YAHU, DAHA ANLAMADINIZ MI?

Boğaziçi Üniversitesinin hal-i durumu, galiba bu seyirde!..!”Daha anlamadınız mı?”..  Ama bir kesim, çok iyi anladığı içindir ki ‘körüğü’ elden bırakmıyor.. Hiç kuşkusuz ki, Üniversiteye Rektör olarak Melih Bulu’nun atanması sonrası gelişen ilk tepkiler makul idi.. Kısmen de olsa demokratik bir tepki, itiraz diyerek anlamak mümkündü!.. İlk üç gün bu kulvarda görüp tartışıldı.. Ki daha önce de benzer durumlar başka üniversitelerde zuhur etti. Yani olabilir denildi, gülündü?..

***

Her ne kadar ‘atama’ yasal mevzuata uygun olsa da.. Özellikle Üniversitenin mazisiyle alakalı ‘özgün’ duruşu ‘eğitim ve öğretimdeki’ başarısı, bir noktada yaşananları kaldırabiliyordu..? Ve öyle de oldu. Nitekim akademisyenlerin anlık refleksleri, öğrencilerin kampüsteki sergiledikleri ‘halaylı’ gösteri ‘iyi niyetle’ okundu ve okunabilindi..

 ***

Ancak eylemlere ‘siyasetin militan ruhluları’ dahil olunca.. Hele ki, İslam ülkesinde, Müslümanların ilk kıblesi olan KABE’ye karşı LGBT denilen ‘sapkın’ yapı, ‘dini değerleri’ altüst eden aşağılık eylemi icra edince; “işin renkli” farklılaştı.. Üniversite için ‘göze parmak sokmak’ misali, o öğrencilerin ‘özgün ve de demokratik’ tepkileri eksen değiştirdi…

***

Çünkü rektör atamasına gösterilen protestonun kulvarında Müslüman ülkenin Müslümanlarını ‘tahrik’ etmek, sinir uçlarına dokunmayı soktu!.. Hele ki bunu yapanların da ‘Lût’ kavminden beter yaşam kültürüne sahip kişilerden gelmesi ‘izahı’ mümkün olmayan bir sürecin ateşini yaktı? Hangi akıl, hangi mantık ve izan, yaşananlara  ‘bir çerçevede’ kabule meyil verebilir?.. Ne mümkün?

***

Ayrıca yaşanan ve yaşatılmak istenilen; Boğaziçi Üniversitesinin ‘Akademik’ zekasıyla da açıklanamaz..

***

Gelirsek bugüne!.. Yani, protestoların Gezi misali, 60, 70, 80 ve 28 Şubat sürecine nasıl ‘evrilmek’ istendiği gerçeğine. ‘Daha anlamadınız mı?’ sloganını hatırlarsak… Masum bir çevre duyarlılığının, ‘darbe, ihtilal ve iç çatışmaya’ dönüştürülmek istendiğini ve kimlerin nam-ı hesabına faaliyet gösterildiğini gördük.. Bugün yer, mekân, gerekçe farklı ise de ‘ana akım’ siyasi rol üstleniciler aynı..

***

Kim var? Gezinin ‘militan’ ruhlu, ‘eylem ve şiddet’ organizatörü Kaftancıoğlu.. Yanında ‘kepçeye ve polise kafa atan’ Tanrıkulu.. Hele ki, Önder’den rol çalan Kaya’nın öncülüğü.. Ve gözaltına alınanların ‘şecerelerini’ bir bütün olarak, resme dahil edip büyüttüğünüzde, her şey kendini ifşa ediyor..

***

Atılan tweet’ler.. Ortamı germe adına CHP’nin Genel Başkanı dahil ‘üretemedikleri siyaseti ‘üniversite öğrencileri’ üzerinden sokağı ve üniversiteleri ‘ateş çemberine’ sokmak istediklerini görmemek de safdillik olur.. Kısacası her şey ulu orta cereyan ediyor…

***

AŞAĞI BAKMA!...

Kaç gündür, ‘ateş körüğü’ misali körüklenen yalana bir bakın.. Neymiş polis protestoculara, ‘aşağı bak’ dediği iddiasını, ağza sakız yapılarak çiğneniyor.. Ama nasıl bir mahirlikle… Denir ya ‘sosyal medya’ yıkılıyor.. Ama provokatörce..

***

Kampanyalar.. Ve buna katılım gösteren bildik ‘siyasi militanlar’ kadar, sanatçı kisveliler, unvanlı unvansız goygoycular diyebileceklerim, sahne almış.. ‘Atatürk sömürücüleri de’ geri kalmayarak, Atatürk posterini malzeme olarak kullananlar.. Kurgulu videolara monte edilen ‘Başın öne eğilmesin’ türküsüne ait dizeler..

***

Ancak bu tepinmeleri ‘yalancının mumu yatsıya kadar yanar’ vecizesiyle, duvara tosladı.. Çünkü polis o diyaloga ait videoyu kesintisiz kamuoyuna bildirdi.. Polis ile göstericiler arasındaki diyalog aynen şöyle..

‘’-Ayrılarak gidin.. İn aşağı, in aşağı.. Aşağıdan, aşağıdan... Toplu gitmek yok..’

