YANLIŞLARIN TASHİHİNE FIRSAT VE DOMUZ GRİBİ!

Dün ne trafik yaşadık ama! Değil baş dönmesi, kalpler tekledi. Sizi bilmem ama ben bir hayli 'kalbi' yordum.

Çünkü bir tarafta Mahmur ve Kandil'den gelen grubun 'takibatı' ve olabilecekler? Diğer taraftan Diyarbakır!

Son günlerin 'ölüm korkusu' salan 'Domuz gribinin' Diyarbakır'da yarattığı kaos! İki hadise arasında mekik dokuduk.

Öyle ki; hangisine yetişeceğimizi ve hangisine daha çok ayrıntı getirebileceğimizde; bir hayli kapıştık.

Sonunda şu karara vardık; iki hadise de bizler ve bölge için çok önemli.  İkisi de hayati öneme haiz!

Onun için mevzuların seyrindeki 'öneme' göre, tavır alalım. Öyle de yaptık!

Sabah saatlerinde, Öcalan'ın çağrısı üzerine Mahmur ve Kandil'den 4'ü çocuk, 8'i kadın 34 kişi 'yola çıktı'!

Kuzey Irak tarafındaki 'aksamalar' nedeniyle akşam saatleri Habur'dan giriş yaptılar.

***

Yani biraz gecikmeli geldiler. Habur kapısında onları kapıda bekleyen güvenlik birimleri 'teslim' aldı. Ve 'sınır karakoluna' götürüldü.

Diyarbakır'dan giden 'özel yetkili' 4 savcı ve bir hakim sorguluyor. Yazıyı kaleme aldığım saatlerde 'sorgulamaları' sürüyordu.

Diyarbakır, Şırnak ve Batman'dan 45'e yakın 'avukat' gözetiminde sorguya alınırlarken, beraberinde 'taleplerini' içeren bir de mektup var.

Şayet serbest kalırlarsa ki, 'büyük olasılıkla' öyle olacak. Çünkü 'suç işlemeyen' eyleme katılmayan kişilerden 'seçilen' bir grup.

Kandil ve Mahmur'un 'kaleme aldığı' ve Türkiye'deki yetkililere iletilmek istenilen talepler içeren mektubun ayrıntıları da belli oldu.

9 maddelik talep listesinde sivil anayasa, Kürtçe öğrenmek, çocuklara Kürtçe isim vermek gibi istekler var.

Özetle; Öcalan’ın hazırladığı yol haritasının kamuoyuna açıklanması, PKK’ya karşı düzenlenen askeri operasyonların durdurulması.

Kürtçeyi özgürce konuşmak, öğrenmek, çocuklara Kürtçe isim vermek. Demokratik çerçevelerde siyaset yapmak.

Doğu ve Güneydoğu’daki Kürtlerin yaşadığı köy, kasaba ve şehirlerde özel harekâtçı, korucu ve polisin baskı yapmaması.

***

Bahsedilen ve talep edilenleri şöyle 'satır arasını' genişletsek bile; 'demokratik' taleplerin ötesinde bir talep gözükmüyor.

Kim nasıl bir format geliştirir bilemem. Ama bildiğim; ustad Mehmet Altan'ın ifade ettiği gibi; 'Barış Habur’dan girmekte'!

Bundan sonrası, 'Habur'daki' sorgu, MGK’nın 'bugünkü' toplantısı ve çıkacak 'bildirge' rota çizecek. Tabi ki; DTP'nin 'grup toplantısı'!

Silopi ve Diyarbakır'daki mitingin sonucu. Eğer bu süreç 'barış' ekseninde sağlık içinde yürürse, o zaman "savaş lobisi" iyot gibi su yüzüne çıkacaktır.

Barış 'çok yakın', kardeşlik daha çok yakın! Sevgi ise bir adım ötede bile değil. Yeter ki; 'geçmişin' yanlışlarına 'yönelmeyelim'.

Ateşe de 'körükle' gitmeyelim. Çünkü bugüne kadar; 'Kürtlere karşı ciddi bir vatandaş 'muamelesi' gösterilmedi.

