UMUTLAR YENİDEN YEŞERDİ?
Ülke, Millet ve coğrafik anlamda, acil ve ivedi tek ihtiyacımız var!
O da hiç kuşkusuz ki, "toplumsal mutabakat".
Ve kangrenleşmiş;
Meselelerimizde "uzlaşı" içerisinde, çözüm üretebilmektir!
Dünkü,
Yazımda "toplum" ekseninde.
Özellikle; "Kürt meselesindeki" çözümsüzlük ve siyasi hizipleşme, ciddi manada "bir makas" açılması yaratıyor!
Bu hızla,
Yaşanan "makas" açığı, "tarihi sorumluluk" üstlenilerek, kapatılması gerekir.
Aksi takdirde;
Makas'ın bir sonraki adımı "kesip-biçme" olacağı için, "geri dönüşü" olmayan bir yol çıkar ki, maazallah!
***
İşte bu noktada;
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
Ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu.
Yani iktidar ile ana muhalefet partisine; "büyük görev sorumluluk" düşüyor demiştim!
Ki aklın yolu birdir sözüyle, dün birçok düşünce sahibi, "aynı fikri" ikmalde bulundu.
Nitekim
İki lider arasındaki "çözüm zirvesi" bu meyanda, okundu ve toplum nezdinde kabul gördü.
Tabiri caizse,
Türkiye "tarihi bir maç" bekler gibi, "liderlerin" görüşeceği saat 15.30'a kilitlendi.
***
Deriz ya;
Nefesler tutulmuş!
Aynen de öyle..
Gözler "pür" dikkat kesilerek, "zirveye" odaklanılmıştı.
Hele bir de;
Yazılı ve görsel medyanın "uzlaşı ve samimi diyaloga" katkı sunucu, canlı yayın ve yorumları!
Ne diyeyim;
Beklenti ve umutları "pik" yaptığı gibi, "temenniler de" sıralandı.
İzmir'den,
Trabzon'dan, İstanbul'dan, Yozgat'tan!
Diyarbakır.
Batman, Mardin ve Siirt.
Gerilimli gün geçiren, Hakkâri de bile kesintisiz takip edildi!
Görüşmede ne sonuç çıktı, çıkacak diye!
***
Herkes;
Aynı heyecan, aynı beklenti içindeydi.
Bu da demektir ki;
"Acının, gözyaşının ve insani hissiyatın" her taraftaki etkisi aynıdır!
Çünkü artık;
"Kardeşkanının" dökülmesini, Türk'ün, Kürdü, Kürt'ün de, Türkü öldürmesini!
Kirli çatışmaya,
Alet edilmesini ve "kurban" gitmesini istemiyor!
Ve meselenin;
Toplumda yarattığı sosyo-ekonomik yozlaşma!
İnanç..
Ve din noktasında, "dayatılan" yasaklar!
Anlayacağınız;
Olumsuzluklar ve acılar; "tüm yürekleri ve beyinleri" artık olgunlaştırmıştır.
O nedenle,
Türkiye eski Türkiye, halk eski halk değil!
***
Artık;
Ne katı milliyetçilik tavırlar,
Ne de etkin kimlik üzerinden "ahkâm" kesmeler,
Ne de;
İnanca yönelik pranga atmalara,
Özelliklen de;
"Vesayetçi" zihniyetle, herkes "tek tip olacak" düşünce ve siyasi ikmale "prim" vermiyor.
Toplumda artık, itibar etmiyor.
Belki;
Küçük bir azınlık hariç diyebiliriz.
Ama biliniyor ki; 75 milyonun büyük bölümü çözüm istiyor.
Bu hal-i ruhiyet,
Nedeniylendir ki, liderlerin "çözüm zirvesi" heyecan ve umut yarattı.
***
Gelelim;
"Zirvenin" öncesi ve sonrasındaki, "yansımasına"!
Mesela;
İlk olarak Erdoğan ve Kılıçdaroğlu'nun katıldığı "TİM" kuruluna gidelim!
Erdoğan konuşuyor.
