YAZ KARARNAMESİ!…
Hakim ve savcılar için yayınlandı!.. Terfiler de dahil.. Bu yıl ki, “değişim” hayli kapsamlı.. 5 bin 75 Adli, 351 de idari.. Yani toplamda 5 bin 426 hakim ve savcının görev yerinde değişikliğe gidildi.. 33 İl’in de, Başsavcısı değişti…
***
Tabi her değişimin, atamanın kendisine özgü mahallesinde yarattığı bir tartışma söz konusu.. Pozitif ve negatif yönünde.. Kimi memnun, kimi değil.. Ancak, bu yılki yaz kararnamesi, iki yönde dikkat çekici bir kimlik kazandı diyebilirim..
***
Şöyle ki.. Önceki dönemlerle kıyasladığımızda, köklü, kapsayıcı ve nerdeyse Yargı Kurumu’nun yüzde 35’ine tekabül edebilecek bir; “değişim” oldu.. Bunu, son dönemlerde yargı üzerinde yaratılan, “olumsuz noktadaki” hadiselere bağlıyorum!..
***
Ne diyoruz!… Bir yerde arıza-i durum hasıl olmuşsa, ivedilikle bakım ve onarım gerekli.. El vermiyorsa, kökten vurulacak neşterle, yenilenmeli!.. Aksi takdirde sirayeti yüksek dozajda, yayıldığında önü alınmaz, telafisi imkansız haller yaşanır/yaşatılır!…
***
İkinci dikkat çekici ise; Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yargıda bir ilkin gerçekleşmesi.. Bir bayan, başörtülü savcının Başsavcı olarak, atanıp görevlendirilmesi!.. Tarihin vesayetçi kimliğinde, inşa edilen tabular noktasında; atılan adım bir milattır..
***
Her ne kadar, “olması gereken, sıradan bir hadise” ise de, çok da konuşulması taraftarı da değilim.. Ama geçmişle bugünü yan yana getirdiğimizde; özellikle genç neslin bilmesi ve tarihsel yaşananlara vakıf olabilmesi noktasında; “nerden nereye geldik?”…
***
Bırakın bir hakim ve savcının “başörtülü” olması.. Ya da, bir avukatın duruşmada “başörtülü” olarak savunmasına, izin verilmesi!.. Anında meslekten “ihracın” en büyük suçu görülerek, kapı önüne konulurdu.. İşte o günlerden bugünlere geldik?..
***
Tabi önemli olan; o makama gelen kişinin giyimi, kuşamı, yaşam anlayışından çok, “ehil ve liyakat” ölçüsüdür.. Önem arz edici; siyasallaşmayan, kutuplaşmayan, ideolojik fikriyatın etkisinde kalmayan, cüzdanı değil, vicdani ve imani noktada; görev ifa etmesidir..
***
Gümüşhane’ye Başsavcı olarak atanan Tuba Ersöz Ünver aslında iki; “ilkleri” yaşatan bir isim.. Çünkü, hem ilk Başörtülü Başsavcı hem de ilk kadın Başsavcı olma ünvanına haiz oldu.. Yargı tarihine, bu iki ilklerle yazılıp, not olarak düşülecek.. Yargı camiasına yaz kararnamesi hayırlı olsun…
***
NASIL BİR KARAKTER!…
Hayatın olağan akışına aykırı haller yaşıyoruz!.. Akıl ve mantığındaki devre dışı kartellerin attığı, enva-i sorgulamanın yapıldığı, siyasi bir “karakter masası” oluştu..
***
Biri “ben ensarım” diyor.. Diğeri “ben sosyal demokratım..” Ötekisi “ben faşistim” diyor… “Sosyalisti, seküler, batı ve emperyal” karakteri tam teşekküllü, ben yaşıyorum” diyeni yanında..
***
Tabi, “siyasi karakterlerini” masada tanımlarken, işin icraatına gelince de topyekün “tüm karakterleri” ruhlarında ve giyim libaslarında, tertipliyorlar.. Yani hem ensar oluyorlar, hem de faşistin dik alası!…
***
Tablo der demez insana çığlık attırıyor.. Söyleyin eh ahali “hangi ülkede yaşıyoruz?..” Ve bu nasıl bir topluluk halidir..
