TEŞEKKÜRLER DİYARBAKIR

Diyarbakır.

Amed.

Şehr-i Azam.

Medeniyet beşiği.

Peygamberler,

Nebiler,

Ve Sahabeler diyarı kadim kent Diyarı-bekir!

***

Tarihsel,

Misyonundan hiç bir zaman “zerre” kadar taviz vermedi.

Vermez de!

Dik durdu.

Halk birlikteliğiyle;

İcra edilmeyen istenilen “sözde” Güzellik yarışmasına.

Yani zaman ve isimlendirme hassasiyetiyle.

Hayâsızlığa,

Ahlaksızlığa “dur” dedi.

***

Özetle;

Gencecik kızların bedenleri sergilenerek!

Bunun üzerinden;

Rant ve misyon kazanma gayretinde olan; “şer” zihniyete izin vermedi.

El âleme gösterdi;

Dini ve manevi değerlere ne kadar “hassas” ve bağlı olduğunu.

Ortaya koydu;

Medeniyetler şehrine,

Bu kadim kentin bağrında yatan Peygamber ve Sahabelerin torunları olduğunu.

***

Diyarbakır ahalisi biliyor.

Biliyor ki;

İslam Orduları tarafından fethedildikten itibaren.

Ki 15 asırdan beridir,

Hep masonların,

Şer yapıların,

İşgalci haçlı zihniyetin zevatı tarafından, “zapt” edilmek istendiğini.

Biliyor ki;

İslam “düşmanlığıyla” toplumsal hizip yaratılmaya çalışıldığını...

***

Asırlar.

Dönemler.

Ve aksiyon farklılıklarıyla; “sinsice” ağ örülmek istenildiğini..

Adına ne derseniz deyin!

Başka isimler altında;

Fırsat kollanarak, dini ve manevi değerlere “hamle” yapılıp, ahaliyi koparmak istemişlerdir.

Tıpkı adına “Medeniyetler Güzellik Yarışması” adı verilen, fitne vakası gibi.

***

Ancak,

Dün olduğu gibi bugün de başaramadılar.

Başaramazlarda.

Halk deyimiyle,

“Avuçlarını” yaladıkları gibi, hevesleri de kursaklarında kalmıştır.

Çünkü

Enva-i şiddet,

Kan ve gözyaşı, hizip düşünce tohumu ekilmek istenilmesine rağmen; “manevi değerlerinden” Diyarbakır uzaklaşmamıştır.

***

Zaten,

Öyle birilerinin “sapkın ideolojilerine” tez be tez yem olmaz.

Şerbetlidir hepsine.

Şehr-i azamın;

Her noktasında manevi değerler uğruna, hak yolunda ödenmiş bedellerin meşaleleri vardır.

Onun için bu toplumun mayasında var olan dini ve manevi hassasiyet zafiyeti barındırmaz.

***

Son örnek demeyeceğim.

Zaten ilk de değil, son da olmayacak.

“Şer yapılar” var olduğu müddetçe manevi değerlerimize yönelik saldırılar hep olacaktır.

Ama biz, prim vermeyeceğiz!

Evet,

Söz de “Medeniyetler! Güzellik Yarışması”.

Nitekim bizim ve bizim gibi düşünen yaygın anlayış ilk kıvılcımdan itibaren tepkisini koydu.

Diyarbakır;

“Çirkin ve hayâsızlık yarışmasına” ev sahipliği yapmaz/yapamaz!

***

Aslında,

Yarışma mevcudiyetiyle, kışkırtma kokuyordu.

Şöyle ki;

Peygamber Efendimizin (S.A.V) doğumuna.

Yani, “Kutlu Doğum” haftasına denk getirilmesi.

Açık ve aleni bir şekilde;

Adına “medeniyet” denilerek, toplumun sinir uçlarıyla oynama gayesi hâkimdi.

Hepsi; tesadüf değildi.

***

Ama şükürler olsun ki “toplumsal” tepki baskın çıktı.

Ve çirkin yarışma iptal oldu.

Doğrusu,

Yarışmacılar açısından olduğu gibi,

Şehr-i azam için de sevindirici bir sonuç olduğunu söyleyebilirim.

Bu aynı zaman da;

Diyarbakır halkının manevi değerlere bağlılığı ve bölgeyi karıştırmak, başkalaştırmak isteyen masonik zihniyete tepkisin de; dışa mesajıdır.

En önemlisi de, şiddet içermeyen, haklı, gerekli ve alkışı hak eden bir tepkinin ortaya konulması.

 

***

Sonuç itibariyle;

Ahali, onun temsilcileri,

STK’lar.

Ve tabi ki, bizim gibi medya kuruluşları.

Hem fikir noktasında ortaya koyduğu tepkiyle;

Maneviyat şehri Diyarbakır’ın dini kimliğinin “dejenere” edilmek istenmesi, üzerinde cerrahi müdahalelerin yapılamayacağını ortaya koymuştur.

Bu nedenle;

Şahsım ve yayıncı kuruluş adına, Diyarbakır ahalisine candan, yürekten, teşekkürü bir borç biliyoruz.

***

Ve

Şunun da net olarak anlaşılmasını istiyorum.

Bizler bu yarışmaya ve yarışmaya katılan ecnebi kızlara tepkili değiliz.

Olmayız.

Diyarbakır’ın misafirperverliği,

İnsanoğluyla olan aşinasını, hakka ve hakkaniyete olan tavrıyla, tartışılmazdır.

***

Unutmadan.

Sözde,

Yarışmaların Onursal başkanı olan ne idügü belli olmayan Süha Özgermi!

Yarışmanın iptaliyle alakalı verdiği mülakatta şöyle demiş;

"insan olmak istemediği yerde durmaz."

Sevsinler.

Diyarbakır ahalisi,

Ya da eşrafından “davetiye mi aldın ki geldin”.

Yok.

***

Zaten,

Sana burada gülücük atan,

Ev sahipliği yapan,

Mekân

Ve gün yapan, hele ki, “ilgi yoğun” diyen devletin ajansındaki “zihniyetin” bile Diyarbakır’a taşımalı geldiğini bilmeniz gerekirdi.

İlin valisinden,

İlin belediye başkanından,

İlin diğer Kurum ve kuruluşlarından “müsadeniz” oldu mu?

Yok.

***

Eeee..

Halktan da teveccüh görmediyseniz.

O zaman, işiniz ne?

Bilmelisiniz;

İzinsiz.

Habersiz ve randevusuz hele ki, teveccüh görmediğiniz yere gittiğinizde; “sıfatınızı” ne olacağını.

Yaşınıza rağmen bilmiyorsanız ifade edeyim..

Görüldüğünüzde,

Size derler ki “Siz kimsiniz, misyonermisiniz be kardeşim?”

***

Evet,

Medeniyetler şehrinde birilerinin baldırı çıplak, mayolu ve bikinili görüntüleriyle “medeniyet” enjeksiyonu yaratmak.

Hele ki halkı tahrik etmek.

Daha da ötesi dini ve manevi değerlerle alay edilecek düzeye çıkılması.

Ve bunu da;

Peygamber sevgisinin had safhada olduğu kutlu doğum haftasına denk getirilmesi.

Karşı çıkış ve tepki bu yüzdendir.

Zaten halkın tepkisi ve iptal kararı bu yöndeki haklılığımızı da ortaya koymaktadır.

Hayırlı cumalar.