Arık 'değişim diyelim', artık milli birlik ve bütünlük diyelim. Ve ana koşullarımız; 'barış, kardeşlik, sevgi ve kucaklama olsun.

En önemlisi 'Kürt' Kürdüm diyebilsin, Türk olan da Türküm diyebilsin. Ve her ikisi de ; 'Türkiyeliyim' demeyi öğrenebilsin.

****

Ne var bunda? Hiç bir şey yok! Sadece var olan yıllardır bizi 'helak' eden 'savaş lobisidir'! Ve 'kan, savaş naraları' atanlardır.

Terörden 'prim ve güç' alanlardır! Onun için; dün de ifade ettim. 'Tarihi bir fırsat' gelişiyor. Barış Habur'dan girdi.

Üzerinde hangi kurgular geliştiriliyorsa gelişsin, kimin amacı ve iç dünyası neyi 'kavram' olarak taşıyorsa taşısın.

Önemli olan; Güneydoğu insanının ekseriyetidir. Onun için; geçmişin "yanlışlarını" da tashih edecek bir gün olarak görelim.

****

DOMUZ GRİBİ

Ve gelelim ikinci hadiseye. Yani Domuz Gribine! Sabah saatlerinde İl Valiliği 'yazılı' açıklamada bulundu. Domuz gribinin görüldüğü 'okul' sayısı 4.

Teşhis konulan vaka da; 5'i öğrenci 7. Ve bu 4 okul'da eğitim-öğretim 5 gün süreyle tatil edildi. Rahat bir nefes aldık.

Çünkü gerek önceki gece gerekse günün sabahında 'yoğun' bir panik telefonuna ve mesajına maruz kaldık.

'Ne oluyor, ne bitiyor?' diye! Nitekim 'hastanelerde de' aynı yoğunluk baş gösterdi. En küçük bir 'şüphe', insanları hastaneye yöneltti.

Böyle olunca da, 'acil servisler mi, klinikler mi, poliklinikler mi, özel hastaneler mi?' doldu taştı. Panik, korku ve kaos!

Çoluk, çocuk kadın yaşlı herkes! Öyle ki, başı ağıran da koştu! Acaba bende 'domuz gribi' virüsü mü var diye.

Hastanelerde insan seli oluşunca 'şikâyetler' de arttı. 'Hekim yetersiz, sorumlular nerde, uzman bulamıyoruz?' gibisinden.

***

Ki dün akşam Diyarbakır Devlet Hastanesinin Acil Servisi 'tam bir curcuna'! Bir taraftan 'fiş' kuyruğu diğer yandan, doktor kuyruğu.

Ve ne yazık ki; sadece 2 milyon nüfuslu Diyarbakır'a hitap eden hastanenin acil servisinde zavallı diyebileceğim, üç tane doktor.

Bi koşuşturma, bi mücadele! İnanılmaz bir performans! Helal olsun. Ama ne var ki; 'yetersiz', yetişemiyorlardı.

Domuz gribi 'şüphesiyle' gelenlere mi baksın, yoksa damdan düşene mi, trafik kazasına mı?

Garip olan da; akşam saatlerinde İl Valiliğinden 'yazılı' açıklama geldi. İl Valisi Hüseyin Avni Mutlu Başkanlığında 'Kriz masası' oluşturuldu.

İldeki tüm 'hastaneler' teyakkuza geçirildi. İzinler 'kaldırıldı', hekim ve diğer personellerin sayısı artırıldı.

Ve tabi ki; Diyarbakır merkezdeki tüm 'İlk ve orta öğretim' okulları, (Salı) bugünden itibaren 7 gün süreyle tatil edildiği açıklandı.

Şimdi İl Kriz Merkezi'nin 'bu açıklamasıyla', Devlet Hastanesi Acil servisindeki 'manzarayı' yan yana getirdiğimde, 'ne yaman çelişki'!