***
LAF MI ŞİMDİ?.
Neymiş!… Erdoğan “üçüncü kez” Cumhurbaşkanı adayı olamazmış?.. Niye?. Verilen yanıt; Anayasa’nın 101. Maddesi.. Ne diyor; “Cumhurbaşkanı üst üste iki kez seçilebilir..?” Doğru, itiraz eden yok!..
***
Ama aynı Anayasanın bir de 18. maddesi var.. Ki bu madde, “Başkanlık sistemine” geçiş noktasında, 17 Nisan 2017 referandumunda “değişikliği” kabul edildi..
***
Ve denildi ki; “Yapılan değişiklikler, birlikte yapılacak ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’ne ilişkin takvimin başladığı tarihte uygulanır”
***
Hal bu iken, “yasa değişiklikleri” geriye dönük icra edilmediğine göre!.. Ve yeni bir yönetim sistemine dahil olup, yeni bir seçim sistemiyle, Cumhurbaşkanı seçildiğine göre!… Kısır çekişme nedir?!..
***
367 garabetiyle, Türkiye’ye “vesayet” inşa eden, Sabih Kanadoğlu, yine “suyu bulandırmada” meziyet ve görev telakki ederek, Erdoğan “aday olamaz” diyor.. Eee, “Muhtar bile olamaz” dememişlerdi..
***
Doğru muhtar olamadı, ama Cumhurbaşkanı oldu!.. Ve halkın seçtiği cumhurbaşkanı oldu.. Halk istediği sürece, Erdoğan “aday olur ve seçilir?”… Yasa da emrediyor, hüküm de emrediyor!…
***
Çünkü, sizin savınız 10 Ağustos 2014’e meyil edici!.. Ama bu tarih üzerinden çek zaman ve sular aktı.. Ne seçimler yapıldı?! Onun için; suyu bulandırma haliniz; boşa kürek salmaktır..
***
Siz, seçmenin takdirini, gönlünü, teveccühünü almak istiyorsanız; “icraatlarınızla, vaatlerinizle” mevcut iktidara alternatif olabilme adına; siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel projelerinizle arz-ı endam edin!…
***
ARINÇ NE YAPIYOR?!
Birilerine göre…
Adaletli bir tutum sergiliyor..
Çok objektif konuşuyor…
Kendisine has “özgül ağırlığıyla” hareket ediyor…
Ağzımdaki, çayı püskürttüm..
Ortalık karıştı…
Neyse..
Vaziyeti düzeltip temizlik yaparken, o laf çıktı ağzımdan..
Bize değil..
Dümdük adamın yüzüne söylesene!..
Ama yemez!..
Çok sıkar..
***
SİYASİ AHLAK!…
Çok yazdık, çizdik, ifade ettik!.? Bugün değil, bir asırdır beyan ediliyor.. “Siyaset” ahlaksızlık batağında!.. Ne ar var, ne de şeref.. Her şeyden yoksun; ama her “çirkefliğe de “mübah” bakıyor!…
***
Dostlar diyor ki; “yaşanan halin önlemi için, siyasi ahlak yasası” çıkarılmalı!.. Doğrusu ben de ilk önce öyle diyordum.. Sonra ülkenin yasalarına, mevzuatlarına ve yaşamın gerçeklerine, realitesine, bakınca “pek de” anlamsız!..
***
“Ahlak” denilen kavram, yasayla, kanunla, sağlanıp dizayn edilecek bir olgu değildir ki!.. Bu kişinin yaşamında, kültüründe, medeniyetinde, inancında değil, ölçüsünde vakidir!…
***
Kişiliği bozuk, ruhu şeref yoksunu, değer anlayışları sapkınlıkla içselleşen zevata “ahlak ya da siyasi ahlak yasası”’ nasıl işler!?.. Etkisi ne olabilir ki?!.. Olsaydı, sayıları bu kadar hızla çoğalır mıydı?!
***
GÜNÜN SÖZÜ
Dürüstlere değer ver onları çarpıkların üzerinde tut, böylelikle çarpıkların düzelmesini sağlayabilirsin.