siyasetçiye!

Gazeteciden, vali'ye, Askere kadar.

Sanatçı!

Ya da bürokrat.

Kurgulu bir planla; "tasfiye" hareketine girilmişse!

Belden aşağı "ahlaksızca" planlar tertiplenmişse.

***

Ve bunlar; "yıllarca" ikmal edilmişse!

İnsanlar.

Şu veya bu denilmeden ayırımsız.

Suçsuz/günahsız bir şekilde insanların cezaevlerine konularak, "yıllarca" ömür çürütmelerine neden olunmuşsa!

Tasfiye ettikleri "kurum ve makamlara" kendi adamlarını yerleştirmişlerse!

Devlet içerisinde "devlet olabilme" gayretiyle; "tek merkezden" yönetimleşmişlerse!

Amir'den değil "abiden" emir alınır bir devlet mekanizması işletilmeye çalışılmışsa!

Şimdi sormak istiyorum!

Tüm bunlar; "suç" teşkil etmiyor mu?

Hiç kuşkusuz ki ediyor.

O zaman bu karanlık yapının "işledi suçların" hesabı sorulması gerekmez mi?

 

 

***

Ama gel gör ki!

Bu hükümet gitsin "ne olursa olsun" diyen zümreler.

Ki bunların içerisinde; liberalliklerine, solculuklarına, demokratlıklarına.

Hatta "sosyalistliklerine" toz kondurmayan.

Ama "abilerin" bir dediğini iki etmeyen!

Kalem ve analistler var ki; hakikatten "algı provokatörlüğünde" üstlerine yoktur.

***

Operasyona; "biçilen" giysi "17 Aralık intikamı!".

17 Aralık'la alakalı, "düşüncemi" köşenin müdavimleri biliyor.

O gün için; "ateş olmayan yerden duman çıkmaz" demiştim!

Ama operasyonun şekli!

25 Aralık'taki üretilen "düşünce".

Bir anda; "masumiyet karinesinden" çıkardı, "yolsuzluk" vakasını.

Demiştim; "yolsuzluk ve rüşvet" varsa.

Yetimin, öksüzün, garip-gurabanın "hakkını kim yiyorsa".

Siyasetçisi. Oğlu yakını.

Başbakan dahi olsa; "soruşturmalı" hesap vermelidir.

Ama bunu "iktidar devirme" operasyonu olarak icra etmek.

Demokrasi.

Sivil siyasi "iradeyi" kesintiye uğratmak, gayesiyle yaptığınızda "işte o zaman" vatan hainliği suçun işlemiş olursunuz!

Bunun da, hesabı sorulmalı, sorgulanmalı.

Eğer ki, ülkede halen hukuk, yargı ve tarafsız "mahkemeler" var ise!

***

Dönersek; "algı" provokatörlüğüne!

Gözaltına alınan "polis mensuplarına" bakıyorum!

Bunlar, 17 Aralık'ta "görev alan" grup mu diye?

Polis şeflerinin önemli bölümü; "işin dışında".

Yani fiilen görev almış değiller.

Demek ki; 17 Aralık'la alakalı değil.

Geriye dönüp bakalım.

KCK operasyonları.

Kaç bin Kürt "siyasetçi" dinleme. tabeler, dijital "suç isnadıyla" cezaevine konuldu.

Balyoz.

Ergenekon operasyonları da.

Buarada sakın; "farklı bir düşünce" sizde oluşmasın.

KCK, Ergenekon, Bolyaz gibi operasyonlarda tutuklananlar "masumdur" demiyorum!

Suçludur da demiyorum!

Ama bu operasyonlar, "Türkiye'ye" farklı bir süreç yaşattı.

Unutulmaması gereken bu.

***

Yani, 22 Temmuz operasyonunu salt 17 Aralığın "ayakkabı kutusuna" sığdırılırsa, bence büyük resmi kaçırmış oluruz.

Birileri şunu ifade edebilir. Ki ediyorlar.

17 Aralık operasyonun "kurgusu" deşifre olmasaydı, "paralel yapıya" yönelik tasfiye, harekâtı başlatılmazdı.

Doğru!

Ama hükümeti "maymun gözünü açtı" ifadesiyle, uyandırdı sözünü de karşılık olarak verebiliriz.

Ancak suyu bulandırmaya gerek yok!

Sonuç itibariyle; "bekleyip görelim" 22 Temmuz tarihe nasıl bir "notla" düşecek?

"Kelepçe" takılma vaziyetine gelince!

Hakikatten "uygun" ve "şık" görmediğimi ifade edebilirim.

Rezalet bir durum.

Ben bu ifadeyi; KCK operasyonu kapsamında "seçilmiş belediye başkanlarına" plastik kelepçe takılarak, topluca yürütülüp "ısmarlama" resmin servis edildiği görüntüye tepki olarak da, ifade etmiştim.

Çirkin ve rezalet diye!

O gün o resmi vücuda getiren emri, "bugün mücadele edilen" paralel yapıdan gelmişti.

O resim, "binlerce" gencin "devlete küsüp" dağa çıkmasına neden olmuştu.

Dün o resimde yer alan belediye başkanları da, tepkili açıklama yaptı; "Polis amirlerinin ellerinin kelepçeli olması doğru değil."

***

Daha işin başı!.

Eğer ki, "sorgulamaya ilişkin" basına yansıyanlar söz konusu ise!..

O zaman; "bu oluşumun" bir de "kurgulu suç isnadına" hüküm veren "yargı" ayağına da, hamle şart.

Bakalım, bu seyirde ne çıkacak.

Velhasıl.

Operasyon taze "kimse de" algı provokatörlüğüne yeltenmesin.

Çünkü; "iki yönlü" bir hizipleşme rüzgarının esmesine neden olunuyor ki bu da iki taraf içinde "yıkıcı" bir tahribata neden oluyor.

Onun için de, "gelişmeleri" duygularla, siyasi "intikam" gayesiyle değil, aklı selim kurgulamak lazım.