YAZIKLAR OLSUN!…

İster havaalanı deyin, ister havalimanı deyin!.. Her ne derseniz deyin, Diyarbakır'daki "hal hiç de iyi bir hal" değil!.. Denir ya hani burası "Uluslararası Havalimanı" idi.. Bilmem kaç körüklü uçak, bilmem Dünya standartlarının da üzerinde inşa edilmişti..

***

En önemlisi de, burası 2. Taktik Hava Kuvvet Komutanlığının askeri uçuş bölgesi de!.. Türkiye'nin Milli Savunmanın, "hava güvenliğinde" can damarı ve kalbi iken!… Altyapısı en yüksek donanıma sahip diye naralar atılıyordu?!!..

***

Ki daha bir kaç ay önce "iki ay süreyle" uçuşlara kapatıldı havalimanı!.. Sözde daha büyük, çağdaş ve zengin altyapıya sahip "yepyeni bir pist" yapıldı!.. Artık inişlerde ve kalkışlarda, sıkıntı olmayacak.. Hatta pistler alttan ısıtmalı ve süzgeçli, diye yapıldı.. Milyarlar harcandı..

***

Ama gel gör ki, iki kar tanesi, bir iki damla yağmur, ya da sisli bir havada, "hepsi" bir anda, lafı güzaf olup, atıl hale geliyor.. Ne bu iğrençlik ve çirkinlik hal!..  "Uçaklar ne kalkıyor, ne de inebiliyor?"..

***

İşte kaç gündür yağan karla birlikte, Diyarbakır Havalimanı "tüm müştemilatıyla" devre dışı!.. Öyle rötar ya da gecikme yok, uçuşlar bütünüyle iptal!… Garip bir hal, yürek sızlatan bir kent sahipsizliği!… Der demez insan çığlığı basıyor; "yazıklar olsun,,,"

***

Ama kime dersin!. Bugün değil, yıllardır "aynı çile, dert ve sorun!.." Çözüme, zerre-i miskal meşguliyet arz edilmiyor.. Gelen de, giden de, seçilen de, atanan da, mülki amirinden tutun da, STK'sına kadar, kent ahalisinin bir bütünü de dahil!.. Herkes olup biten; rezaletler zincirine" boyun eğici, sindirici, kabul edici bir tavır içerisinde!…

***

En sıradan rüzgar esse, uçaklar ne kalkar, ne iner!.. İki damla yağmur, ya da oluşan sisle, "uçak seferleri iptal" anonsu çakılır.. İnce ince, bizdeki "huruk huruk" kar taneleri düşse, yine "uçaklar inmez ve kalkmaz!.."

***

ALS cihazı var mı yok mu, bilmiyorum!.. Eğer ki olmuş olsaydı; bu kadar uçak iptali zafiyeti olmazdı, seferler normal bir seyirde işlerdi.. Ortaya da mağduriyetler tablosu çıkmazdı!.. Demek ki yok.. Zaten ilgililere sorsanız, "neyin cihazı derler?"..

***

Dün, çok sayıda Diyarbakırlı vatandaşlar aradı!.. Havalimanında yaşanan ve muhatap kaldıkları "rezaletler zincirine" ilişkin "veryansın edip" isyan ettiler.. Bari siz, "ketumlaşmayın" diyerek tepki gösterdiler!..

***

Koca bir kent ki, metropol, büyük bir şehir Diyarbakır!.. Güneydoğu'nun kalbi, incesi, Suriye, Irak ve İran'a "hayat solduran" Diyarbakır'ın yaşadıkları ve reva görüldükleri, kabul edilir mi?!.. Hayır!.

***

Tıpkı, kaç gündür yağan karın "esaret" aldığı şehrin hali durumu ve yaşamı felç eden, hizmetlerdeki yetersizliğin, kendini deşifre etmesi gibi!.. Dile kolay dün 507 idi, bugün 700'ün üzerinde kırsal yerleşim yerleriyle ulaşım kesik..

***

Ki, ilçelere dahi ulaşılamıyor..  Şükürler olsun ki, AFAD ve Mehmetçik var ki, "zorda olana hasta olana" havadan yetişebiliyor..? Ya onlar da olmasaydı.. Ölen ölür, kalan sağlar bizim misali, olurdu!…

***

Hasılı kelam!.. Diyarbakır havalimanında "vuku bulan" rezaletler zinciri ve ilgisizlik zafiyeti, ne zamana kadar devam edecek bilemiyorum?!.. Bu yaşanan ve yaşatılan rezaletlerin, mağdur insanların sorumlusu kim ve kimler ise hesap vermeli!..

***

İnsanlar her defasında çile, işkence, maddi ve manevi yönde zarar ve mağduriyet yaşamaya mecbur mu, mahkum mu!?..  Bu ayıpla, bu günahkarlıkla daha ne kadar yaşanılır.. Siz deyin!…

***

SÖZÜN ÖZÜ!…

Sözün özü; devlet yönetiminde başarının yolu emaneti ehline vermekten geçer.

Geriye dönüp baktığımızda liyakate riayet edildiği dönemlerde yükselmiş olduğumuzu, ehliyetin yerini sadakatin aldığı devirlerde de çöküş yaşadığımızı görüyoruz.

Emin olun, bugün çektiğimiz sıkıntıların temelinde de yine emanetin ehline verilmemesi, liyakatin sadakate feda ediliyor olması yatmaktadır. Bizden söylemesi...

***

İKİ KARDEŞ HİKAYESİ

Gel gelelim; "kardeş" olabilmeye!.. Kardeşlik, iki tarafın birbirini düşünmesiyle, kaim olur!.. İşte bu minvalde, küçük bir ders hikayesi..

"İki Kardeş?"…

Kardeşlerden biri evli, beş çocuğu var..

Diğer kardeş ise bekar.

Her günün sonunda iki kardeş ürünlerini ve kârlarını eşit olarak bölüşürler,,

Günün birinde bekar kardeş şöyle düşünür;

– Ürünümüzü ve kârımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de adaletli değil.

Ben bekarım ve pek fazla ihtiyacım yok.

Kardeşimin geniş bir ailesi var.

Onun daha fazla ihtiyacı olur.

O günden sonra bekar olan kardeş her gece evinden çıkıp, bir çuval tahılı gizlice erkek kardeşinin evindeki tahıl deposuna bırakır…

Bu arada evli olan kardeş de kendi kendine;

– Ürünümüzü ve kârımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de doğru değil.

Ben evliyim, eşim ve çocuklarım var ve yaşlandığım zaman onlar bana bakabilirler.

***

Fakat kardeşim yaşlandığı zaman ona bakacak hiç kimsesi yok.

İlerde onun daha fazla ihtiyacı olacak.

Böylece evli olan kardeş de her gece evinden çıkıp, bir çuval tahılı gizlice erkek kardeşinin tahıl deposuna götürmeye başlar..

İki kardeş de yıllarca ne olup bittiğini bir türlü anlayamazlar...

Çünkü her ikisinin de deposundaki tahılın miktarı değişmiyor

Sonra, bir gece iki kardeş gizlice birbirlerinin deposuna tahıl taşırken karşılaşırlar..

O anda olan biteni anlarlar.

Çuvallarını yere bırakıp birbirlerini kucaklarlar..

Yaşamın zamanı akıp giderken kardeşlik bencilce sadece kendini düşünmek değil…

Demek ki, başkalarını da düşünmek ve kardeşçe paylaşmaktır, kardeşlik!!!…

Ama nerdeeee?

***

GÜNÜN SÖZÜ

Ne için burada olduğumuzu bilmiyorum ama, keyif çatmak için burada olmadığımızdan eminim.