YAMUK BİR HALİ DURUM
Yerinde bir tabir mi olacak, yoksa ne alaka mı denilecek?
Doğrusu;
İfadenin "ilişkilendirme" inceliğinde tereddüt hâsıl ise de.
Mevzuların yapısı,
Sohbetimizin de, "konu başlıkları" ve tabi ki tabirin de tanımı noktasında "kenarından da" dokunan yapı ihtiva ettiği için bence en uygunu.
Şöyle ki;
Sormuşlar deveye neden boynun eğridir diye?
Deve de dile gelmiş;
"Ma. Nerem doğru ki?"...
İşte;
Bu "çarpık yamukluk" durum ne yazık ki, Türkiye'nin hal-i durumunu inceden inceye anlatmaktadır.
Çünkü
Çarpık doku öyle bir "çürümüşlük" içermektedir ki, kurumlar ve içtihatları sorunlar dehlizi gibi.
Zaten;
Ülke ahalisi ile devlet ikmali noktasında en büyük "çelişki" ve handikap yaratan ruh hali, kurumların yüzlerindeki daimi maskelerdir.
Toplum,
Destekli değil, kurum destekli bir yüz.
Ki yıllardır;
Bu "derinlik" arz edici maskeli yüzler ülke ve millet nizamı açısından hep, zıt istikametle ikmal olmuşlardır.
***
Özellikle de;
İnsan Hakları, Demokrasi, Hukuk ve Özgürlükler başta olmak üzere.
Dil, din, inanç.
Ve tabi ki haklar açısından, ikmali mümkün olmayan tahribatlara yol açtığı gibi.
Bedelleri de, ağır olmuştur.
Bugün;
Devlet ile millet arasında "uyuşmazlık" varsa.
Bugün;
Haklar ve diller açısından; "kimlik" çekişmesi hâsıl ise.
Bugün;
Yasama, Yürütme ve Yargı mekanizmasında "dişliler" randımanlı işlemiyorsa.
Ve birbirlerine karşı "diş" bileyecek halde bulunuyorsa.
Bugün;
Anayasa dâhil olmak üzere, yasalar ve kanunlar "çağın ve toplumun" gerisinde kalmışsa.
Bugün;
Sen, ben ve öteki ayrışmasıyla, toplumda hizipleşme körükleniyorsa.
Bu tamamen;
Cumhuriyet tarihiyle "vücuda" gelen, totaliter ve statükocu yapının "üstün" görülmesindendir.
***
Bakın;
Son yıllarda milletle "hainane" kutuplaşma içerisinde olan, "gelenekçi" birçok kurumun "maskesi" bir bir düşmektedir.
Bugün;
TSK’nın içerisine sızmış; Ergenekon gibi "derin" yapılar konuşuluyorsa.
Bugün;
Yargıda bireysel noktada "çürümüşlükten" mesleki taassuptan, "Adalet" duygusunu çiğneten, hukuk anlayışından, bahsediliyorsa.
Bugün;
Siyaset, Mafya ve Bürokrat "üçgenindeki" menfaat uzlaşısından, dert yanılıyorsa.
Bugün;
Kürt sorununun çözümüne ilişkin atılan olumlu adımların, inanılmaz ve beklenilmez hamlelerle sekteye uğratılmasından, yakınılıyorsa.
Bugün;
Ülkede "haklar" verilmeli, sivil irade üstün gelmeli, demokrasi yüksek seviye kazanılması gerekir denilirken, "ülkeyi böler" paranoyası varsa.
Bugün;
Devletin içerisinde "derin devlet" yapısından ve varlığıyla, geliştirdiği "çetevari" yapılanma söz konusu ise.
Bu tamamen;
Ülkenin seyr-ü seferindeki "çarpık ve yamuk" halinden gelmektedir.
***
Eğer;
Yoksulluktan, yolsuzluktan, işsizlikten, istihdamsızlıktan, eğitimsizlikten, sağlıksızlıktan.
Rüşvet, usulsüzlük, vurgun, peşkeşlikten bugün; ahali olarak muzdarip isek.
Bunun sebebi mucibesi millet olarak "aldatılmamızdandır"
İşte size son günlerde vücuda gelen bir kaç hadise.
Ve bu hadiselerin; süreç açısından neyle "yoğrulduğuna" bi bakalım.
Öncelikle;
Aktütün Jandarma Karargâhının yanı başında bulunan "silah ve mühimmat deposu".
Dile kolay;
Aktütün "onlarca" şehit veren, bir kaç "şaibeli" saldırıya maruz kalan, askeri zaafiyeti ortaya çıkan bir karakol.
Hemen burnunun dibinde;
TSK'ya göre,
"...Envanter dışı silah, mühimmat ve patlayıcı" bulunuyor.
