Tüm Oluşumlar Sigaya çekilmeli

28 Şubat'ın,

Üçüncü dalgası sonlandı.

Bu dalga;

Cuntanın istihbarat birimine yönelikti.

Malum;

6 milyon insanın fişlendiği süreçte, BÇG "kozmik" yapıya sahipti.

O yapıda;

Görevli 6'sı muvazzaf 13 askeri4 sorgulaması yapıldı.

Dönemin İstihbarata Karşı Koyma Daire Başkanı emekli Org. Fevzi Türkeri.

İle halen;

Seferberlik Tetkik Kurulu başkanlığını sürdüren Tuğgeneral Lokman Ekinci.

Bu yazıyı kaleme aldığım saatlerde;

Türkeri ve Ekinci'nin savcılık soruşturması sürüyordu.

Velhasıl;

Tutuklanan.

Tutuksuz yargılanmak üzere salı verilen.

Yani;

Dalganın getiri-götürü ikmali dün itibariyle tamamlandı.

***

Bakalım,

Yeni bir dalganın, "köpürmesi" önümüzdeki zaman dilimin de olacak mı?

Meçhul.

Olabilir de,

Olmayabilir de, "bekleyip" göreceğiz.

Nitekim,

Bugüne kadar yargının icra ettiği görev seyrinde "hep bekle gör" uygulandı.

Bekleyelim.

***

Tabi ki;

Şuan ki seyir sadece ve sadece "Askeri" kanata yönelik...

Peki,

Halktaki ana beklenti nedir?

Hiç kuşkusuz ki;

28 Şubat Post Modern Darbe girişimi.

Salt,

Askerlerin "arz-ı endamı" ile ikmal olmadı.

Evet,

Savaş taktiği ve kurgusunda, Asker'in dahası bilinir.

Bu işte de;

Bu vazife kendilerince, yerine getirildi.

***

Ancak,

Ortamın sağlanması, "zemine" haklılık giydirilmesi noktasında kaçınılmaz olan;

"Dış etkenlerin" destek ve omuzlama hali.

Açıkçası kimler "rol aldı" 28 Şubat'ın ikmalinde.

Yani.

Yani Yargı.

Yani İş çevreleri.

Yani siyasiler.

Yani gazeteciler, gazete sahipleri.

Yani akademisyenler.

Yani Sivil Toplum Örgütleri.

Yani Sendikalar.

Ve pek tabi ki, kurumlar içerisinde palazlanmış "zihniyet" ürünleri.

***

Aslında daha

Zikredebileceğimiz, onlarca "kesim" var!

28 Şubat'a,

Katkı sunma gayretkeşliğini gösteren, "Cumhur" düşmanları.

Evet,

Sürecin sorgulamasıyla alakalı işte bunlara henüz "dokunulmuş" değil.

İnsiyatif,

Ne zaman kullanılacak, hesap "sorma" ne zaman olacak, bilinmiyor.

Meçhul.

***

Nitekim;

Soruya beklenen cevap ikmalinde henüz "esamisi" bile okunmuyor.

Durumun,

Seyri böyle gider mi, gitmez mi belli değil.

Ama biraz daha böyle giderse, "güven" sarsar.

Ki şuan; "homurdananlar da" yok değil.

Asker'in,

Dışındakilere "neden dokunulmuyor?" diye!

Aynı zamanda;

Yürütülen tahkikata "intikam" diyenler de yok değil.

Hatta bu kesime, "toplumda" haklılık payı veren de var.

Söyleniyorlar.

Görün. Biz demiştik ki, "iktidar intikam amaçlı" bunları, yapıyor diye.

Bilirsiniz,

Millet “duygusaldır” suçlu olsa bile, “mağduriyet” yönü öne çıktı mı?

Sahiplenir.

Yani; itibarsız iken "itibarlaşır ki" bu da yeni bir güç kazanımı olur.

***

Hatırlamalıyız;

Başbakan Erdoğan'a bu "güven ve gücü" nerden geldiğini.

