VİCDANİ KANAAT ÖNEMLİ?
Haftaya tam da bugün kesin bir rotayla Türkiye "yeni" bir sürece dâhil olmuş olacak.
Yani;
26 Maddelik Anayasa Değişikliği Paketi oylanmış olacak.
Sandıktan çıkan sonuç; referandumun hanesine yazılmış olacak.
Anlayacağınız;
"Kep düşecek, kel görünecek?"
Ya evet denilmiş olacak, ya da hayır!
Ne diyelim!
Şimdiden "sonuç" hayırlı, uğurlu olsun.
***
Malum!
Bugüne kadar çok şey söylendi.
Miting meydanlarında liderler.
TV ekranlarında yorumcu ve parti kurmayları.
Gazetelerde "köşe" yazarları.
Anlayacağınız;
Söylenen söylendi, yazılan yazıldı, çizilen çizildi.
İl il, ilçe ilçe, köy köy "gezildi" tarandı!
Anayasa Değişikliği Paketi'nin "içeriği" dışında; "her mevzu" konuşuldu.
Soy, sop, villa, havuz.
Maaş, ihale, kat, mülk!
Genel af. PKK ile masaya oturma.
Pazarlıklar.
Hele belden "aşağı" vur-kaçlar.
Yok, yok denilecek düzeyde; bir referandum "siyaseti" güdüldü.
Karşıt "senaryolar" üreten üretene.
***
Velhasıl;
Siyasetin "olması" gerekenin dışındaki her türlü "kirli" yol ve çelmeler kullanıldı.
Bu düşünce; her parti tarafından icra edildi.
Biri diğerini, aratmadı.
Öyle ki;
"Evet'i" nasıl artırırım.
"Hayır'ı" nasıl çoğaltırım.
"Boykot'u" nasıl genişletebilirim.
Eteklerde ne vardıysa "döküldü" orta yere.
Zaten;
Referandum'u "anlamından ve yol güzergâhından" saptıran da bu "ahlak-i" zayıf siyaset yüzünden oldu.
***
Şöyle ki;
Anayasa Değişikliği tamamen "siyasi" tercih üzerine kurgulandı.
Bir cephede siyasal iktidar AK Parti!
Diğer cephede, MHP, CHP ve diğer muhalifler.
İki tarafa da; "katkı ve katkısız" kalan, BDP!
Dedik ya;
Her şey söylendi, yazıldı, çizildi, not alındı.
Ve tabi ki; sandığa giden "seçmenlerde" gelişen bu havanın rüzgârına göre "aşağı-yukarı" fikir sahibi oldu.
Pazar günü;
Kurulacak olan "sandığa" yönelik sergileyeceği tavır artık belli sayılır.
"Evet, mi, Hayır mı, Boykot mu?"
Şimdi "karar" aşaması!
Şunu ifade etmek istiyorum;
Hangi siyasal ideolojiye sahip olursak olalım.
İster bir önceki yerel seçimde.
İster bir önceki genel seçimlerde.
İster bir önceki referandum'da.
"Tercihim" ne idiyse, o "düşünceden" arınmış vaziyette olalım.
***
Bana göre;
Burda en önemli etken ve olması gereken "vicdanı kanaat" tercihi öncü olmalı.
Yaşanan ve yaşatılan; geçmiş için!
Mevcut olan Anayasa.
Ve getirilen Anayasa Değişiklikleri.
Şu soruyla; "vicdan" sorgusu yapmak lazım.
26 Maddelik değişikliğin "toplumsal ve bireysel" yapıya katkısı var mı, yok mu?
Bir öncekinden "iyi mi, kötü mü?"
Bence;
Vicdanların ilk sorgu suali bu olmalı!
Şayet;
Evet dersem ne olur?
Hayır dersem ne olur?
Boykot edersem bana katkısı ne olur?
Takip edenler bilir;
Bu soruyu defalarca buradan ifade ettiği gibi "hadiseyi" partizanlık ağına ve hissiyatına kaptırmamak gerekir.
Çünkü;
Bunun yarını da, vebali de, hayrı da, günahı da var!
***
Şöyle ki;
Evetçi, hayırcı ve boykotçu için de geçerli ifadeler.
Sonrası; pişmanlık var.
Sonrası mahcubiyet var.
Sonrası; geç kalınmışlık var.
Hepsinden daha ötesi!
Sonrası "ben bunun olacağını, bilmiyordum, düşünmedim, demede geri dönüş yok"
Sözün özü;
"Vicdani" bir yol kavşağındayız.
