TAZİYE YEMEĞİNE “YASAK” GETİRİLMELİ?..
Kim ne der, bilmem?.. Ki ne derse desin!!.. Fetvası var mı, yok mu, caiz mi değil mi, tartışmasını da geride bırakarak?.. Her ne ise diyerek.. Gördüğüm, bildiğim, yaşadığım, “hakikat” şudur.. Ki ister zengin, ister fakir olsun.. İster şehir merkezinde ister kırsal olsun.. Hiç kimse ama hiç kimse taziye evlerinde; “taziye yemeklerinin” verilmesinden, hoşnut değil.. Razı hiç değildir…
***
Bir gelenek mi; değil!.. Vaki olan “herkesin birbirine” bakarak, “bak o yaptı, ben niye yapmıyorum” savıyla gelişen bir dayatma.. Bir de, “sevabı var” deyip, işi dini kulvara çekmek isteyenler de yok değil.. Ezber yanlış.. Ancak, “mahalle baskısının” oluşturduğu sonuca gelindiğinde; “maddi yönden” hayli külfetli bir dayatma!…
***
İlk etapta; “iyi” bir yanı olabilir diye, düşünülebilir!?.. Şöyle ki, “taziye yemeklerinin” verilmesi esnasında, taziye evi ve merhum-merhumenin aile fertlerine “acılarını unutturma” noktasında yaratacağı bir telaş olabilir.. “Manevi” yönde etki geliştirebilir. O da, gelen-gidenle meşgul olunması, “yürekteki acıyı” bir nebze de olsa unutturan bir atmosferin rüzgarını estirir!!!…
***
Dile kolay!.. Onca gelen-giden misafirleri “ağırlamak, karşılamak, uğurlamak, ikramda kusursuz olabilmek, hizmet üretmek..” Özellikle, “bol ve maliyeti” hayli yüksek olan “günde iki öğün” öğlen ve akşam olmak üzere dağıtılacak taziye yemeği!!.. Tabi bu evrelerde “taziye sahibi” meşguliyetle, o zaman için yüreğindeki acıdan uzaklaşır bir nebze de olsa…
***
Lakin, taziye süresi bittiğinde, yenilenin, içilenin, taziye evinin elektrik, su, çay, şeker, doğalgaz giderinin karşılanmasının ardından, taziye evine gelen “yemeklere” dair kesilen faturaların iş ödemesine gelince!.. İşte o zaman “asıl sıkıntı” gün ışığına çıkıyor… Kaybedilen can acısı ve maddi ödeme; birbirini körükler..
***
Her ne kadar bazı köylerde, mahalle ve ailelerde “faturaların” ödemesinde, çevresel destek geliyorsa da; komplike bir külfet karşılanması gibi hal icra ediliyorsa da; ödeme ağır o destek kimi yerde kefil gelmiyor, yetmiyor… Günümüz koşullarına, bunca zama, fiyat artışına rağmen kısa ve az bir ücretle, hesap edersek kişi başına maliyet; 50 liraya gelmektedir!.. Ki 50 liraya, yok da.. Her öğün için de; 300 kişilik yemek verilirse.. Malum, taziye evleri artık kadınlar ayrı erkekler ayrı.. Nüfus düşüklüğüyle; 300 dedik.. Sadece bir öğünde ödenen miktar, 300 çarpı 50 lira eşittir; 15 bin lira!..
***
Şimdi bu rakamı bir de; yas süresi üç gün olduğuna göre!.. Her gün iki öğün.. Toplam 6 öğün yemek.. 15 bini 6 ile çarptığımızda; karşınıza o kocaman, yüksek miktarlı, devasa fatura çıkıyor.. 60 bin lira.. Bu sadece; taziye yemeği.. Diğer giderleri de, en düşük şekilde 15 bin lira olarak kabul edersek; 75 bin lira toplam gider.. Nitekim, son dönemlerde “taziye evleri” de belli bir raişe bağlanmış.. 2 bin 500 ila 10 bin lira arasında değişiyor.. Bu faturayı ödemek her kişinin işi olmazsa gerek..
***
Sonuç ölü yakını aile fertleri; “ya çevreden, borç harç eder” ya da bankadan kredi çekerek, öder!.. Vaziyet ve mesele ciddi bir sosyal sıkıntı ve travmatik bir hal içermektedir.. Bir de; işin dedikodusu, gösterişi de vaki olunca; “falanca şöyle yemek verdi, ben mi veremeyeceğim” gibi düşüncelerin kemirgenliği!..
