TARİHİN DOĞRU TARAFINDA DURMAK!…
Suriye’deki mevcut gelinen aşama; kolay olmadı!.. Çetin ve sabırlı bir mücadele azmiyle, nihayete gelindi!.. Bir tarih yazıldı… 61 yıllık bir rejim yıkıldı.. Esad ailesinin zalim diktatöryası ve zulmü, son buldu.. İç savaşın yarattığı travma, asırlar geçse de unutulmaz, silinmez yaralar açtı!.. Ülkesinin yarısı; evinden, barkından, yurdundan, malından, mülkünden edilerek macir edildi!..
***
İnsan kaçakçılarına yem oldular!?. Bile bile bir umut deyip, batacakları teknelere istiflendiler.. Aylan bebeğin kıyıya vuran o cansız bedeni!.. Bir değil, on binler aynı akıbeti yaşadı.. Aileler bölündü.. Yuvalar değildi.. Et-tırnaktan ayrı kalır hale gelindi.. Biri nehrin öbür yakasında, diğeri diğer yakası!.. Açlık, sefalet, yoksulluk, çaresizlik!.. Zindanlar, cezaevleri insan mezbahanesi gibi!.. Yani tahayyül edilemez acılara maruz kaldı, Suriye halkı..
***
Şimdi, bir umut doğdu!.. Yeniden, yaşama dahil olundu.. Bu hakikat kalıcı mı, değil mi bilinmez.. Zaman gösterir.. Ama istenilen şu ki; tarihsel bu kurtuluşun olgunlaşması, demokratik, birik ve toplumsal, sözleşme ikmaliyle bütünlüğü koruyabilmek!.. Gün erken, uzun soluklu bir zaman ve yol var.. Kimse de, hele ki rejimi deviren güçte elbette ki sihirli bir değnek yok bir günde, her şey inşa edilsin.? Daha yolun başı!..
***
Bundan sonra; istişare odaklı, demokratik, çağdaş, modern, her kesimin kendini gördüğü bir temsiliyet, süreci işleyecek!.. Özellikle de devlet yapısı, Anayasa!.. Konuşulacak, tartışılacak.. Kimi zaman gerilim, kimi zaman uzlaşılmaz, kimi yerde de, uzlaşılır olunacak.. Ama tarihsel dersler hanesinde; bir çok devletin akıbetini düşünerek, Avrupa, Türkiye dahil!.. Güçlü, istikrarlı demokrasili içselleştirmiş bir yol seyriyle; aşama aşama yol yürümelidir?!..
***
Halk 53 yıl sonra ilk kez, demokratik bir biçimde, kendini inşa edecek!?. Bu noktada verilen mesajlar da umut verici.. “Özgür, demokratik, çoğulcu bir Suriye” istemi ve vurgusu, ayırımcılığı, ötekileştirme istemeyen!.. Aynı dilde, aynı inançta, aynı mezhepte olmayan.. Hatta Hristiyanları bile, kapsamına alarak!. Arap, Kürt, Türk, Şii, Suni, Alevi, Yezidi!.. Hepsi; Suriye’nin bölünmez, ulusal dinamik ve parçalarıdır söylemi, önemli!?..
***
“Suriye’nin toplumsal dokusunu birleştirme” hedeflerine ilişkin bu minvaldeki açıklamaların sıkça dillendirilmesi, Suriye’de herkesi kapsayacak bir ülke ideali açısından adil ve kucaklayıcı bir perspektif ortaya koyuyor… Eğer ki, iç ve dış kaos üreticilerin dahli olmaz ise, Suriye kadar bölgenin kaderini değiştirebilecek muazzam bir potansiyelin aktif hale gelmesine vesile olunur ki; “Suriye’deki her fert, bu benim ülkem der!..”