 ***

Her şey açık ortada iken, atılan yalan ve üzerinden koparılan fırtınanın ‘aşağılık’ kurgusuna şimdi ‘bel çıkanlar’ ne diyecek?.. Görmezden mi gelinecek?.. Demokratik tepki, bireysel özgür düşünce, ya da fikir beyanı deyip, gülünecek mi?

***

Polisin resmini gazetelerin göbeğine yerleştirenler, ekranlarında tekrar tekrar döndürenlere ne denilecek? İşte bu polis deyip ‘hedef gösterenlere ‘iyi niyetli mi’ denilecek?..

***

Oyuna gelenler.. İyi niyet, dayanışma, haksızlık deyip hak gaspına giren vatandaş o ne diyecek ya da ‘olur böyle şeyler deyip’ geçilecek mi?

***

REKTÖR NE DİYOR?

Dün Rektör Prof. Dr. Melih Bulu’nun açıklamalarını dinledim.. O rektör ki defalarca öğrencilere ‘diyalog’ kurma adına görüşme teklif etmişti.. Meramlarını anlama ve konumu bildirme adına geliştirmek istediği ilişkinin elinin tersiyle itilmesine rağmen yaptığı konuşmanın değer ölçüsü gerçekten yüksekti..

Ne diyor Bulu?

‘Boğaziçi Üniversitesi ve hocalarının her türlü görüşü çok önemli… Boğaziçi’nde demokratik sınıra uyulduğunda insanların kendilerini ifade etme hakkı vardır. Ben de rektör olarak buna izin veren bir rektörüm. Başkalarının haklarını suiistimal eden, onları zorlayan noktaya geldiğinde ben de bunları olabildiğince engelleme durumundayım. Demokrasi kültürünü korumamız lazım. Bu ülkemiz ve Boğaziçi için de çok önemli.’

Yani her şey meşru zeminde ve demokratik kurallar çerçevesinde olmalı.. Yıkarak, yakarak, terörize ederek, politik, ideolojik, hizipleştiren, ülkenin ve milletin iradesini yok edici olunmamalı.. Sulhu iyi bilmek gerekir..

***

Rektör Bulu devam ediyor..

-"Boğaziçi Üniversitesinde maalesef bazı gruplar bu protesto kültürünü biraz aşırıya götürdüler. Önceki gün olay olaylarda rektörlük binasının 3 kapısının da ablukaya alınarak içeride çalışan rektörlük çalışanlarının saat 21.00’a kadar çıkması engellendi. Uyarıya rağmen öğrenciler başkalarının özgürlüğünü engelleyici tarzda bir duruma girdiler. Bu kapsamda da tabi ki uyarılmalarına rağmen abluka kalkmadığı için tedbir almak zorunluluğu doğru. Bütün olay bundan ibarettir.’

***

Yani üniversite ‘terör yapılarının cirit atacağı alan’ değil.. Meyil edenlere etmek isteyenlere de, yasal çerçeveler içerisinde, gereken müdahale ve tedbir alınır.. Haksız mı?...

SİYASİ AKIL…

Sonuç, ‘daha anlamadınız mı?’ aklıyla geliştirilen gerilim organizasyonu, dedik ya yeni değil.. Geçmişte benzer durumlar yaşandı.. Ki Ak Parti ve bu ülke insanı olup bitene şerbetli. Yapılması gereken nettir.. O da ‘Siyasi aklın’ dehasıdır.. Bu da iktidarda vardır.. Hem eylemlere karşı önlem almalı, hem de ortamı gerginlikten arındıracak, barışçıl, hoşgörü, güler yüzlü, kucaklayan çağdaş bir ‘siyasi aklı’ icra etmelidir…

***

YENİ ANAYASA…

Birileri ‘gündem değiştirme’ olarak ifade etse de.. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Yeni Anayasa’ teklifi, değer ölçüsü önemlidir.. Ki, önem arz ediciliği de vesayet patentli ‘Anayasa’nın sivilleşmesine’ dair, tartışmaya açılmasıdır..

***

Görülen o ki, bu teklif özellikle muhalefetin ağzından düşürmediği, temcit pilavı gibi ısıtıp ıstıp gündeme getirdiği ama bir türlü altını dolduramadığı ‘Parlamenter Sisteme’ dönüşe dair olamayacak…

***

Hedeflenen, ‘ayağı yere tam basmayan’ Başkanlık sistemini bir ölçüde ‘konsolide’ edecek… Yani her halükarda esti sitemin tüm kalıntıları özellikle yönetimsel olarak, temizlenecek.. Ki temizlenmesi de zorunlu ve elzemdir..

***

Neyse! Ne diyoruz Pandemi'den sonra ülke ve millet olarak "her dalda ve her yönde" güçlü, istikrarlı, güven tesis edici, barışçıl bir havanın esmesi gerekir.. Sosyal, ekonomik ve demokrasi kulvarı; geniş ve çözüm üretici olmalı?..

***

Ve tabi ki, herkesi kucaklayan ve herkesin de "itaat" etmesi gereken, bir anayasa olmalı.. Üstadın ifadesiyle, anayasala zaten itaat etmek için, yapılır.. Birileri çiğnesin, ya da birilerinin "hegemonya" alanı olsun diye; yapılmaz?…

***

GÜNÜN SÖZÜ

Hayatınızı kucaklayın, nimetlerinizi sayın ve sahip olmadığınız şeyler hakkında şikâyet etmeyin.