VATANDAŞ İLE SİYASETÇİLERİN KOPUK HALİ!

Yüce,
Yaradanın bir hikmeti olsa gerek!
Baksanıza,
Bahar mevsimini geride bırakacağız, hala yağış var.
Yani doyasıya yağışlı bir bahar geçiriyoruz.
Maşallah...
Meteorolojinin verilerine göre, bir süre daha günler yağışlı geçecek!
Yağışlar,
Hububat için "bereket" nimetine sahip. Ancak, fazlası zarar.
Nitekim;
Bölgenin birçok kesiminde "sarı-pas" denilen, kök çürümesi başladığını haber alıyoruz.
Allah korusun.
Bu yönüyle, tedirginlik var!
Neyse!
Gündemimiz bugün için, "baharın ve yağışlı" günler ile sirayeti değil.
Ve tabi ki;
İnsanı ısıtan, kalplerdeki aşk duygusunu körükleyen...
Yer küresinde,
Oluşan renga-renk, çevresel yeşilliklerin baharın yarattığı doyumsuzlukta, değil.

* * *

Bugün;
Sokaktaki vatandaş, esnaf ve çalışan ile.
Siyasilerin;
"Gündem" farklılığı üzerine, mülahaza geliştirmek istiyorum.

Çünkü;
Sokaktan "yükselen" sesi, seçim arifesinde olmamıza rağmen siyasiler duymuyor.
Duymadıkları gibi;
Gündemleri de "ülke ve millet" menfaatine değil, kişisel suni mevzulardan oluşmakta.
Boğuşuyorlar, ama samimiyet içerisinde değil.
İçi boş hamleler!
Seçim vaatleri "ballı" ama velâkin, mayası tutulmaz, paketler!
CHP'ye,
MHP'ye,
AK Parti'ye,
Velhasıl topyekun tüm siyasi cenahın muhtevasına bakıyorum, seçim bildirgelerinde "yok…yok…".
Ancak,
İçine ve vücuda gelme aşamasına bakıyorum, "imkânsızlar" serisi.
Tabi,
Kendimi "sorgulamıyor" değilim de, sorguluyorum "belki" paketlerin bir yeri dolu olabilir diye?
Bir şey görmüyorum.
Bilemiyorum,
Ama onlarca yerel ve genel seçim geçirmiş!
Bir dizi,
İktidar görmüş ve süreçlerini yaşamış biri olarak, "tatminkâr" değil seçim beyannameleri.
Ve orta yerde, liderlerin vaat ettikleri.

* * *

Önemli bir ayrıntı da,
Seçim meydanlarında liderlerin "seçmene" hitap içeriklerindeki "muhteva" zayıflığı.
Şöyle ki;
Nerdeyse iki hafta oldu.
Erdoğan,
Kılıçdaroğlu,
Ve Bahçeli "üç genindeki" seçim mitinglerinde birbirlerine yönelik "salvoları" tamamen, "şu-bu" kurgusunda.
Uçkurcu
İki MHP'li vekilin deşifre olan kaçamak görüntüleri.
Siyasi,
İntikam olarak değerlendirme keşmekeşliğiyle, liderler "ahlak" kavgasında (!)
Kaseti kim çekti.
Kim sızdırdı ve o rezilliğe toplumun önündeki şahsiyet nasıl, hikmet eder?
Galiba,
Baykal'dan ders alınmış değiller. Siyasetçi bu; "uçkur" düşkünlüğü özelidir.
Gibi,
Soruları içeren sorgu-sual.
Var olan;
Siyasi liderlerin "üzerine" kurgulu konuşma metinleriyle oy avcılığı.
Kılıçdaroğlu’nun,
Sürprizim dediği ÖSYM'yle alakalı Bakan'a ait olduğu iddia edilen maildeki isteği.
Belge meçhul!
Başbakan Erdoğan karşı harekette!
Sen,
SGK Genel Müdürüyken "sınavsız hangi yakınını" işe aldın.
Sonuç itibariyle;
Siyasilerin ve seçim arifesindeki sıcak gündem maddeleri.
Üstadın ifadesiyle; "havadan-cıvadan" mevzular!

* * *

Gelelim,
Vatandaşın, esnafın, çalışanın, emeklinin.
İşsizin, yoksulun, geri kalmışlığın yani, sokaktaki ahalinin gündemine.
Dün,
Ziyaretime bir kaç eski dost geldi! Bazıları, Dağkapı ve Melikahmet'te esnaf.
Unutmadan,
Ofiste işyeri bulunan bir de, dostların tanıdığı biri vardı.
Sordum; "İşler nasıl" diye?
Hani derler ya; sormaz olaydım.
"Bi dokun, bin ah işit" misali, Esnaf onların deyimiyle "siftahsız" günlerle sürünüyorlar.
Alış-veriş yok!
Fiyatlar,
Geçen yıllara oranla "daha düşük" olmasına rağmen, özellikle giyim-kuşamda yaprak kıpırdamıyor.
Vatandaş,
Çok mecbur kalmadıkça, "giyime-kuşama" para harcamıyor.
Harcasa da; çok ucuzuna yöneliyor. İşportadaki, "üç lira-beş lira".
Çin malı.
Yeter ki,
Üzerinde bir giysi olsun.
Piyasada bir hareketlilik varsa o da; "ekseriyetiyle" gıda ürünleriyle alakalıdır.
Yani,
Anlayacağınız "iş yok".
Gelir düşük,
İş yok, istihdam imkânları yok.
Olmadığı için de; vatandaş nasıl ayakta kalırım mücadelesinde!

