YENİ STADYUM NEDEN YAPILDI?

Evet..

Yazıma soru ile başladım..

Ama cevabı; satırlar arttıkça ve siz okudukça hakikatın netliğiyle yanıt gelir…

Hikaye misali anlatalım..

Neler oldu?

Ve bugün; nelerle boğuşuluyor?

Tabi ki; "kimler" kerameti kendinden menkul?

Bakalım!

Yeni stadyum..

Hiç kuşkusuz ki "büyük" umutlarla inşa edildi..

Spor adına.

Futbol adına..

Diyarbakır'ın "sosyal" faaliyetleri adına…

33 bin kişilik stadyum…

Avrupa-i standartta..

Ki "Mayıs" ayında açılışı yapıldı..

Görkemli oldu…

Açılış jesti, Başkan Erdoğan'dan geldi…

Stadyumu açın..

Ve Ziraat Kupası Final maçını da burada oynatın..

Ki öyle de oldu..

***

Kurumlar..

Diyarbakır Valiliği..

Spor Bakanlığı..

Yerel yönetimler bir "seferberlikle" stadyum açılışa, saha da; "Kupa Finaline" hazır hale getirildi..

Kupa final maçı yapıldı…

Fenerbahçe-Akhisar…

Maç öncesi, maç sonrası; olumlu olumsuz bir dizi hadise yaşandı..

Ama Diyarbakır adına..

Kentin o travmatik ruh halinden kurtulma adına..

Sportif "kaynaşmanın" sağlanması adına; "güzel işler" oldu..

Tabi bu karşılaşmadan; 4 gün sonra…

Diyarbakır'da önemli bir karşılaşma daha; oynandı..

O da..

Diyarbekirspor'un bir üst lige çıkmasındaki; "son basamak" olan Play-Off yarı final maçı..

İşte bu maç…

Dönemin Spor Bakanı Osman Aşkın Bak'ın talimatıyla..

Şehir ahalisinin istemiyle..

İl Valisi ve yerel yönetimlerin de; tavsiyesiyle; "yeni stadyumda" yapılması kararlaştırıldı..

Öyle de oldu…

***

O gece…

Futbol tarihi adına "rekor" bir izleyici oluştu..

33 bin kişilik stadyumda; 41 bin kişi akın ederek, maçı izledi…

Kent coşmuştu..

Heyecan yüksekti..

Stadyuma insan akını oluşmuştu…

Çoşku, sevinç anlatılmazdı..

Her ne kadar; Diyarbekirspor sezon sonunda bir üst lige çıkmadıysa da…

Şehirde esen futbol havası, stadyumun görkemli hali; "ayrı" bir atmosfer yaratmıştı.

Ama ne var ki…

Sonrası, gelişen hadiseler…

Kurumlar arası trafik…

Yetkili-yetkisiz, işlemlerin yarattığı travmatik durum; tam bir hezeyan serüveni oluşturdu?..

***

Şöyle ki..

O güzelim stadyumun "çimleri" kurumaya başladı..

Hem de üç ay içerisinde..

Çorak bir hal…

Zemindeki tahribat..

Yani saha oynanılmaz hale geliyor..

Peki, sorumlu kim?

Kimse sorumluluk üstlenmiyor..

Tabiri caizse; "kim vurduya?"…

Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü "topu" taca atıyor..

Bakanlığın "özel bir firmaya" çim bakım işini vermesini adres gösteriyor…

Yani; firma bakımı yapmamış..

İyi de sormak lazım..

Kurumsal olarak; "sorumluluk" kimde, denetim "yetkilisi" kim?

Kurum..

Firma işini yapmamışsa..

Çimlerin kurumasına neden olmuşsa..

Saha oynanılmaz hale gelmişse; "bunun" yasal mevzuatı ne diyor?

Cezai müeyyidesi yok mu?

Ya da yaptırım…

Ki geçici kabul yapılmış bir yapının "eksiği, gediği" sorgulanması lazım?

Eee; idari zafiyet bu!

