Yaşanan; Muratsızlık gayretkeşliği!
Kim demiş;
"İki inat eder bir murat" diye!
Sanmıyorum!
Ne mümkün.
Çünkü bugüne kadar "vaki" olmuş değildir; "İki inadın bir murat ettiği".
Etmez!
Edemez de, edeceği varsa; "o da murat" değil, muratsızlıktır!
***
İşte Diyarbakır'ın,
Cumartesi günü yaşadığı "olağanüstü" mevzuu da, ne hazin ki bu ikmalde oldu.
İki inadın;
Ürünü olan "muratsızlık" hâsıl edildi.
Aslında;
Huzursuzluğun,
Kaos ve şiddet atmosferinin, "oluşacağı" belliydi.
Malum, bir süredir, Diyarbakır "hayat ikmalinde", sakin ve huzurluydu.
İnsanlar, günlük hayat meselelerine yoğunlaşmış!
İş-aş'a odaklı bir şekilde, "sosyal ve ekonomik" meselelerin, çözüm gayretindeydi.
"İyi şeyler" oluyordu.
***
Ama ne var ki;
İki inadın gayretkeşliğiyle yeniden "kötü sürece" dâhil olundu.
Nasıl mı başladı?
BDP adına "Özgürlük mitingi" verdiği bir organizasyona yöneldi.
14 Temmuz'da,
İstasyon meydanında, Öcalan'a "yönelik" miting "izni istedi".
İl Valiliği ise;
"İzin" talebini, çeşitli gerekçelerle "kabul" etmeyerek, yasak dedi.
"Miting" yapılmayacak!
***
Ve;
"İki inadın" murat etmeyeceği gerçeğiyle "inatlaşma" başladı.
Devlet; "Yaptırmam. Yasal, izin yok!" dedi.
BDP kabulü mümkün değil hükmüyle; "Sen yaptırmazsın. Ama biz yaparız!" dedi!
Reste, rest, ama yine rest!
***
BDP Milletvekilleri, Belediye Başkanlarıyla sokağa çıktı.
"Cumartesi günü mitingimiz var" diye, davet yaptı.
Valilik ise; "miting yasal değil, izni yok" açıklamasını ardı sıra yaptı.
Bir-iki gün sonra;
Yani mitinge 48 saat kala Valilikten bir açıklama daha geldi.
"Şok" bir iddia.
PKK'nın, "Öz-savunma güçleri" dediği grup, "mitingde" suikast yapacak.
Halkla-güvenlik güçlerine "ateş" açılacak böylece, "Diyarbakır'da kaos" yaratılacak.
Buna dair; "çok sayıda silah ve mühimmat" ele geçirildi, denildi.
***
Ve; Cumartesi günü, derler ya "olan oldu"!
BDP "ısrarcı" tutumunu sürdürdü.
İstasyon meydanına, girmek ve mitingi yapmak için, "uğraş" verdi!
Yasal olmayan;
Mitinge "izin vermemek" için, güvenlik güçleri, "girişleri, meydana giden yolları kapattı.
Hani,
18 Mart'ta Nevruz'u "erken kutlama" vardı ya.
Denildi ki, O gün gibi olur, "polis izin gösterir".
Ama olmadı.
Polis,
Ne müsamaha gösterdi ne de, izin verdi.
Kent önlemlerinin dışında,
Diyarbakır'a toplu gelişleri de, diğer illerden gelmek isteyenlere de; izin vermedi, bırakmadı.
***
Ama gel gelelim;
Bir senden, bir ondan, bir bizden "derken", iş çığırından çıktı.
Tabiri caizse şehirde; her şeyin "altı-üstüne" getirilir bir halle, gerilim ve şiddet atmosferi oluştu.
Gazetenin,
Merkez yönetim yeri bildiğiniz gibi Yenişehir!
Aziz Mahmutoğulları.
Pek enderdir,
Toplumsal olayların "buralarda" vuku bulması.
Ama Cumartesi günü;
Bizim semtte de, "olaylar ve gaz bombaları" hâkimdi.
Bir ara pencereye yöneldim.
Dışarıdaki,
Kalabalık, atılan sloganlar ve patlayan "gaz bombalarının" sesleri.
Manzara ürkütücü!
***
Bırakın, olaya karışanları.
Olaylarla hiçbir ilgili olmayan sade vatandaşlar.
Çaresizlik içerisinde;
Koşuşturuyor, korku ve panik içerisinde, "aman bana" bir şey olmasın.
Bir taraftan atılan taşlar.
Diğer taraftan; "gaz bombaları".
...Yenişehir "olup-bitenle" alakalı gördüğümüz taraftı.
Ya, Suriçi, Melikahmet. Bağlar, Sento Caddesi, Koşuyolu ve Kayapınar.
Daha bir harap!