Siyasi atmosferi,
Gerilimin "tansiyonunu" düşürme noktasında, mesaj içeren, ifadeler sıralıyor.
Ülkenin;
Çözümsüz görülen tüm meseleleriyle alakalı her türlü görüş, öneri ve görüşmeye açık olduklarını söyledi.
‘Bunları artık açık açık konuşmalıyız. Açıklamalıyız, görüşmeliyiz.
Her türlü uzlaşıya açık olmalıyız.
Kapıyı kapatmakla bir yere varılmaz. Siyasette küsmek, darılmak ve rakiplerini düşman olarak görmek olmaz’
Aynı,
Toplantıda Kılıçdaroğlu'da konuştu.
Her ne kadar; "ekonomiyle" alakalı, hükümeti yerdiyse de!
Toplumsal,
Mutabakat ve siyasi "uzlaşı" alanında, "tatlı üslup" kullandı.
***
Ve görüşme!
Bir saat süreyle, "kurmayların da" hazır-umuyla, sürdü!
Her ne kadar;
Liderler "kameraların" karşısına geçip, "görüşmenin" muhtevasını deklare etmediler.
Beyanatta da, bulunmadılar.
Ancak,
Görüşmenin "çok olumlu geçtiği" ve ileriye dönük, samimiyetin "güven" tesis ettiğini, "parti kurmayları" açıkladı.
İlk olarak, CHP "değerlendirme" yaptı.
CHP Sözcüsü Faruk Loğoğlu.
Söze;
Hükümet uzlaşı ve öneriye sıcak. Ancak, "MHP'nin de ikna olması gerekir" diyerek başladı.
Ve ekledi;
"Bu bir toplumsal mutabakat konusu olduğu için bütün partilerin buna evet demesi gerekiyor"
***
AK Partiye gelince.
Yani, hükümet kanarı.
Her türlü uzlaşma ve çözüm önerisine açık!
Koşu parkurunda;
BDP ve MHP’nin olması gerektiğini ifade ederken, "ikna" etmede de söz sahibi, CHP dedi.
Tabi;
Özelliklen de Başbakanın MHP ikna olmadığı takdirde yeni bir önerisinin olması.
Onu Ömer Çelik şöyle açıkladı.
"Meclis'te muhalefet partileri arasında mutabakat sağlanamazsa, dolayısıyla Toplumsal Mutabakat Komisyonu hayata geçmezse yine de CHP'nin bu girişimi memnuniyetle karşılandığı için CHP ile AK Parti arasında görüşmeye katılan heyetlerden oluşacak bir istişare heyetiyle bu görüşmeleri sürdürebileceği, bu çalışmaları yapabilecek..."
Tabi bunu derken;
İstişare heyeti "Meclis dışında bir mekanizma" olacak.
***
Çözüm,
Noktasında "umutları" yeşerten, bu hal nasıl seyredecek?
Onu zaman içerisinde; hep birlikte görüp-yaşayacağız.
Ancak bu süreçte;
Önemli "hassasiyet" gerektiği gibi, hiç kuşkusuz ki, "dikenli" yollar da olacak!
Meselenin,
Çözümünü istemeyen, "tarafın" şahinler dediğimiz kanatları var.
Ki uluslararası düzeyde de, "karşı" olanlar bulunuyor.
***
Evet.
Malum.
AK Parti'nin her ne kadar, "zaman içerisinde" kesintiler yaşıyor ve yaşatıyorsa da.
Özü itibariyle; "tutumu" belli.
Ki bunu da;
2002 yılından buyana "çözüme yönelik" hatırı hayli sayılır adımlar attı.
Tartışmasız;
Milli Birlik ve Kardeşlik.
Demokratik Açılım projesiyle bunu gösterdi.
Bugün de;
Dünün vesayetçi ana muhalefetinin,
Her türlü görüşme, uzlaşma ve önerisine açık olduğunu ifade ederek, "yeni adımlara" hamle hazırlığında.
***
Sözü özü derseniz.