***
Önceki yazımda da dile getirdim; sosyo-politik düzeni birlikte inşa etmek, sonuçları sadece Suriye ile sınırlı kalmayacaktır.. Özgürleştirici bir potansiyelin rüzgârını estirecektir..Hiç kuşkusuz ki, Suriye’nin geleceğinin ve yönetim yapısının nasıl şekilleneceğine gelinen aşama itibariyle, Suriye halklarının vermesi gerekecek.. Yanlarında onlar, destek vermek, tavsiyelerde bulunmak önemli, ama verdileri kararlara saygı da bir o kadar önemli!?..
***
Ülkenin siyasal istikrarı kadar, yeniden inşası da önemli.. Bu yönde Türkiye’nin katkısı hayati bir önem taşıyor. İşgal sonrası Afganistan’ın gruplar arasındaki çatışmalarla bugüne ulaşan istikrarsızlığı ve ABD bu istikrarsızlığın sürekliliğini sağlayıcı etkisini unutmamak lazım.. Rusya veya diğer Batılı büyük devletlerin de Suriye’de çözümsüzlüğe, istikrarsızlığa, isteyeceklerini de görmez gerekir!..
***
Çünkü, Suriye’de istikrar, istiklal ve istikbalin tesisi, onların emellerine hizmet etmez!.. Farklı unsurların karşılıklı olarak birbirleriyle çatışmasını ister.. Tarafların var olan enerjilerini bu alanda tüketmesini…Kendilerinin tarafları yönetilebilir hale gelmesine dayalı bir statükoyu empoze etmeye, dün olduğu gibi bugün de çalışacaklarını okumalıyız.. Dün olduğu gibi bugün.. Renkleri Ortadoğu’da, çok var..
***
Dolayısıyla Türkiye’nin bu süreçte, kendi anayasal demokratik tecrübelerinden de istifade ederek yeni Suriye yönetimine makul ve basiretli bir siyaseti tesis etmesi gerekir, diye düşünüyorum.. Türkiye, bölgeye ve Suriye’ye dair niyetleri bugüne kadarki icraatlarından belli olan sözde müttefiklerinin istikrarsızlaştırıcı müdahalelerinden, akılcılık bir politikayla, Suriye’yi yekün şekilde, azade etmenin mücadelesini ortaya koymalıdır…
***
Dayatmacı, baskıcı, hükmedici ve en önemlisi de radikal şartlara bağlı kalmadan, sadece ve sadece Suriye'deki halkların yanında, yer alarak!.. Çoğulcu ilkeler doğrultusunda bir sosyo-politik düzenin inşasına öncülük etmeli.. “Abilik, hamilik” yapması gerekiyor.. Şu da nettir ki, Türkiye’nin dışında Suriye’deki mevcut yönetime ve halkın bütünlüğüne, samimi, insanı ve rahmani yaklaşan başka da ülke yok.. Eğer farklılaşma yaratılmazsa, çok şey değişir..
***
Türkiye’nin atacağı çok adım var.. Demokratik geçişe dair zemini oluşturmak kadar; ülkemizdeki göçmenlerin akıbetine dair atılacak adımlar da, göz ardı edilemez, öneme sahiptir.. Özellikle, iç siyasette Türkiye’yi boğucu noktaya taşıyan göçmen muhaliflerinin ortaya koyduğu siyaset, ürettikleri politika açısından da, hamleler, adımlar, hayati kritik özele sahiptir!..
***
Malum, bir kesim Suriyelileri ayrımcı, ırkçı ve mezhepçi bir temelde ötekileştirmeye çalışıp durdu!.. Şimdi ne konuşuluyor?. “Madem Esed gitti, hemen gitsinler..”Bugüne kadar Suriye meselesinde verdikleri zarar, Türkiye’ye ve stratejik çıkarlarına herhangi bir yabancı gücün verebileceği zararın çok üstünde olduğunu idrak etmek gerekir.. Özellikle kritik süreç içerisinde bu kadar ensarlıktan sonra, başka yola sapmak çok şey kaybettirir…
***
Onun için de hassasiyet önemli.. Aksi halde, Suriye ve bölge ile ilişkilerini zedelemesinin beraberinde getirecek bir politikanın cenderesine kapılıp gideriz!. Bu çevrelerin veya ırkçı siyasilerin bunu kendi hesaplarına mı yaptıkları yoksa başka bir devlet adına Türkiye’nin elini zayıflatmak için mi yaptıklarının yanıtına girmek istemiyorum.. Bunların etkisinde kalmadan, ensarlıktan da taviz vermeden, göçmenlerle kardeş ağırlar, kardeş uğurlar olunmalı!?.