***
Daha önce de bu mevzuya detaylı bir analizle “yasak getirilmesini” ve buna birilerinin öncülük etmesini istemiştim!.. Özellikle dönemin İl Müftüleri ki hal-i hazırda Diyanet İşleri Başkanı Burhan İşleyen hocamız.. Ki, Yavuz Selim Karabayır da bu yönde; hayli efor sarf edip, “Diyarbakır ahalisine” taziye yemeklerinin verilmemesi yönünde “telkinlerde” bulundu… Kısmi yönde sonuçlar da alındı..
***
Tabi ki, salt bir kesimle, “yasaklama” diyerek, önlemek, soruna köklü çözüm getirmez!.. Bu işe kollektif bir yaklaşım, toplumsal bir uzlaşıyla, eğilim gösterilmelidir.. İşte bu hassasiyetle önceki gün, Esnaf ve Sanatlarlar Odaları Birliği Başkanı Alican Ebedinoğlu aradı.. Bu minvalde “gördüğü ve yaşadığına vakıf olduğu sıkıntıları” aktararak, “hassasiyet” istedi…
***
Aksaray Valiliğinin kent genelinde “taziye yemeklerine getirdiği yasaklamayı” Diyarbakır’da da İl Valisi Ali İhsan Su’nun da; “benzer bir kararla” yasaklama getirmesi çağrısında bulundu. Ebedinoğlu, İl Müftülüğü ve diğer sivil toplum örgütleriyle istişare edilerek, “yasaklamayla çözüm” sağlanması gerektiğini söyledi.. Hiç kuşkusuz ki, bu çağrıya herkesin destek vermesi gerekir ki bizden de bu desteği istedi kamuoyunu oluşturmak!…
***
Çünkü; toplumsal bir konsesyum oluşturulması halinde; “külfeti ağır” bu yükten köklü olarak kurtulabiliriz..… İsrafa kaçan bu uygulamanın bir şekilde zayıflatılması veya tamamen kaldırılması için, İl Valisi Su ile diğer kentteki dinamiklerin “işbirliğiyle” şu adımlar atılırsa, inanıyorum ki netice alınabilinir?
BİR.. İl Müftülüğü, tüm faaliyet alanlarında, camilerde, hutbelerde “vaazlar” vererek; İslam’da “taziye yemekleri” gibi mekruh israfa neden olan, hal ve hareketlere “cevaz vermediğini” karşı çıktığını, anlatabilir..
***
İKİ… İl’de Valilik, ilçelerde kaymakamlık, “hıfzıssıhha” mevzuatları ya da belediyelerin yasalarının içeriğinden yararlanılarak, genelgeyle “yasaklama” getirebilinir. Duyurularla bu ilan edilerek, halkı uyarabilirler..
***
ÜÇ… Dini hassasiyeti olan sivil toplum örgütleri ve muhtarlar işbirliği içerisinde, Valilik ve Kaymakamlık desteğiyle, öncülük etme adına; toplumsal duyarlılık yaratabilirler.. Taziyelerde, bu konu işlenebilir.
***
DÖRT.. Taziye evlerinde, gerek erkek ve gerekse kadın bölümlerinde yer alan “mutfak bölümleri” kapatılabilir, oradaki araç-gereçler kaldırılabilir..
***
BEŞ.. Zengin, varlık sahibi insan ve aileler “taziyelerinde” örnek teşkil etme adına “taziye yemeği” vermeyebilirler. Hatta verilmemesi yönünde, telkinlerde bulunabilirler.
Tabi daha sayabileceğim, çok etkenler olabilir.. Denir ya bir başlangıç olma noktasında; kollar sıvanırsa çok şeyler kendiliğinden oluşacağı gibi gelişir de.. Hasılı kelam; taziyeye icabetteki sevap “ölene rahmet”, kalana “sabır dilemedir?”
***
Nitekim, Ahmet-i Xani Rahmetüllahi Aleyhi bu minvalde ne diyor!?.. Kürtçe yazdığı Nubihar eserinde, şöyle seslenir ahaliye!!!…
“Bi dua me bi bîr bînin/fatha jimera buxînin…”
***
Vecize niteliğindeki bu Kürtçe beyanının Türkçe tercümesi ise şöyle!!…
Bizi dualarla yad edin, bize fatihalar okuyun…
***
GÜNÜN SÖZÜ
Nasibin belliyse, o seni gelir göklerde bulur emin ol.!