UMUDUNUZU KAYBETMEYİN!..
Yaşamım ve mesleği ifa ettiğim zaman dilimi içerisinde; “çok büyük felaketlerle yüz yüze gelip, yaşadım, gördüm!..” Depremi de, sel ve çığ felaketini de.. Yangınları da.. Ve tüm bu felaketlerden de, millet olarak daha bir güçlenerek, “yeni umutları yeşertip, çıktık.. “Kaybettiğimiz canlara, yürekleri dağlayan, kor ateşi gibi yakan acılara gözyaşı döktük… Ama her şeye rağmen, iman ve inanç şuuruyla, “milli ve sosyal koalisyonla üstesinden geldik!..”
***
Yaralarımızı sardık, ”yeni hayatlara, umutlara yelken açtık..” Bir ve diri, olarak.. Baksanıza, göçük altında kalan genç kardeşimizin, duvara yazdığı notta!.. Diyor ki; “Umudunu kaybetme..” Şükürler olsun ki, o kardeşimiz, enkaz altından kurtarılarak, yaşama merhaba dedirtilerek, hayata döndü.. Biz de, siz de ve enkaz başında halen bekleyen tüm insanlarımız; “umudunu kaybetmesin, sürekli diri tutsun…” Çünkü bizi yarınlara taşıyan, “hep umutlarımız olmuştur..!
***
Öyle ki, yazıyla meşgul iken haber geldi… En çok can kaybımız olan Bağlar ilçesindeki Hisami apartmanından, umutları yeşerten, müjdeli haber geldi.. 101 saat sonra enkaz altından 32 yaşındaki anne Sebahat Varlı ile 10 yaşındaki oğlu Serhat’a ulaşılarak, kurtarıldı.. Yaralı çıkarılan anne ve oğul, tedavi altına alındı… Dualarımız onlarla..
***
Diyarbakır’da dün itibariyle bir tarafta enkaz kaldırma çalışmaları devam ederken, “tespit edilen hasarlı binalar da tahliye” edilmeye başlandı. Resmi rakamsal veri yok, ama Bağlar ilçesinin özellikle eski Bağlar dediğimiz bölgede binalar çok!.. Beri yanda, Yenişehir’in Şehitlik, Sur ilçesinin de bir kesiminde; çok sayıda bina “güvenlik çemberine” alındı.. Gayri resmi rakamlara göre 50’ye yakın bina.. Muhtemelen bugün ve yarın; burada ikamet eden ailelerle ilgili “sosyal imkanlar” deklare edilecek…
***
DİYARBAKIR KENDİNE YETTİ
Hiç kuşkusuz ki, Diyarbakır diğer illere oranla “depremin etkisini” yüksek derecede hissetmedi.. Evet kayıplar var.. 255 civarında şehit.. Şehitlere Allah’tan rahmet, ailelerine sabır, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz.. Yoğun bakımda yatan 40’ın üzerinde.. 400’e yakın da yaralı… Yıkılan çok sayıda bina var.. Ancak, şehir yekvücut halde “korku ve şoku” üzerinden erken atlatabildi.. Örgütlü bir organizasyon içerisinde, kendi yaralarını kısa sürede, sardı..
Barınma, gıda gibi acil ihtiyaçlar önemli oranda giderildi. Valilik, ilçe belediyeleri ve STK’lar kadar, iş dünyası, esnaf, sanatkarlar ve eli-ayağı tutan, işletmeler de dahil; “toplumsal ve sosyal bir koalisyonla” kenetlendi…
***
Koşuyolu ve Sümerpark’ta kurulan çadırlarda insanların giyecek, battaniye, soba gibi ihtiyaçlarında kısmi aksaklıklar ilk etapta oluştuysa da, kısa sürede giderildi.. Hep ifade etmişimdir; Diyarbakır kendine yeter.. Felaketten kısa sürede kendini sıyıran Diyarbakır şimdi, diğer bölgelere “yardım elini” uzatıyor…
***
Nitekim, yerel yönetimler, iş dünyası, sivil toplum örgütleri kendi ölçeklerinde, diğer illere yöneldiler.. Burada, Suriye’de etkilenen bölgelere Diyarbakır’dan yardım götürmek isteyen vatandaşlar ile STK’ların bir talebi var.. Nusaybin sınır kapısının açılması!.. Çünkü, diğer bölgelerde ulaşım sıkıntısı yaşanıyor..
***
Umarız bu istek ve beklenti, tez elden çözüme kavuşur.. Suriye’deki depremzedelere yardımlar, Diyarbakır’dan ulaşır.. Burada, dün itibariyle Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı bir süredir gündeme getirdiği; mevcut yıkılan binalarla alakalı “kolon ve kirişlerin” kesilmesi, verilen ruhsatlarla alakalı, soruşturma başlattı..
***
SAVCILIK HAREKETE GEÇTİ…
Diyarbakır’a özel, Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma için, düğmeye bastı.? Başsavcılıktan yapılan açıklama, şöyle.. “Deprem Bölgelerinde yıkılan binalarla ilgili Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığımızca derhal ve gecikmeksizin soruşturma işlemlerine başlanılmıştır. Soruşturma kapsamında teknik bilirkişi heyetleri görevlendirilmiş olup, numune alma ve bizzat alanda çalışmalara başlanılmıştır”
***
Neyse, bilahare detaylı bir şekilde, Diyarbakır’daki imarı, yapıların inşaası ve kentsel dönüşümde yaşanan, “istemezüklerin yarattığı vahim, tabloyu konuşacağız..”