Hükümet "her türlü görüşme ve uzlaşı" zeminine hazırım diyor.
CHP ki,
Kılıçdaroğlu'nun kendi deyimiyle, "vesayetçi-statokuçu" siyasi kimliğinden arınarak.
Yeni CHP,
Misyonuyla "mesele" yol haritası olabilecek 10 maddelik öneriyle masaya geldi.
Ki şuan; "öne çıkan" parti konumunda.
CHP ve AK Parti.
***
Gelelim;
Barış ve Demokrasi Partisi'ne.
BDP!
En büyük "sorumluluk",
Ve hassasiyeti isteyen, "Parti" kendisi!
Burda;
Eski hatalara düşmemeli.
Siyasette muhatap olduğunu göstermeli.
Özellikle;
Sürecin bu ilk adımlarında
Kandil ve İmralı’yı adres gösterirse uzlaşı değil tıkanma isteyen taraf olur.
***
Doğrusu;
Bir Kürt ve bir Diyarbakırlı olarak beklentim kayıtsız-şartsız masaya gelmeli.
Çünkü,
Meselenin en büyük aktörlerdendir.
O nedenle en fazla çabayı da onlar sarf etmeli.
CHP için de,
AK Parti için de, "uzlaşı" parkurunda olabilecek dikenleri de, "ayıklamalı".
Kendi hassasiyeti ve güven verici, "sorumluluğuyla".
***
Ve MHP.
Devlet Bahçeli, uzlaşı ve çözüm kapısını daha yolun başında kapattı.
Burada politik bir oy hesabı yapıyor olabilir.
Ben bu hisse kapıldım.
Özelliklen de, "Genel Başkanlık" seçiminin yaklaştığı bir zaman da!
Yoksa;
Artık şehit yakınlarının bas bas bağırarak ‘çözün bu işi’ dediği bir ülkede etkili bir siyasi partinin çözüme kapıyı kapatması ve ‘Kürt sorunu yok’ demesi kabul edilemez bir inkârdır!
Ki bu inkârı,
Bilinmelidir ki "oya" dönüşmeyeceği gibi hesabı da tutmaz.
***
Dediğim gibi ülke eski ülke değil.
Statükoyu, kuru milliyetçiliği ve kafatasçılığı "artık" atıl görüyor.
Böylesi;
Düşünceleri savunarak insanların daha fazla ölmesinden medet umanlar bilmelidirler ki "kazanmaya değil kaybetmeye mahkûmdur"
Tarih içerisinde;
Hayli benzerleri vardır, "siyasetin" çöplüğüne atıldıkları.
O nedenle;
Bu süreç hem çözüm için samimiyet testi hem de partileri güçlendirme veya yok olma sınavı olacaktır.
Çözümden yana olanlar güçlenirken, hizipçilik yapanlar eriyip gideceklerdir.
Bahçeli deneyimli bir siyasetçi.
Bugünkü duruşunu anlık öfke olarak değerlendirmek istiyorum.
Daha önce benzeri hatalardan dolayı barajın altında kalmanın ne demek olduğunu bilmesi gerekir.
Artık bu kan dursun, normal hayata dönelim diyoruz!
***
Velhasıl;
Bir umut yeşermesi, gönüllerde hâsıl olmaya başladı.
Nitekim;
Dün birçok STK temsilcisiyle, konuştum.
Liderlerin;
Çözüme yönelik girişimine ve görüşmeye dayalı, söylemlerine ne diyorsunuz diye!
Doğrusu;
Bila istisna, "hepsi" olumlu fikir beyan ettikleri gibi, "umutlu"!
Dediğim gibi;
Çözümü istemeyenler ne vicdanlarına ne her gün ağlayan annelere ne de tarihe ve gelecek nesillere hesap veremez. Vebali büyük bir mesele!
Ateş,
Her geçen gün daha bir yayılmacı şekilde "yürek ve can" yakıyor.
Zaman,
Ateşe benzinle gitme değil,
İtfaiyelerle,
Söndürmeye gitme günüdür.