TOPLUM YORGUN, MUHATAPLAR SORUMSUZ!
Acılar içinde geçiyor dertli ömrüm.
Dayanacak,
Gücüm kalmadı yorgunum, yorgun!
Ne yapsam,
Ne etsem iki yaka bi araya gelmiyor!
***
Güven kalmadı kimseye, dost düşman belli değil.
Hayat,
İkmal olmuş viraneye, günü-anı belli değil!
Ahali,
Dertte, can zorda, yaşam meçhuliyette!..
Yer küresinin,
Yaşayanı artık yorgun, çığlığı yeri-göğü inletiyor..
Yorgun..
Ama çok yorgun!..
***
Bir yanım fakr-u zaruret, bir yanım "hizip ve ayrılık"
Hangi yana dönersem,
Kanadı kırık, omuz düşük, namerde hedef..
Çürük,
Harap ve perişan zamanda "yelken" yırtık..
Takatsiz, imkansız ve güçsüz..
Ahali çok dertli..
Yorgun..
Çok ama çok daha yorgun!
***
Evet,
Yürekteki ifadeler bir şiir gibi uzanıp gidiyor, "ikmale" gelen sürece dahil!..
Niye,
Burdan satırları dillendirdim derseniz..
Güneydoğu,
Kürtler ve beri yanda, Ülke sath-i mailindeki ahali!..
Yaşanan,
Yaşatılan "çatışmalı" sürecin, belirsizliğinden yoruldu..
Yorgun, çileli ve dertli..
Artık olup-bitene de, kısm-i alakasız!..
Kanıksamış vaziyette..!
***
Önceki gün,
Esnaf bir dostla hasb-i hal ediyorum!..
Malum,
Ramazan-ı Şerif olması münasebetiyle ekseriyetiyle ziyaretler iftar sonrası..
Çay kahve ikramiyle,
Koyu sohbetinin dakikalarıyla bölgedeki "mevzuu'ya" odaklandık..
Derken;
Ben sustum, o konuşmaya başladı..
"Yorulduk artık" diyerek söze girdi!..
***
30 yıldır;
Bölgede oluk gibi kan akıyor..
Gün çatışmasız, cenazesiz geçmiyor.
50 bini aşan insan öldü.
Milyonlarca insan, yerinden-yurdundan edilip göç etti.
Bakın,
Ülkede hırsızlık, fuhuş, uyuşturucu, kavga ve şiddet varsa, bunun temelinde "kaotik" ortamın kavgası var..
***
Ve ekliyor..
Biliyor musunuz;
Bu olaylar bizim için artık olağan hale geldi.
Ne yazık ki ölümlere bile alıştık.
Katliamlara mı,
Bombalama mı, köy baskınları mı..
Kepenk kapatmalar mı..
Araç yakmalar, işsizlik, kaos ortamı.
Bizim için;
Sıradan günlük meseleler olarak, görür ve değerlendirir olduk.."
***
Cümlesinin,
Sonuna şu ifadeyi ekliyor..
Zaten;
Kardeş kanı döken taraflar "çözüm istemiyor ki, çözüm olsun?"
Yorgun,
Bir ruh haliyle, "Ne kadar acı bir hal-iyeti ruhiyet bu" değil mi diyorum..
Ne yazık ki öyle?
***
Sevgili okurlar,
Bu "açmaz" aynı zamanda umutsuzluk..
Ve pek tabi ki;
"Çözümden" yana, karamsarlığa düşmektir..
Tabi;
Bu tablo, düşünce ve fikri beyan, sadece "ziyarete" gelen esnaf dostun beyanı değil.
Şöyle bir etrafımıza baktığımızda; bu görüntü ne acıdır ki, "hayatın" her alanında, vaki ve hakim!..
Ürküyorum..
Çünkü, çözümü ve sorunların halledilmesindeki ana güç..
Yani toplum..
Bu hale gelmesi bana göre "en büyük tehlike ve tehdit" unsurudur..
***
Diyarbakır..
Amed..
Tartışmasız; Kürt siyasetinde "en radikal" kentti..
Ahalisi bile; eğer bugün net olarak, "dökülen kan ve toprağa verilen cenazeler" için şunu ifade ediyorsa..
Derler ya; "vay halimize"..
Evet, Amed insanı diyor ki;
Devletin içinden de,
PKK'nın saflarından da,
Ortadoğu'daki diğer Kürt siyasi hareketlerin dahlinden de; "bu işte nemalananlar var!"..
Onun için;
"Çözüme değil, çözümsüzlüğe" direnç gösterip "kan döküyorlar"!..
***
El hak..
Doğru söze ne denir.
Peki,
Taraflar ve onlar adına "siyaset" yapanlar..
Yani;
Demokrasiden,
İnsan haklarından,
Özgürlük ve barıştan dem vuran "siyasi" uzantı aktörleri olan şahsiyetler, bu hal-i harabın farkında mı?
Görünen köy kılavuz istemez misali..
Hal-i pür melalleri ortada..
Onun için;
Diyorum ki, "hiç sanmıyorum" farkında olduklarına..
Varsa da,
Onlar bu işten, "siyasi nemalanma" gayretindeler.
***
Bakın;
Daha bir kaç yıl öncesine kadar..
Özellikle,
Ama özellikle Diyar-ı Bekir'e, "devlet" büyüğü..
Ya da; siyasetçi, bakan, milletvekili geldiğinde, heyecan duyulur, hazırlık yapılırdı..
Millette, bir beklenti hasıl olurdu..
Ama şimdi; "kim takar" misali..
***
En tepedeki zevat bile geldiğinde; "alakasızlık" var..
Her ne kadar;
Askeri ve polisiye dayalı güvenlik eksenli kalabalık ve hazırlıklar yapılıyorsa.
Halktan tevecüh yok..
Dikkat edin;
Siyasiler "çevrelerindekilerin" dışında,
Gittikleri yerlerde "kalabalıklara" yani diyolg kurması gereken, halkı görmüyor ve hitap edemiyor..
İktidar da,
Kenti parti yönetimi, daire müdürü ve bürokrat..
Muhalefet ise; kenti parti yönetimi..
Başka da yok!
Bu nedenle;
Diyorum ki bu vaziyet tesadüf olabilir mi?
Bunun altındaki gerekçelerin sorgulanması lazım.
***
Nasıl ki,
Ölümler ve öldürülmeler "sıradan" hale gelmişse,
Bakan ve milletvekilleri de; aynı meyanda, sıradanlaştı..
Halktaki heyecan ve beklenti ölmüştür.
Bunu bence;
En başta kendileri test etsin ve nedenlerini iyi değerlendirsin.
Üstad Bediüzzaman Hazretleri der ki;
"Toplum için en tehlikeli şey ümitsizliktir"..
Ne yazık ki;
Bölgede "umutsuzluk ve karamsarlık" her geçen gün ortmaktadır..
Bu da;
Önümüzdeki zaman tüneline, "daha vahim" hendeklerin oluşmasına neden olmaktadır..
Sonuç itibariyle;
Bu hal-i harap vaka sıradan olay sanılmamalı..
***
Velhasıl;
Ahali de,
Biz de, yorulduk, yorgunuz!.
Güce,
Barışa, kardeşliğe, çözüme "ihtiyacımız" var..
Bilmem, anlatabildim mi,
Diyarbakır'ı,
Son günlerde "mekan" etme gayretkeşliği içerisine giren siyasi aktörler.
Bu kopukluk,
Bilesiniz ki hayra alamet değildir..
Esnaf bunu diyorsa;
Gözardı etmeyin çünkü esnaf "halkla" bütünlüğe sahip kesimdir..