***
Haber merkezindeki arkadaşlarımızın anlattığı.
Ve çekilen görüntü, kameralara yansıyan karelerin anlatımı.
Ne diyeceksiniz?
Arabalar yakılmış.
İşyerleri ve marketler yağmalanmış.
Dikkat edin,
Polis o kadar ki "gaz bombası" atmış ki, "tüketmiş" elindeki tüm gaz bombalarını!
Merkezden,
Diğer illerden "talepte" bulunmuş!
Velhasıl vatandaş adeta ölümle burun buruna gelmiş.
***
Günün bilânçosu.
Tabi, resmi rakam.
İl Valisi Mustafa Toprak'ın açıklamasına göre.
Bilânço şöyle;
23'i polis, 79 vatandaş yaralı.
BDP Milletvekili Pervin Buldan'ın yansıra iki vatandaşın tedavisi devam ediyor.
Buldan,
Akşam saatlerinde Sağlık Bakanlığının tahsis ettiği özel ambulans uçakla, Ankara'ya kaldırılmış.
Tedavisi sürüyor.
Atılan,
Bir gaz bombasının ayağına isabet etmesi sonucu yaralı!
***
Gözaltı,
Ve maddi kayıp ile yakılmalara gelince.
12'si çocuk, 87 kişi gözaltında.
2'si yakılan
Birinin de altına patlayıcı koymak suretiyle, 9 araca hasar verilmiş.
Pek tabi ki,
Resmi kayıtlara geçmeyen meselenin bilânçosu için de, "iki katı hatta üç katından söz" ediliyor.
Dedik ya;
Cumartesi günü yaşanan ve yaşatılan "vahim" di!
***
Miting,
Esnasında polisin ve BDP'lilerin "diyalogları"..
Karşılıklı, "zıt ifadeler" kullanmaları.
Onları, dikkate almadan diyorum ki galiba yine aşırılar kazandı.
İki tarafın aşırıları.
Yani;
Yine yasakçı zihniyet,
Yine, kan ve gözyaşından "nemalanan" anlayış kazandı.
Biliyorum;
Dün sabah itibariyle ortaya çıkan tabloya bakıp sevinç naraları atan yok değil.
Var.
Onlar de herkesçe bilinmekte.
Evet, iki inadın bir muratsızlık olacağı ikmalliye, "keyif" çatıyorlar.
***
Olan kime oldu;
Elbette ki "barışa, huzura, kardeşliğe".
Ve yeşeren;
Çözüme dayalı "umutlara" oldu.
Ne yazık ki;
Halk sokaklarda inim inim inlerken.
Bu kaosu planlayanlar,
Polis ile halkı karşı karşıya getirenler sırça köşklerinde, günlerini gün ediyorlar.
***
Sonuç itibariyle;
Şu hakikati artık herkes ama herkes "iyi görmeli" ve iyi okumalı.
Kim olursa olsun;
Güç gösterisi yaparak Kürt sorununu çözmenin mümkün olmadığını bilmeli.
Özelliklen de artık devletin aklıselim tarafı.
Ve pek tabi ki BDP’nin egemen güçleri bu "hakikati" anlamalılar.
Sormak istiyorum;
Cumartesi bu kadar gerilim ne getirdi?
Kürt sorunu çözüldü mü?
Öcalan özgürleştirildi mi?
Ya da, Diyarbakır "imaj mı" kazandı?
Devlet daha bir itibarlaştı mı?
Devlet,
Güç kaybına mı uğradı, yoksa "güçlüğünü mü" ispatladı?
Dediğim dedik mi?
Hayır.
Tam aksine gelişmeler ve intibalar oluştu.
En önemlisi umutlar biraz daha ötelendi.
***
Hep derim,
Bir kere daha derim, gerekirse binlerce kez daha ifade ederim!
Barışı gerçekten istiyorsak;
Samimi bir şekilde kaostan huzursuzluktan gençleri "ateşe atmaktan" bir an önce vazgeçmeliyiz.
Ve herkes,
Devletin bizath-i kendisi,
Ve Kürt siyasal hareketi, "yeter artık" ilkesiyle, "kendini sorgulamalı?"
Ne yapıyorum,
Yaptığım ne kaybettiriyor diye?
***
Gelin;
Devletin "aklıselim" babacanlığı öne çıksın,
Gelin;
Bu meselenin sorumlu ve muhatabı bir kez olsun; "samimiyet" çizgisine yönelsin.
Hiçbir kaygı, ön yargı ve koşullar icra etmeden!
"Ak ve masum bir duyguyla", öne çıkıp, İnsiyatif alınsın.
Şayet bunu yaptığınızda;
Emin olun ki bu halk Türkü ve Kürdüyle sizlerden binlerce adım önde koşarak "barışı tesis" edecektir.
Yeter ki;
"Muratsızlık" yapmayın.