***
Son bir hafta içerisinde, yazılan, çizilen, konuşulan özellikle de sosyal medyayı hayli aktif noktada kullanan kimi kesimler var ki; bu iş çok ciddi diye, haykırmıyor değil.. 13 yıldır, Türkiye’deler.. Evini, işini kuran, çocuklarını okula gönderen.. Türkiye’nin kültürel ve iktisadi her anlamda bir parçası haline gelen insanlara, ikinci bir travmaya yaşatılmaması gerektiği gibi, zemin de oluşturulmamalı!..
***
Kaygı, endişe ve korku içerikli aldığım nice mesajlar var.. “Acaba bizi geri dönmeye, göndermeye zorlayacaklar mı?” diye.. Burada doğan, kendilerini buraya ait hisseden, Türkçe konuşan ve kendisini ülkedeki diğer çocuklardan ayrı düşünmeyen ve ayırmamamız gereken; yüz binlerce çocuk var.. Bunlara, ailelerine biz burada kalıyoruz, bu ülkenin vatandaşı oluyoruz diyorsa, vatandaşlık statüsünün erişilebilir hale gelmesine imkan verilmeli?..
***
İsteyen gider, istemeyen kalır!.. İnsanların geride bıraktıklarına, evlerine ve ailelerine güven içinde gidip gelerek kendileri için en uygun olana gönül rahatlığı içinde karar verebilmeleri kolaylaştırılmalı. Bu süreçte yapılabilecek menfi propagandalara aldırmadan göçmenlerin kendileri için en iyi olanı tercih edip gidecekleri veya kalacaklarına kendileri karar vermelidir…
***
Mevzuat bu insani durumlardaki çeşitliliğe uyarlanmalı ve bu süreçte geliştirilecek tüm politikalar hak temelli olmalı. İşin bir de ekonomik yönü var.. Özellikle Türkiye ekonomisinin uğrayacağı kayıp!.. Hükümet ve karar vericiler, Suriyelilere menfi kanaatlerini hiçbir şekilde değiştirmeyecek insanların zalimane talep ve beklentilerini canlı tutmalarına elverişli bir durum oluşmamasına özen göstermelidir.
***
Özetle, Türkiye’den Suriye’ye giden her Suriyeli için sevinen, onların eksilmesini bir kazanç olarak gören dar görüşlü ve dar vicdanlı çevrelerin telkinlerine kapılmadan, üç-beş milyon insan ne Türkiye’nin demografisini değiştirebilir ne de dokusunu bozabilir. Tam tersine Türkiye’nin zengin dokusu tam da bu çeşitliliğe, yüzyılların ürünü olan farklı kaynaklardan beslenmeye ve bunu bir potada buluşturmaya dayanarak, muhafaza etmesi gerek.
***
Şu dakikada da görmek lazım.. İki ülkenin geleceği bakımından başka hiçbir ülkenin sahip olamayacağı muazzam bir stratejik gücü de ifade ediyor; göçmenler… İzlenilmesi gereken doğru politika çok özel bir keşif konusu değil. Tek yapılması gereken insanların hayatını kolaylaştıracak bir duruş ve ona uygun bir uygulama ortaya koymaktır.. Ki, Suriye’nin Baas kabusundan kurtulduğu bu tarihi günler, bütün bunları gerçekleştirebilmenin imkanlarını sunuyor.
***
GÜNÜN SÖZÜ..
Ensar olmayı radikalizme kurban edersen, vicdan kaybına uğrarsın..