TARİHİ HEBA ETMEYELİM!

Maşallah! Nazar değmesin mevsim çok güzel. Yazdan günler geçiriyoruz. Hava açık, güneşli ve insanın içini ferahlatıyor.
Hafta sonu böyle idi. Sanırım bugün de öyle olacak. Çünkü meteorolojiden gelen veriler bu minvalde.
Anlayacağınız doğa yüzümüze gülüyor. Her ne kadar; bazen 'sinirlenip' acılar ve felaketler yaşatıyorsa da, özü bizim içindir.
İşte böylesine 'iç ferahlatan' havada insan kırda, bayırda, yeşillik içerisinde 'özgürce' koşmak ve yaşamak istiyor.

***

Ne güzel! Haftaya böyle güzel ve mutluluk veren bir meteorolojik havayla merhaba demek!
Şimdi diyeceksiniz ki, bu kadar önemli hadiseler vuku iken, 'siz havadan-kırdan, bayırdan' bahsediyorsunuz.
Hayır! Tam aksine havanın bu kadar güzel olmasının yaşamlara bakış açımızda ferahlık yarattığıyla söze girmek istiyorum.
Zaten öylesine baş döndürücü gelişmeler yaşanıyor ki; insan hangisine odaklanacağını ve yetişmesi gerektiğine şaşıyor.

***

Her saat önemli bir hadise vuku buluyor. Öyle ki; hangisini konu edinmek, hangisini not almak ve hangisini arşive almakta zorlanıyorsun.
Garip bir çıkmaz gelişiyor, beyin hücrelerinde. İşte son 72 saat içerisinde 'böylesi' bir havayı soluduk.
O nedenle 'bir önceki yazıyı' haber bültenine dönüştürmüştüm. Her hadiseden 'kıssadan hisse' diyerek bahsetmiştim.
Laf aramızda bir hayli de etkili olmuştu. Sizlerden gelen tepkiler olumluydu.

***

Tabi bugün böyle bir düşünce hâsıl değil. Bugün 'mutluluk' ve iç ferahlatan meteorolojik havanın keyfiyle 'Barışa' odaklanmak istiyorum.
Barış ve kardeşliğe yönelik atılan adımları ve yola çıkan 'Barış grubuyla' alakalı konuşacağım. Yazı kurgum bu minvalde olacak.
Çünkü 'tarihi bir gün' ve tarihsel bir anlam içeren 'adım' atılıyor! Değeri ve önemi bilinmesi gereken 'bir fırsat'!
Şuan için Güneydoğu'nun 'ekseriyetinde', farklı bir duygu ve farklı bir bekleyiş hâkim. En çok ta beklenti geliştiren soru; 'Barış'!
Ve tabi ki 'Gelenlerin' yaratacağı sinerji ve sonrasında neler olabileceği. Çünkü bu noktada 'binlerce, on binlerce' umut ve hayal var?

***

Özlem, kucaklaşma, vatan hasreti. Ve akan kan, dökülen gözyaşı 'artık' son bulacak. Herkes 'bin yıl' nasıl kardeşçe yaşadı.
Yeniden 'ter-ü taze' duygularla, kucaklamanın ve buluşmanın 'heyecanı' içerisinde. Tabi bunlar; 'halkın' duyguları.
Neyse bu 'soru' bilahare konuşulacak, dillendirilecek. Biz biraz gelişen 'sürece' bi bakalım. O hamleyi attıran kim?
Ve 'karşılık' verip, geliyoruz diyen?

***

Evet! Öcalan çağrıda bulundu. PKK da 'çağrıya' evet anlamında cevap verdi.  Nitekim üç ayrı 'barış grubu' gelme kararı alındı.
Kandil'den, Mahmur'dan ve Avrupa'dan 'kafile kafile' gelecekler ve teslim olacaklar koşulsuz ve şartsız bir şekilde.
Muhtemelen bu grupların ilki 'bugün', Habur'dan Türkiye'ye geçiş yapacak?
Gelen bilgilere göre, gelenler arasında Mahmur kampında yıllar önce göç edip oraya yerleşen 'üç' aile bulunuyor. 

