ÜNİVERSİTE KARIŞTI!

Bilemiyorum. Maşallah mı denir?

Yoksa lanet mi getirilir?

Veya nazar değmesin mi denilir?

Yoksa beddua mı edilir?

Bilemiyorum.

Olup-biten karşısında insan ikilem içerisinde kalıyor.

Doğru ile yanlış.

Yanlış ile doğru "çatışmasında"!

İşte Diyarbakır böylesine bir ruh yapısına sahip.

Gündemden "düştüğü" yok.

Gören de "olmamış".

Her mevzuda rakipsiz. 'Gündemin ilk maddesi'!

Nitekim son günlerde de "gündemin" ilk sırasında.

Tabi bu kez; "herhangi" siyasi bir polemikten dolayı değil.

Patlayan ve onlarca kişinin ölümüne neden olan "bombalı" saldırıdan dolayı da değil.

Şiddet mi, işkence mi, demokrasi dışı bir oluşumdan mı?

Hiç biri.

Bu kez; "İlim-İrfan" yuvası dediğimiz Dicle Üniversitesi'yle "gündemi" sarsıyor.

***

Öyle "akademik" bir çalışmadan.

Ya da herhangi bir bilim adamının buluşu.

Veya Güneydoğu'nun "kanayan" sorunlarına çözüm anlamındaki araştırmadan dolayı değil.

"Yolsuzluktan" bahsediliyor.

Evet.

Dicle Üniversitesi'nde neler oluyor neler?

Bu sorunun "karmaşık" durumuna yönelmeden önce.

Yani cevabı "mevzuya" geliştirmeden; ifade edeyim.

Sözün başında da tepkimi koymak istiyorum.

Sonra kim ne derse desin?

Ya da; hangi "mecraya" çekerse çeksin.

Eğer "bahsedilenler" doğru ise "yazıklar" olsun.

Şayet "ortaya atılanlar" doğru değilse yine "yazıklar" olsun.

Çünkü her halükarda; "mevzu" derin bir çirkinlik arz ediyor.

Hem de "utanılacak" bir düzeyde.

Kim ve kimlerden bahsettiğimi.

Olup-bitenin ne olduğunu az çok "çakmışsınızdır".

Çünkü "çakmamanız" mümkün değil.

Nitekim "mevzuuyu sağır sultan dahi duymuş vaziyette.

***

Yolsuzluk, Usulsüzlük ve Haksız ödemeler!

Dünkü yazımın son satırlarında şöyle demiştim.

Dicle Üniversitesinde "eski-yeni" yönetim çatışmasının alevleneceği.

Ve birbirlerine karşı "spekülasyonlar" geliştireceğini.

Bizlerin de; bu durumu "yakından" gözlemleyip, takip edeceğiz demiştim.

Öyle de duruyoruz. Dün "çok ciddi ve inanılması" güç bir iddia ortaya atıldı.

"Tıp Fakültesi Hastanesine yüzyıllarca yetecek kadar ilaç satın alınmış".

Hatta bu ilaçları "depolayacak" yer bulunmadığı için; "sınıflara" konulmuş.

***

YÜZYILLARCA YETECEK KADAR İLAÇ?

Haber ajanstan düşünce inanamadım.

Bu kadarı da "pes" diye.

Okudum. Habere ilişkin resimler de var.

Şöyle ki; "konuşan" kişi Tıp Fakültesi Başhekimi Doç. Dr. Sait Alan.

Binlerce ilaç kolisinin "istiflendiği" deponun önünde açıklama yapıyor.

Aynen şöyle diyor:

"Önceki yönetimlerin aldığı ilaçları koymak için ondan fazla depomuz yetmeyince bazı laboratuar ve derslikleri depoya çevirdik.

Gelecek olan bazı alımlar için de firmalara (sizde kalsın daha sonra elimizdekiler bittikçe alırız) dedik.

Bazı firmalar ise teslim etmeleri gereken ilaçları çabucak bize vermek istiyor.

Onlar da 'nerede tutalım?' diyorlar. Yani firma da bunları koyacak yer bulamıyor.''

***

Alan, yüzlerce yıllık ilaçlarla ilgili olarak da kesin rakamlar veriyor.

Çok güçlü bir "hesap uzmanı" olduğunu göstererek.

Mesela 'Hastanede Bactrim ilacı bir yılda 74 adet kullanılmışken".

Bundan 2 bin adet alınmış. Yani 27 yıl yetecek kadar alım yapılmış.