Üççatallı bir yol misali; Evet. Hayır. Boykot!
Şöyle bir düşünelim!
Farz-ı muhal; Pazartesi sabahı sandık sonuçlarına göre "evet" çıktı!
Ne olacak?
Elbette ki; 24 saat önceki gibi olmayacak.
Yeni bir süreç olacak.
Ve tabi ki "gözler" evet isteminde bulunan iktidara ve o minvaldeki düşünenlere çevrilecek.
Eldeki kozlarla; dayanılacak kapıya!
Vesayetleri "yıkma" noktasında, demokrasinin güçlenmesi için.
Toplumsal barışın sağlanması, hak, hukuk, adalet ve bağımsız hür yaşam için;
"Sana" açtığımız gediği genişlet diye.
Gel bu kez; "top yekûn" Sivil Anayasa için "değişiklik" hamlesi başlat.
Bu istek ve mevzu hep tartışılır olacak.
***
Peki;
Bu "siyasi eli" güçlendirme noktasındaki "evet" tercihi doğru bir düşünce olmaz mı?
Sizin tercihiniz!
Her ne kadar; "Yetmez, ama evet" diyenlerdensem de; "önce vicdani kanaat" diyorum!
Veya da; tüm bunun aksine!
Farz-ı muhal referandum "hayır" tercihiyle sonuçlanırsa; ne olacak?
Öncelikle;
"Şu an ki" mevcut yapıda olmayacağız.
Çünkü "değişim" istenilmediği için mevcudiyetle yetinilecek.
Eee!
Türkiye'nin geçmişteki "vesayete" dayalı mevcudiyeti hepimizin malumu.
Yine; "güçlerin" vesayeti.
Yine; askerin, yargının ve güçlerin "ben bu ülkenin sahibiyim" deme cesareti.
Milli iradeye rağmen; Milli olmayan iradenin "hâkimiyeti" olacak.
Velhasıl; "eski tas, eski hamam" misali "zulme" devam!
***
Gelelim; son anketlere!
Her gün bir gazetede; araştırma sonuçları görüyoruz.
Tıpkı referandum sürecindeki "manipülasyonlar" gibi; farklı sonuçlar.
Kimi "hayır" önde diyor, kimi "evet" önde diyor.
Ama hepsinde "son kararı" verecek olan kararsızlar deniliyor.
Belki;
Bu durumu genel kanıyla Referandum sürecinin partizanlık ve ideolojik kulvara sokulmasına bağlayabiliriz.
Ya da öyle diyebiliriz.
Bence;
Adil Gür başta olmak üzere!
Son günlerin "şüpheli" veriler üzerine kurgulu anketlerdeki "kararsızlar" kesimi!
Kararını vermiş "sesiz" kesimdir.
***
Şimdi size bir örnek;
Diyarbakır'da BDP miting yaptı.
İstasyon meydanındaki "gelenlerin" sayısı; partiye göre 150 bin.
Resmi verilere göre; bunun çok daha aşağısı.
Bir de; AK Parti mitingi oldu. Onun da; rakamı partililere göre 40–50 bin.
Resmi verilere göre; biraz aşağısı.
Şimdi bu sonucu bir anket olarak değerlendirelim.
Diyarbakır'ın seçmen sayısı; 600 binin üzerinde.
Ki bunun yarısı; şehir merkezindeki seçmen oluşturuyor.
Diyelim; hiç köylerden, ilçelerden ve bölge illerinden gelen olmadı.
O zaman; burada ortaya çıkan "uçuk" mitinglere katılmayan kesim "kararsız mı" oluyor?
Bence hayır!
Referandum'da şu ilke vardır.
"Kararsız yok".
***
Ha!
Sandığa katılım düşük olabilir.
Çünkü Türkiye'de geçmiş yıllarda yapılan birçok referandum oylamasında katılım hep düşük olmuştur.
Değer siyasi seçimlerin aksine!
Eğer "kararsızlar" kesiminde o anketler kararlı icraatla;
"Referandumu" salât köprüsünde gösteriyorlar da.
Şimdiden ifade edeyim;
"Kararsızlar" her zaman vicdanlarıyla hareket etmişlerdir.
Duygu ve partizanlık düşüncesiyle değil.
Bence hepimiz;
"Vicdanımıza" danışıp ondan sonra "tercihe" odaklanmamız gerekir!
Düşünün "hayırdan" bugüne kadar kime "hayır" gelmiş!
Olması gereken ‘yetmez, ama evet’ olmalı..