***

BM'nin gözetimindeki Mahmur'dan gelen 26 kişi. Tabi bu 26 kişinin içerisinde 3'te Süleymaniye Üniversitesinde 'eğitim' gören öğrenci var.
8 de PKK'lı 'Kandilden' dâhil olacak. Özetle toplam 34 kişi 'Barış Grubu' olarak geçiş yapacaklar. 'Kandilden' gelenler seçilmiş kişiler.
Örgütün 'lider' kadrosundan değil. Muhtemelen de; 'silahlı eyleme' katılanlar da değil. Geliş sonrasındaki 'yasal' hukuki süreç tartışma getirmesin.
'Eve dönüş' yasasından yararlanıp, 4 saatlik sorgudan sonra serbest kalmaları anlamında özen gösterilen isimlerdir.

***

Diyarbakır, Şırnak, Mardin ve Batman Barosu avukatları da; 'yasal hukuk' sürecine göre, kendilerini kurgulamışlar. DTP hummalı çalışma içerisinde.
Gelenleri 'on binlerle' karşılamanın hazırlığı içerisinde. Hem Habur'da, hem Diyarbakır'da 'miting' organize ediyor.
Peki, 'özü' itibariyle atılan bu adım 'neyi' ifade etmek istiyor, ya da 'adımda' zorlayıcı olan 'formül' neydi?
Duruma 'vaziyet' kıldıran Öcalan-Kandil mi? Yoksa bu hadisenin çıkışından 24 saat önce, Bağdat-Erbil ve Ankara 'trafiği' mi?

***

Bence 'ikisi de' dâhil. Ve ikisi de; aynı trafikte 'yol almakta'! Önce PKK ve İmralı cephesine bir analiz getirelim.
Yapmak istedikleri ne? Genel kanı ve ilk fikir şu. PKK ve Öcalan'ın 'Kürt Açılımına' karşı bir görüntü içerisinde olmadıklarını göstermek.
Çünkü siyasal iktidar dâhil olmak üzere birçok düşünür, aydın ve siyasi cephede şu kanı hâkimdi; 'PKK açılımdan' rahatsız diye!

***

Gelişmeleri sabote etme stratejisi uyguluyor. 'Bakın mayın patlatıyor, asker şehit ediyor, çatışma devam ediyor' gibisinden.
İşte bu düşünceleri 'çürütme' babında Öcalan 'emriyle' PKK tarafından atılan bir adım olarak görülüyor. Yani PKK özetle şunu söylemek istiyor.
"Biz silahları bırakmaya hazırız. Dağda kalmak istemiyoruz. Yeter ki barış sağlansın, haklar, özgürlükler samimiyetle idrak edilsin."
Aslında bir başka kritik nokta da özellikle kendisini 'Açılımın' karşıtı olarak gösteren Siyasal İktidarı 'bu hamleyle' sınamak.
Yani hükümetin Samimiyetinin 'derecesini' ölçmek.

***

Bir diğer önemli etken de! Siyasal iktidarın 'Erbil-Bağdat ve Ankara ile ABD' aritmetiğindeki diyalogla; PKK'ya gelen 'çıkmaz'!
Bu yönde; bir kaç gün önce bölgede bulunan Hasan Cemal'in bir 'analızi' var. Cemal şöyle 'kaleme' alıyor, bu ayrıntıyı:
"- Üç günlük Irak gezimiz sırasında, çok somut olmasa da buna dair bazı izlenimler edindik.
Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari’nin Türkiye’yle ilişkilerdeki ‘yepyeni bir ruh’tan söz etmesi, perde arkasındaki yoğun çabaları belirtmesi, Irak Kürdistan Yönetimi’nin halef selef Başbakanları Barham Salih’le Neçirvan Barzani’nin PKK’nın dağdan inmesiyle ilgili olarak bazı gelgitlere üstü örtülü dille değinmeleri, Başbakan Erdoğan’ın Bağdat’tan Ankara’ya dönüş yolundaki bazı imalı sözleri, bütün bunlar bir araya getirildiğinde ‘Barış grupları’yla ilgili olarak bir senaryo akla gelebiliyor."