Açık kalp ameliyatında kullanılan anestezi ilacı Rapifen 2008'de sadece 1 tane kullanılmışken, tam 4 bin adet alınmış.

Yani 4 bin yıl yetecek kadar Rapifen ilacı alınmış.

Steril 900 bin adet ve steril olmayan 1,5 milyon olmak üzere toplam 2 milyon 400 bin adet eldiven alınmış.

Firmanın yetiştiremediği 1 milyon kadar eldiven teslimatını ise iptal ettik. 850 bin şişe serum alınmış.

Tansiyon ilacı Karvezit ise 152 yıllık ihtiyacı karşılayacak miktarda alınmış.''

***

Pes dedirten bir durum.

Tıpkı; gazeteye manşet olan "200 Milyon TL (200 Trilyon liranın) tokatlanması" gibi.

Rakamlar ve iddialar "çok yüksek"!

Afakî mi, yoksa gerçek mi?

Bilemiyorum. Ama düşünmüyor da değilim.

Eğer bu söylenenler doğru ise; "hem idari hem adli" sorumluluk gerektirir.

Bu yönde; "bir çaba" var mı yok mu bilemiyorum.

Onu zaman süreci içerisinde öğreneceğiz.

Ancak şunu ifade edeyim;

"Özellikle yeni yönetime" muhalif olanların "Üniversitede Kadrolaşmaya" gidiliyor iddiasını gündeme getirdiği bir takvimde;

"Bu korkunç" denilecek bombaları patlatmaları da manidardır.

Şuan için; eski yönetim yeni yönetimin karşısında 2–1 yenik.

Çünkü eski yönetimin ilk golü;

Üniversite'de "kadrolaşmaya" gidildiğiydi.

Yeni yönetimin ise;

Sayıştay ve YÖK Üyelerinin "hazırladığı" raporu el altından "basına" sızdırıp.

200 Milyon TL "üniversite" tokatlanmış.

İkinci golü ise; dün bu kez 'resmi" sıfatla atıldı.

Başhekim Sait Alan'ın iddiasına göre;

"Üniversiteye eski yönetim yüzyıllarca yetecek ilaç satın almış"!

Bakalım taraflardan "yeni" goller gelecek mi?

 

***

Ama şunu da ifade etmek istiyorum.

İlim ve İrfan yuvası olarak görmek istediğimiz.

Dicle Üniversitesi'nin "bu rezaletler" zinciriyle gündeme gelmesi.

Bizleri "derin" bir şekilde üzmekte.

Ve Üniversiteye "yakışmamakta"!

Onun için diyorum ki; Dicle Üniversitesi'nin "Mehmet Özaydın Dönemi dahil olmak üzere".

O günden bugüne; "şöyle" bir silkelendirilmesi gerekir.

Ciddi bir şekilde "kamplaşma" o dönemde baş gösterdi.

Ve bugünlere kadar gelindi.

Çünkü "sen-ben", benden-onlardan "ciddi bir boyutta"!

Bekleyip göreceğiz; "karışıklık" nereye kadar gidecek.

***

BİLİRKİŞİ ÜCRETLERİ NEREDE?

Bir grup "Kamu çalışanı" soruyor.

"Bilirkişi ücretleri nerede?

Mağduriyetimiz ne zaman giderilecek?"

Evet. Dün onlardan bir faks aldım.

Şahsıma binaen çekilen mesaj.   

Şöyle sesleniyorlar.

"2005–2008 yıllarında 5233 Sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların karşılanması kapsamında;

Diyarbakır merkez, ilçelerde, köylerde mezralarda çalışan "Zarar Tespit" komisyonunda görev alan bilirkişileriz.

Kaymakamlık ve İl Valiliğinin "oluru" ile görevlendirilmiş kişileriz. 657 Sayılı Devlet Memurlarının "harcırah, gidiş-geliş yol masrafları, tespit edilen bilirkişi raporları dosya masrafları bugüne kadar "İlçe Kaymakamlarınca ve İl Valiliği makamınca Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı Vali Yardımcılarınca ödenmemiştir.

Oluşan bu mağduriyetimizin "giderilmesini" istiyoruz".

Etkili ve yetkili zevatın "mevzuya" alaka göstermesi.

Ve de "mağduriyetin" bir an çözüme kavuşması için;

"çığlıklarını" buradan aktardık.

İnşallah; "üç yıldan" buyana devam eden "sorun" çözüme kavuşur.

Onların "alın" teri olan alacakları ödenmiş olur.