Malum.

Başbakana başbakanlık yolunu açan;

Siirt'te okuduğu "şiir'e" karşı icra edilen zulmün, hükmüydü.

O vesayetin;

Hükmüyle "demir parmaklıklar" arkasına atıldı.

Sonra;

"Muhtar bile olamaz" manşetleri atıldı.

Halk,

Zulmü gördü, mağduriyetine inandı, "sahip çıktı".

Şimdi;

Üç dönemdir Türkiye'nin Başbakanı.

Ve tek parti lideri olarak; "iktidar".

***

Elbette ki;

Başbakan Erdoğan'ın konumu, icra ettiği görev.

Ve hâsıl olduğu; "süreç" aynı değil.

Kıyaslanamaz da.

Ancak,

Kast ettiğim, 28 Şubat "salt" Asker'le sınırlı değil.

Ahtapot misali.

Kısmen,

Kollarını ve vücuda getiren "diğer" yapıları yukarıda sıraladım.

Eğer O kesim "dokunulmaz" kalırsa.

Her şey;

Askeri "cephede" tutulursa, "adalet" sağlanmış olmaz.

28 Şubat'ın "üstesinden de" gelinmiş olunmaz.

***

Onun için;

28 Şubat diğer soruşturmalara benzememeli.

Hele;

Ergenekon'a,

Balyoz'a,

12 Eylül'e "benzemez".

Her ne kadar; "mayası" onlara ait ise de.

Kullanılan; "malzeme" farklı.

Bu nedenle;

Sorgu da,

Soruşturmada,

Suç da,

Sanıklarda,

Müdahiller de,

Velhasıl 1991'le başlayıp, 2008'e kadar uzanmalı.

Bir bütünlük içerisinde; "ele alınmalı".

***

En önemlisi de;

Batı Çalışma Gurubu'nun dışında,

Doğu Çalışma Grubu'na da, "yargısal" işleyiş başlatılmalıdır.

Hep ifade ederim.

Ankara'daki kozmik odalarda;

Organize edilen, ortaya konulan tüm strateji ve kurgular.

Bilinsin ki;

Yaşam bulma, "kan üreme" membası, Doğu ve Güneydoğu'daki "siyasi ve sosyal" yapıdır.

***

Bu bölgede;

Akan her damla kan,

Atılan her kurşun,

Yere düşen her ceset,

Yakılan her ev,

Suçlanan her kişi,

Cezaevine atılan her insan.

Ankara'daki;

Vesayetçi "zihniyetin" direnç enerjisiydi.

Kan akıyorsa;

Ülkede kargaşa varsa,

Bilin ki "bana ihtiyacınız vardır", üstünlüğüyle topuk selam çaktırırlar.

***

Çünkü

Dün muzdarip olduğumuz demokrasi dışına taşan eylemler.

Bilin ki,

28 Şubat'ta "koz" olursa, "davranış" değişimi olur.

Dünün,

Zalimleri, zulümkarları, despotları, vesayetçileri.

Bir anda;

Duygu "körüğüyle", mazlum oluverirler.

Bir dostumun,

Espri mahiyetli ifadesiyle, "Erdoğan'a karşı çıkacak siyasi lider Cezaevi’nden çıkacak?"

***

Tekrar edersek dediğim gibi;

Topyekûn müsebbipler,

Ve omuz verenler,

Yardım-yataklık edenler Sigaya çekilmeli.

Sağlıklı sonuç alınmalı.

**

Ve tabi ki;

En önemlisi gidişatı "güven altına" almak.

Yeni korkular, kâbuslar,

Görmemek ve yaşamamak için de yeni anayasanın ikmali şart.

Demokrasiye,

İnsan haklarına

Ve özgürlüklere dayalı reformların da kesintisiz devamı gerek.

Bilmeliyiz ki;

Toplumsal barış, istikrar ve huzur.

"Şer yapıların",

Yeşermez hale gelmesine, vesiledir.

Hayırlı Cumalar.