***
ALLAHU EKBER’DEN RAHATSIZLAR!…
Yine “kronik laikçiler” mızmızlanmaya başladı.. İslam’a karşı “hazımsızlıklarını, düşmanlıklarını” gizlemeden, gösteriyorlar.. Deprem yıkımında!.. Yüzyılın felaketinde, “canlar enkaz altında” kurtarılmanın, umuduyla, çalışan AFAD ekiplerine.. Hele ki, “sağ olarak çıkarılan” insanlarımızın o duygu dolu esnada, “Allah-u ekber” demelerine rahatsız olanlar!?.
***
Kimi ekran yüzsüzü.. Kimi köşe işgalci fitnecisi.? Kimi de sosyal medyada iğrenç karakterini klavyeye döşemesi.. Hele ki, camilerde sala okunmasına acayip bozulanların hal-i durumları Charlie Hebdo’nun aşağılık karakterinden beter!?. Çünkü içimizdeki “İslam düşmanları bunlar…”
***
BUNLARI FARK EDİN…
Tarafı olmayan, tek karakter!.. Oda; şerefsizliğin, alçaklığın, kötü olmanın, caniliğin, namus denilen kavramı karakterinde, yaşatmayıp, her şeye “kötü ve kem gözle” bakan!.. Laftan anlamaz, gerçeğe gözlerini ve kalbini kapatan, “militarist karakteriyle” doğrunun; karşısında duran yalanın sahiplerini, tanıyın!!!… Çünkü bunlar, her türlü felaketten daha beterdirler..
***
Sosyal medyayı “öylesine dehşetli, öylesine kan akıtıcı, öylesine derin yara açıcı” kullanıyor ki; “cinnet getirtiyor..” Provokasyon üstüne provokasyon!.. Şuana kadar; 300’e yakın işte böylesi “lanetliler” derdest edilip, hesaplar tespit edildi.. 9’u “tutuklanarak, cezaevine” konuldu..
***
Peki kim bunlar?.. Adları, sanları nedir?.. Ne hazin ve yazık ki, bir kesimi “siyasetçi, gazeteci” ve tabi ki, örgüt mensupları!.. Algı operasyonunu üstlenmiş, trolülükleriyle sinsice, şeytani bir ruhla “insanları nasıl kışkırtıp, iç karışıklık yapabilirimin” gayesi içerisindeler…
***
Acılar üzerinden, insanlığa ve millete “arkadan hançerlemenin” gayretiyle, saldırıyorlar.. Enselendiklerinde de, “düşünce ve ifade özgürlüğü” denilen, o libası kullanıyorlar.. Yok arkadaş yok; “her kim ki, acılar üzerinden, devleti ve milleti birbirine düşman etmek istiyorsa; bilelim ki, en büyük hasım o!…
***
UNUTMAYIZ!!…
Evet, dostluğu da, kardeşliği de, “ihaneti de” unutmayız.. Çünkü, millet olarak asırlardır “küllerinden yeşerip, büyüyen” bir medeniyetin, insanlığın, kültürün fertleriyiz.. Yedi düvel bunu çok iyi biliyor.. Dün olduğu gibi bugün de biz; bu felaketten de “o şiar ve ruhla” ayağa kalkacağız!..
***
Peygamber Efendimiz’e “şeytani ruhuyla” saldırıp, alçaklık gösteren, Fransa’nın sözde, Charlie Hebdo dergisi!.. Yine; insanlıktan nasibini almamış inanç ve medeniyetinin kültürüyle, Türkiye’deki depremi ele almış!?.. Enkaz görüntüsü çizip, “Tank göndermeye bile gerek yok” diye yazmış!?..
***
Ne Fransa yönetimini, ne de bu şeytan ruhlu dergiyi “unutmayız, unutacak değiliz…” Yeri ve zamanı gelince, öyle inanıyorum ki- “iman şuuruna” sahip olanlar, “unutmadıklarını” göstereceklerdir.. O zaman barbarlık diyebilirler, ki biz de “asıl barbar sizsiniz” diyeceğiz…
***
Unutmayacağımız bir karşı hamle de Grafik Sanatçısı Abrar Sabbah’ın aynı karikatürü, yıkıntıların arasında, elinde Türk bayrağı ile güçlü bir yumruk olarak çizip, sosyal medya hesabından, “Hey Ahlaksız Charlie Hebdo öyle çizmeyeceksin, böyle çizeceksin. Yeniden ayağa kalkacağız. Bu güçlü millet kalkacak”, mesajı, en kalbi derinliklerimizde; yazdık ve unutmayacağız!…
***
YARDIM PAKETLERİNDEN ÇIKAN NOTLAR…
"Asrın felaketi" olarak nitelenen depremlerin ardından yardım kampanyalarına destekler yağmur gibi!… Kadını, erkeği, genci, yaşlısı, yardım kampanyalarına destek olmak için; “elinde, avucunda, yastığının altında” ne varsa veriyor… Çocuklar da aileleriyle yardım noktalarına gelerek kumbarasından çıkan paraları, oyuncaklarını, eşyalarını depremzede çocuklar için gönderiyor. O koca yürekli minik insanların yardım kolilerinin içine bıraktığı notlar, gözyaşı döktürür cinsinden..
İşte 7 yaşındaki Deniz Ata Çakır'ın notu.. "Sevgili kardeşlerim, büyük acılar yaşadığınızı biliyoruz. Bu kötü günler de geride kalacak. Sizler için elimizden gelen her şeyi yapmaya hazırız. Çok güzel ve çok mutlu günlerde görüşmek dileğiyle. Allah'a emanet olun…” Eymen, not kağıdına, "Benim oyuncaklarım sizi mutlu etsin…” 6 yaşındaki Defne ise “Her akşam sizlere dua ediyorum. Geçmiş olsun…” Ne olurdu, dünyayı minik yürükler yönetseydi!…
***
GÜNÜN SÖZÜ
Hayattaki en büyük pişmanlık pişman olurum diye yapmadıklarımızdır.