Ve dikkat çeken nokta da;
TSK ilk kez kamuoyuna yansıyan bu duruma karşı, saydamlık içeren bir açıklamada bulundu.
"Silahların herhangi bir olayda kullanılıp kullanılmadığı araştırılıyor. Bulunan silahlar, TSK’nın envanterinde görünmüyor."
Her nevi neyi içerse de;
Kendi çevresinde "güvenliği" sağlayamayan.
Burnunun dibindeki;
Bu cephaneliği göremeyen, güvenliğin zafiyeti, işte "yamuk" hali gösteriyor.
***
Bence;
Birçok düşünce sahibinin ifade ettiği gibi; Aktütün şaibesiyle bu durum, eş pencereden tahkikata alınmalı.
Yani, baskınlar ve verilen şehitler, kullanılan silahlar. Ve bulunan; mühimmat.
Hepsi; bir bütünlük içerisinde soruşturulmalı.
Tabi ki, geçmişte "soruşturuyoruz" ama bir türlü sonucu açıklanmayan, diğer hadiseler gibi olmamak kaydıyla.
Gelelim;
Bitlis'in Mutki ilçesindeki "kazı" ve bu kazıda çıkan 12 Ceset.
Mutki çöplüğü;
Düşünebiliyor musunuz bugün "ceset" tarlası gibi.
Denildiğine göre;
PKK'ya katılmak üzere dağa çıkma hazırlığında olanlara ait cesetler.
Bu konuda; "hassasiyeti" önem arz edici bir şekilde sorgulanmalı.
Kim nasıl, öldü ya da öldürüldü diye?
***
Gelelim;
Şu CMK'nın 102. maddesiyle gelişen tahliyeler ve ardından "kuş kafesten" uçtu misali, kayıplara karışanlar.
Önceki gece;
Diyarbakır'da güvenlik açısından hareketli anlar yaşandı. Belirlenen adreslere yönelik; operasyonlar.
Valilik açıkladı;
"Şüpheli adreslerde arama yapılmış, ancak herhangi bir şüpheli bulguya rastlanmamıştır."
İnce bir ayrıntı da;
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının tahliyeler noktasında iki ay önce Yargıtay'ı uyardığı yönündeki haberler.
Malum;
Bir hayli basında yer aldı.
Biz de; konu başlığı olarak yer verdik.
Ancak;
Önceki gün ajanslardan bir haber; "uyarı" deniler bir gelişmenin olmadığına ilişkin.
Garip!
İşte bu tablodur;
Ülkenin devlet ve millet açısından "deve" hadisesinden bahsetmemize neden olan.
Anlayacağınız;
Vücuda gelen ülke nizamı "çarpık".
Ve tabi ki; kurumsal ölçekteki "makyajlı" yüz. Ne hazin ki; ikisinin de tek resimde yer alması, bize bu ülkenin hal-i ruhiyetini yaşatıyor.
Onun için;
Bir bütünlük içerisinde "çarpık ve makyajlı" yüzlerden arınmamız gerekiyor.
En önemlisi de;
Yamuk halimizin her geçen gün biraz daha farkına varılması.
Ve gerçeklerin gün ışığına, kirli yüzlerin de maskesinin düşmesi; demokrasiye doğru yürüyüşün olumlu bir seyir içerdiği, gerçeği.
Yani, seyir hayra doğru gidiyor..
* * *
SÜMER İSTİFASI!
Ve.
Beklenen istifa geldi; Bay Çetin Sümer'den!
Dün;
Basının karşısına geçip, açıkladı "ben artık yokum" diye.
Sanırım;
Görev süresi içerisinde aldığı en doğru karar bu olsa gerek.
Tabi;
İstifasıyla alakalı hazırladığı basın metnindeki "ifadeler" biraz kurgulayıcı.
Bugünden itibaren;
Olabileceklerden sorumlu değilim diye?
Özellikle de,
Vali Mustafa Toprak'a "ince" göndermeleri, bilahare tartışılır.
***
Ama genel itibariyle;
Sümer öyle inanıyorum ki, "bizim ve ailesinin" baskıları sonucu bu adımı attı.
Çünkü;
Aldığım bir duyuma göre aile büyüklerinden birinin, durumu il valisiyle görüştüğü.
Onun için de;
Basın toplantısında soru kabul etmede, imtina etmiş.
Evet.
Sümer gitti. Yeni bir dönem, yeni bir başlangıç.
Ve tabi ki; "zaman hatta saat" kaybetmeden, 2 Şubat'taki Kongre dahi beklenmeden kollar sıvanmalı.
Hafta sonu;
Maç olduğunu da unutmamak lazım.
Haydi hayırlısı.