* * *

Esnaf,
"Karşılıksız çek ve protesto senetleriyle" boğuşuyorum diyor.
Memur-İşçi, asgari ücretli.
Geçim,
Canavarı karşısında "kredi kartına" yönelmişim diyor, ama ekliyor.
Boğaza kadar,
Kredi kartı faizine batmış vaziyetteyim.
Hele bir de;
Şiddet ve eylemsiz gün geçirmemenin yarattığı "korku" atmosferi vardır ki.
O da,
Yaşanan "ekonomik bedbaht" hale, tuz-biber oluyor!
Tabi;
Özelliklen de esnafın bir tepkisi vardır ki, "O da" sahipsizlik ve sesinin kısık hali.
Çığlığına,
Sözcü ve öncü olacak, makam-mevki ve siyasi cenah yok.
Olmadığı içindir ki; ha bire iflas bayrağı çekenlerin "vahim" halini gören yok.

* * *

Hele bir de;
Ahmet ustanın kullandığı bir cümle vardı ki.
Okkalı cinsinden.

Aslında,
Sokağın ve siyasinin birbirinden ne kadar "köpük" ve sorunların birbirinden ne kadar "uzak" tutulmak istendiğini açıkça ifade ediyor.

Diyor ki;
Evet! Biz Kürtlerin hakları, talepleri ve istekleri var.
Çözümü,
Ve akan kanın, durması, kardeşliğin, barışın ve dostluğun sağlanması için, mücadele edilmeli.
Konuşulmalı, tartışılmalı.
Evlatlarımız ölüyor.
Can gidiyor.
Ama;
Biraz da açlığımızı, gelir-giderimizi, yoksulluğumuzu ve perişan halimizi görsünler.
Onu tartışsınlar.
Amiyane bir tabir olacak belki.
Ama ben söylemiyorum.
Dok açın halinden ne anlar ki?
Onu da, Ahmet usta söylüyor. "açlık her türlü fitne ve şiddete zemindir".

* * *

Hiç kuşkusuz ki;
Coğrafik anlamda, en genç nüfusa sahip kentlerin başında Diyarbakır gelmektedir.
Ki bu fazlalık;
Yüzde 35–40 olarak ifade edilmektedir.
15 ila 30 yaş arası.
Ve bu kesimin;
Yüzde 60'ı "iş-güç" olmadan, zaman ve gün tüketiyor, kahvehane köşelerinde.
Ha unutmadan,
En fazla "hareketliliği" olan işletmelerin başında cafe ve kahvehaneler geldiğini de, bilelim.
Çünkü,
Diyarbakır'da her 10 metrede bir kahvehane var.  Tabi, bu sigara yasağıyla mekân değişikliğine de gidildi diyebiliriz.
Açık mekânlar.
Hatırlarsanız;
Sarmaşık Derneğinin bir araştırması vardı.
Diyarbakır'ın,
Açlık profilini ortaya koyuyordu.
Cumhuriyet ve Fiskaya, Suriçi ile Ben-ü Sen bölgesinin gelir düzeyine ilişkin.
Orada;
Yaşayan ailelerin yüksek orandaki kesimi günlük geliri bir doların altında, "yaşam" mücadelesi veriyor.
Zaten,
Diyarbakır'daki Yeşil-Kart sayısı.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma vakfından, yardım alanların sayısı.
Diğer yardım kuruluşlarına, başvuranların sayısı.

* * *

Velhasıl;
Bacası tüten ne bir fabrika. Ne istihdama dayalı, yatırım.
Ve ne de;
Sokağa huzuru getiren samimiyet ihtiva edici "demokratik" hamleler!
Yok!... Yok oğlu yok!
Varsa, yoksa "havanda su" dövme!
Bir ayrıntı da,
Diyarbakır'ın "ekonomisiyle" alakalı, diyorlar ki "devasa" binalar inşa ediliyor.
Kayapınar bölgesinde,
Yüzlerce çok katlı bloklar, yükseliyor. Bu zenginliğin, alameti değil mi diye?
Doğru.
Ama gel gör ki, "o blokları" inşa edenler, satabiliyor mu?
Yok!
Zaten, Diyarbakır'ı bugün kısmen de olsa "ayakta" tutan, o inşaatı devam eden binaların "parasal" sirkülasyonudur.
Onlar da olmazsa!
Sonuç itibariyle;
Vatandaş ile Siyasiler arasında her ne kadar seçim arifesinde "seçim turuyla" bir yakınlaşma varsa da.
Özelde;
Fersah, fersah "kopuk ve uzaktırlar" birbirlerinden.

* * *

Bakalım!
12 Haziran günü, seçmen vatandaş.
Ve tabi ki Diyarbakır ahalisi.
"Havanda su dövmeyi" şiar edinmiş siyasi aksiyona karşı, nasıl bir tepki gösterecek?
Bence;
Bu tarihi fırsatı, heba etmemeliyiz.
Ne duygu sömürüsüne.
Ne de,
Hatıra binaen, "oy" tercihine gitmeyelim.
Vicdan,
İzan ve aynadaki görüntüye bakarak "tavır" koyalım.
Ki; tepedekiler farkımıza varsınlar.
İnce hesaplar peşinden koşmaktan vaz geçsinler.
Bilmem, haksız mıyım?
Hayırlı Cumalar.