YANLIŞTAN DÖNMEK!

Sadakat ve sadakatsizlik!..

İnsanı insan eden en belirgin "vasıfların" ana kraliceleridir..

Çünkü; üreme ve hayat bulma alanları "insanın" karekter yapısında mevcuttur..

Bu mevcudiyet; "erdemliliktir"!..

Taktir olunan odur ki; erdemlilik dürüstlüğün, güvenirliğin, bağlılığın ve şeffaf olabilmenin en büyük "kriteridir"

Sonuç itibariyle sadakat'ın "güçlü" yapısıdır.

Sadakat ta; "yaşamın" her alanı için geçerlidir..

İster "evlilikte", ister "iş alanında", isterseniz günlük hayatın akışında olsun; "sirayeti" geniş bir yelpazeyi içermektedir..

Evli çiftlerden başlayıp, büyüklere kadar.. Hepsinin "ana sıcak" duygusu, sadakattır..

Eğer Anneye, babaya karşı "sadakatli" bir tavır içerisinde iseniz, bu sizin "onlara" vermiş olduğunuz değerin "kutsallığını" gösterir..

Eşin en vasıflısı ve değerlisi hiç kuşkusuz ki, aynı yatığa baş koyduğuna karşı "dürüst ve sadaklık" göstermesdir..

***

Peki ya sadakatsizlik..

Sadaksizlik ise, "Sizlik" ekiyle, tam aksi bir istikameti teşkil eder..

Nefatif ile Pozitif anlamında..

Çirkefliğin, üçkağıtçılığın, ihanetin, bağnazlığın ve bağlısızlığın "üreme" mekanizması olan "sadakatsizlik", ahlaki değerlerin de, "yok" anlamını içermektedir..

Sadakatsizliğin "tanımı" aslında çok geniştir..

Hayatın her alanı, zamanın her saniyesi "bu durumun" çirkin yüzüyle, meşgul olabiliyorsa, bu "ahlaksızlığın" geldiği korkunçluğu gösterir..

Ailesine ve büyüklerine ister bayan ister erkek olsun; "dürüst" olmadığının gösterir..

Bugün; evliliklerin "son bulmasındaki" en büyük neden, "sadakatsizliktir"..

İster erkekten, isterseniz de bayandan gelsin..

Olabilecek en küçük "güvensizliğe" dayalı, hareket ve girişim "sonucu" olmayan bir tahribatı geliştirir..

Ne yazık ki, bugün "mevcut yaşam" değerleri böyle bir batağın içerisinde yer almaktadır.

***

Sadakat ve Sadakatsizliği tanımlama noktasındaki bu kısa özeti aktarmamın asıl nedeni, son günlerde "mide bulandıran" bir "söylentinin" artık aleni bir şekilde yaygın hale gelmesidir.

Vaka her ne kadar "söylenti" üzerine kurgulu ise de, acı ama gerçek..

Çünkü; daha önce de duruma alakalı olarak "benzer" noktalarda, ihbarlar almıyor değildim..

Uzun süreden beri de; "beynimi" kemirmiyor değildi..

Gerek gündemin baş döndürücü sıcak gelişmeleri, gerekse de; "kişilerin özel" hayatına alakalı olması münasebetiyle; hep öteledim..

"Kişilerin özel hayatı" bizleri alakadar etmez diye..

Meslek anlayışımda, böylesi "durumlara" karşı pek bir alaka göstermem..

Ama "vaka", hem kurumsal hem de ailevi bir "tahribata" neden olacağını düşünerek, bu kaideyi bir an olsun "unutmak" istedim..

Lakin; "özel hayata" müdahale olabileceğinden, olayın yaşandığı yer ve olayın kahramanları noktasında; "sükütü" yeğledim..

Tabi; önemli olan "bu çirkin" durumdan "geri adım" atılmasıdır..

Yani; "ağza sakız" haline gelen; "çirkin" sevdadan tarafların "akl-i selim" bir hareketle, dönmeleridir..

En önemlisi de; "ağızlarından" düşürmedikleri, hakkı, hukuku, adaleti, güvenirliği, ve şeffaf olabilmeyi "yeniden", ele almaları; "olabilecek" vahim gelişmelere de "zemin" yaratmamalarıdır..

Bu da; kurumun yüceliği için önemlidir..

Onun içinde; "duruma" fazla bir kurgu getirmeden, "anlayan anlar" diyerek, konuyu burada noktalamak istiyorum..

***

Yoksul ile Bakkal!..

Yoksulun biri bir bakkaldan sadaka istedi. Bakkal kovalayıp küfretmeye kalkınca o da ayakkabısını çıkarıp bakkalın başına indirdi. Bakkal doğru kadıya gidip şikayette bulundu. Kadı yoksulu çağırtıp:

- "Niye vurdun bakkala?" diye sordu.

- Bana küfretti de ondan.

- Yine de kötü bir şey yapmışsın. Ama fakir olduğun için sana fazla ceza vermeyeceğim. Bakkala yarım kıran ver ve git!

Cebinden bir kıran çıkaran yoksul, parayı kadıya verirken onun başına da ayakkabısını geçirdi:

-Adalet buysa, yarım kıranı sen al, yarım kıranı da ver ona!