***

Evet! Diyarbakır 'ölçeğinde' durum bir hayli ciddi! Domuz gribi hastalığı da 'göz ardı' edilecek bir salgın değil.

Dünya Sağlık Örgütü'nün açıklamasına göre, Domuz Gribi 'tehlikesi' şimdiden 3'üncü sırada. Yani tehlike büyük. Hastalığın 'üreme' kaynağı Domuz!

H1N1 taşıyan Influenza A tipi virüs, insandan insana, hapşırık, öksürük ve hatta tokalaşma yoluyla bulaşabiliyor. Normal grip vakalarını bilirsiniz.

Ani ateş, kas ağrısı, boğaz ağrısı ve kuru öksürük gibi benzeri belirtiler. Domuz gribinde de bu benzerlerin dışında bir de aşırı kusma ve ishal var.

Dün Dicle Üniversitesi (DÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Kemal Çelen'le konuştum.

Kendisi de, 'Kurulun' üyelerinden. Kesin bir ifade konuştu, 'Kuş Gribi' salgınında da aynısını söylemişti. 'Bu gribal enfeksiyona alışmalıyız".

Yani 'sonuçta' bu salgınlar dalga-dalga gelip gidecektir! Ülke genelinde 41 vaka tespit edildiğinden söz ederken, bu demektir ki virüs yeni.

Tabi bunu söylerken uyarmıyor da değil. Önce 'paniğe ve kaos ortamına' gerek yok diyor ve ekliyor, 'vaka sayısı artabilir, ölümcül bir hastalık olmasına rağmen yüksek bir ölüm riski yok.'''!

***

Çelen'e göre 'kamuoyunda' bir hayli tartışma konusu olan 'aşı' güvenilir ve ülke olarak 'acilen' kullanmamız gerekir.

Test çalışmaları tamamlanmak üzere. Risk gruplarına göre, öncelikle sağlık çalışanları, daha sonra çocuklar, hamileler ve risk grubunda bulunan herkesin aşılanması doğru olacaktır' dedi. Ne diyelim! Bir dönem 'deli danayla' uğraştık, ardından 'Kuş gribi', ülkede 'kanatlı canlı' bırakmadık. Şimdi de 'Domuz' gribi.

Öyle görünüyor ki 'domuz gribi' bizi bir hayli 'etkileyecek?'! Çünkü yazıyı kaleme aldığım saatlerde yeni veriler geldi.

Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı, Diyarbakır dahil 10 pilot ilde 'kırmızı' alarm verdi. Bir dizi 'ihtimaller' üretiliyor.

Özellikle 'İlk ve orta öğretim' kurumlarında öğrenim gören milyonlarca öğrenci için. Virüs bu alanda yayılırsa 'maazallah'.

Onun için de; 'okulların' uzun süre tatil edilmesi halinde, öğrencilerin derslerinden geri kalmaması için nasıl bir 'uygulamaya' gidilebilinir?

***

Böyle bir ihtimal 'gelişirse', sanırım televizyon kanalları aracılığıyla 'paket' programlar geliştirilip, ders anlatılacak.

Ve böylece, 'ilk ve orta öğretim' okullarındaki öğrenciler, buradan sanki sınıftaymış gibi 'ders' görecekler.

Saat 21.00 itibariyle 'teşhis' konulan vaka sayısı Diyarbakır merkezde 21.  Peki kendimizi nasıl korumalıyız bu domuz gribi iletinden.

Onu da sevgili Çelen şöyle açıklıyor:

"Grip belirtileri olan çocuklar evlerinde istirahat etmeli, zorunlu olmadıkça dışarı çıkmamaları, kalabalık ortamlardan uzak durmaları lazım.

Eller sık sık su ve sabunla yıkanmalı. Öksürük veya hapşırık esnasında ağız ve burun tek kullanımlık kâğıt mendil ile kapatılmalıdır.

Ve kullanılan mendil çöp kutusuna atılmalıdır. Evler ve diğer kapalı mekânlar sık sık havalandırılmalı, özellikle sık dokunulan eşyalar ve yüzeyler temizlenmelidir."