ÜNİVERSİTE KAMPÜSÜNDE GÜVENLİK ZAAFİYETİ!…
Dicle Üniversitesi kampüsü “yekün şekilde” güvenlik zafiyetine “boğulmuş” vaziyette!.. Bunu, hiç tartışma götürmez olarak, diyorum!!!..
Yoksa, “eli silahlı” kişiler kullandıkları otomobilin plakasına “evleniyoruz, mutluyuz” yazıp, Üniversitenin “kampüsüne” dalarlar mıydı?!..
Ellerini kollarını sallayıp o biçim müzik çalıp, hasımlarının peşine düşebilirler miydi?!..
***
Dahası, Üniversite kampüsünün göbeğindeki, Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu önünde, Üniversitede memur olarak görev yapan, Ali Ekber Kaya’ya, “kurşun yağdırıp”, vururlar mıydı?!..
Kaya’yı kanlar içerisinde yere serdirdikten sonra da hiçbir şey olmamış gibi; “müziklerinin” eşliğinde “sırra kadem basıp” üniversite kampüsünde, “kayıplara” karışırlar mıydı?..
***
Son bilgilere göre, Kaya’nın “sağlık durumu” ciddiyetini koruyor!.. Vakıanın adli yöndeki tahkikatı ve soruşturması sürüyor..
Hasımlıkları neden kaynaklı bilemiyorum!.. Ki o da pek mevzumuzla alakalı değil.. Konu dahi edilmez..
Ama ben; özellikle idari yönde Üniversite kampüsünün bu kadar “güvenlik” noktasında zaafiyet ve sorumsuzluk karinesi içerisinde olmasına anlam veremiyorum!..
***
Personel envanterine baktığınızda; bir taraftan “hizmet alımı” diğer tarafta “kurumun bizzat kadrolu personelleri” noktasında, hatırı sayılır bir rakamda; silahlı-silahsız özel güvenlik elemanının istihdam edildiği, görülüyor..
Yani, üniversitenin kendisine ait “özel güvenlik” ordusu diyebileceğimiz kadar güvenlik elemanı var..
Der demez insan sorguluyor yaşanan hadise karşısında, peki bunlar ne iş yapar?!..
***
Öyle ya, eskiden, girişte kontrol ve kayıtlar var idi!.. Herkes elini kolunu sallayıp, girmez, otomobille uluorta, tur atılmaz, böylesi hadiseler de yaşanmazdı.!
Öğrenciler de, öğretim görevlileri de, çalışan personeller dahi, üniversiteye gelen-giden herkes bir güvenlik, ekseninde idi…
Böylesi hadiseler de hiçbir şekilde yaşanmamıştı.
***
Ama gel gör ki; şimdi öyle değil.. Vaziyet ‘güvenlik zaafiyetini” icra ederken, üniversiteye ait binlerce dönüm arazinin gece yarısı, işgal altına alınıp, sürülmesinin de sırrı böylece gün yüzüne çıkmış oldu!..
Evet ya!.. Binlerce dönüm “ekilebilir” araziler bir gece vakti traktörlerle, başka nasıl sürülebilir ki.!
Eee; boşuna dememişler “sizler bostan korkuluğu musunuz be kardeşim.?”
***
İŞTE BATI MEDENİYETİ!…
Öyle ya!.. Ne de, barışçıl, insancıl, demokrasinin, insan haklarının, eşitliğin, özgürlüğün “nirvanasıydı” şu batı medeniyeti!.. Deyin hele; “Paris’in göbeğinde, “üç insan” nasıl öldürülüyor?”.. Hani, “Avrupa Güven” tesis edici idi!?.? Hani Paris “Kürtlerin hamiliğine” meyil ediciydi?
***
Katil kim çıktı, Fransız?.. Irkçı, sabıkalı, şizofren.. Yani, suç dosyası kabarık bir suç makinesi!.. Yabacancı düşmanı.. Ki mesele salt ırkçılıkla da sınırlanamaz, arkası vardır muhakkak ki!?..
Nasıl oluyor da, Kültür Merkezini basıp, kurşun yağdırabiliyor.? Ya da, Fransa gibi bir ülkede “böylesi sabıkalı, böylesi ırkçı birinin elinde silah bulunabiliyor?”…
***
Hani bir söz var; “vakıanın” sırrı ve özündeki gerçek, “onun kime yaradığına” bakılması gerekir; failin bulunması için!.. Mesele açık ve net… Birileri bir “katliam yaptı?” körüklenen ateşte ise, Türkiye hasımlığı yapılıyor?!..
***
Neyse, batı medeniyeti zaten “ölümleri ve yakıp yıkmaları” insancıl ve barışçıl olarak yorumlamıyor mu?.. Böylesi hadiseleri “barış ve demokrasi” penceresinde görmüyor mu?..
Zaten yaşananlar da “demokratik bir protesto, başka da bir şey değil..” Ne diyelim; “men dakka dukka” dan başka..
***
AYIP YA SİZİNKİSİ!…
Hani, birdiniz.. Birbiriniz, hepiniz, biriniz içindiniz.. Aynı yolun yolcusu ve takımındaydınız?!.. Oturmanız da, kalkmanız da, yemeniz ve içmeniz de, etrafında toplandığınız masa bile tek masaydı.. Dahası; hasım gördüğünüz, öfke duyduğunuz, siyasi rakip seçtiğiniz, onu egale etmede tek hedefiniz gördüğünüz kişi dahi bir tek kişiydi!!…
***
Hal bu iken!.. Çok akıllıca bir uyum ve saygı çerçevesinde, yol almanız lazım iken!.. Ne var ki; kavgacı, sinir harbi içerisinde, saygı, nezaket, samimiyet ve ihlaslı tutum, hak getire..
İçten içe, kumpaslar, sinsi operasyon çekmeler, birbirini alt etme gayretiyle, “orada burada” saklambaç oyunları oynamak da neyin nesi.!..
***
İç kavganız, artık dışarıya taştı!.. Almanya mı, İngiltere mi, Okyanus ötesi ABD mi?! Beri yanda, “ateş çemberi gibi yanan Fransa’ya” yol alma gayreti mi?! .. Yani enva-i sağlı-sollu salvolarla; herkes kendine “uyanık..!”
***
Onun içindir ki; her gittiğiniz yerde ahali sesleniyor “yahu bi sakin olun, ne bu kavga?”… Neyse; ne kaldı ki seneye.. Bari seneye, karar verin de altılı masa mı seçiyor, başka bir komutla mı seçilecek, netleştirin?!.. Bu kavganız ve saygısız, nezaketsiz haliniz de son bulsun..
***
GÜNÜN SÖZÜ
Hakkını helal et dememe bakma sen, hayatını haram edene hak helal edilir mi hiç?