***

Nitekim bu yönde dikkatimi çekti; AK Parti'den hiç kimse 'konuşmadı'! Gelen Barış grubuyla alakalı tek cümle o da Cumhurbaşkanı Gül'den geldi.
O da şu cümle oldu; 'İyi ya daha ne istiyorsunuz?". Bu sessiz kalış 'durumun' sonraki seyrine karşı bir 'temkinli' tavır mı?
Üstadın dediği gibi 'susmak' kabullenmektir. Sanırım hükümette bu hamleyi olumlu ve olması gerektiği noktada kabullenmektedir ki; suskun.
Evet! Gelen 'Barış Grubu' elbette ki eli boş gelmeyecek. Çünkü 'sorgu-sual' hukuki süreç sonrası serbest bırakıldıktan sonra; Meclis'e gidecekler.

***

DTP'nin Salı günü yapılacak olan 'Genel Kurul' toplantısına katılacaklar. Yani demek ki; 'yanlarında', mutlaka istek ve talepleri içeren bir dosya olacak?
Muhtemelen Ahmet Türk'e iletilmenin dışında, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a da 'ulaştırılacak' dosya!
İçeriği büyük ölçüde; 'PKK'nın dağdan indirilmesini ve barış ortamının sağlanması' anlamında; neler yapılacaklarla ilişkindir.
Bu dosyayı önemsemek lazım. Çünkü hamle 'bir fırsat' hamlesidir. Özellikle de, 'Kürt Açılımına' katkı sağlaması sağlanılmalı.

***

Yazının başında dedik ya hava güzel ve insanın içini ferahlatıyor. İşte gelişmeleri bu minval ve hali ruhiyeyle değerlendirdiğimizde; 'sözcükler' kendiliğinden akıyor.
Hasan Cemal'ın 'hassasiyetle' vurgu yaptığı ve hassasiyetin gösterilmek istenilmeli ki gereken şu üç önemli 'noktayı' sizinle paylaşmak istiyorum.
İnanıyorum ki; bu üç önemli nokta üzerinde beyinler kurgu geliştirirse, 'günler, yıllar ve ömürler' daha güzel ve ferahlatıcı olur.

***

Şöyle diyor:
İlki, dağdan ölüm haberlerinin gelmediği, yani silahların sustuğu bir ortamın sağlanması...
İkincisi, benim barış süreci diye tarif etmeyi sevdiğim açılımın bugünden yarına sona ermeyeceği, kesinlikle zaman ve sabıra ihtiyaç gösterdiği...
Üçüncüsü, ‘Barış Grupları’ için düğmeye basan Öcalan’ın aynı zamanda PKK’nın Türkiye sınırlarının dışına çıkması için de bir talimat vermesi...
Demek ki kararlılıkla 'olabilecek' zararları bertaraf etmeli, olması gerekenleri de icra etmeliyiz'!
Taraflar demek yanlış. Herkes, bu sürece barış ve kardeşlik yönünde 'ilmik' atmalı.

***

Gelecek olanların 'karşılaştığı' uygulama da önemli. Hassasiyet' şart. Özellikle yasaların ruhuna uygun davranılarak, sürece katkı sunulmalı.
Şunu ifade edeyim, eğer gelecek olanlar 'olumsuzluk geliştiren ve sorun yaratıcı' durumu hâsıl edecek; uygulamalarla karşılaşmazlarsa.
Ve 'eve dönüş' yasasında uygulanılan 4 saatlik sorgudan sonra serbest kalırlarsa; inanıyorum ki 'çok ciddi' katkı sağlamış olur.
Özellikle de geçmişte dağdaki örgüt üyelerine yönelik yapılacak ve karşılık görmeyen 'çağrılar' görmeye başlar. 
Diyarbakır'daki Sivil Toplum Temsilcilerinin dün yayınladıkları ortak açıklamada vurgu yapıldığı gibi;
'Bu tarihi fırsat heba edilmemeli'!