***

Devam edelim..

Hep diyoruz ya; kentteki gidişat, kim kimi yakalarsa düzeni.

İşte örneği..

Diyarbekirspor'a, Gençlik Spor'dan giden bir fatura..

288 bin liralık..

Neymiş…

Play-Off maçından sonra; "sahada" olaylar çıkmış..

Koltuklar tahrip edilmiş…

Yani stadyum virane olmuş; bunun bedeli de 288 bin lira…

Büyük bir ceza…

Büyük bir ağır fatura…

Sordum..

Soruşturdum…

İlgili ve yetkililere de; "vaziyeti" anlattım…

Onlar da benim gibi; "İnanmak zor.. Olur mu böyle şey?"…

Ama işin muammalığı var..

***

Şöyle ki…

Diyarbekirspor faturayı da, yaşandığı iddia edilen "tahribatı" kabul etmiyor..

Çünkü; "hiç bir olay" yaşanmadı diyor…

Şahit olarak;

Spor bakanı,

Gençlik Spor'un üst düzey yöneticileri,

İl Valisi,

Belediye Başkanları,

Ve stadyumdaki, tüm güvenliği sağlayan kameralar gösteriliyor..

Deniliyor ki..

Var olan bir tahribat söz konusu ise..

Ki söz konusu..

Herkes biliyor ki; bu maçtan dört gün önce oynanan Fenerbahçe-Aksihar maçı…

O maçta; olaylar çıktı..

Stada,

Stad ekipmanlarına…

Koltuklara verilen bir zarar "o maçta" verildi..

Ama fatura; Diyarbekirspor'a kesiliyor..

***

Sormak lazım…

Fenerbahçe-Akhisar maçına dair; "zarar ziyan" adına bir tutanak, kesilen bir fatura var mı?…

Bendeki bilgilere göre yok..

Velhasıl kelam…

288 bin liralık; "zayiat" faturası, Diyarbekirspor için ağır..

Ki ödenmesi de zor..

Bu arada; "kulüple" bir sözleşme de yok..

Yani "maç oynatılması" adına..

Zaten kulüp diyor ki; "Spor Bakanı talimat verdi, bizde maçı orada oynadık.. Bu fatura neyin nesi..?"

***

Gelelim; Amedspor'un stadyumla ilgili hadisesine..

Malum..

Geçtiğimiz günlerde, Amedspor'dan "zehir zemberek" bir beyanat geldi..

Stadyumun tahsisiyle ilgili…

Tabi Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü de aynı "uslüpla" cevap verdi…

Sonuç, Amedspor'un sezon açılışı iptal oldu..

İş; "siyasi" noktaya kadar yükseldi..

Şimdi, "saha" sorunu var?…

Ne Amedspor'un…

Ne de Diyarbekirspor'un yeni sezon "maç yapacağı" saha belli değil…

Gel-gitler var..

Bürokratik işlemlerin; yarattığı çözümsüzlük var..

Çünkü, iki kulüpte Kurumla "maçlar" konusunda sözleşme imzalamış değil…

Nedeni de; "kiralama" ücreti..

Kulüplerin iddiası…

"Sezonluk kiralama için istenen teminat çok yüksek..

Ödeme gücümüz yok…

Düşürülsün…"

Gençlik Spor ise; "Protokol imzalanmadan maçlara izin vermem.. Stad tahsis etmem!"

***

Anlacağınız…

Vaziyet; "girdap" bir hal…

Ama, olan yine Diyarbakır'a oluyor..

Sporseverlere oluyor..

Kentin, "kimliğine, imajına ve sportif faaliyetlere bakış kültürüne" oluyor..

Ne diyeceksin?

Stadyum büyük umutlarda yapıldı..

Halkın yüzü güldü..

Oh be, "bizim de" Avrupa standartlarında bir stadyumumuz oldu..

Artık, "uluslararası" maçlarda burada oynanacak..

Hatta, Olimpiyatlar bile organize edilebilir..

Ne diyordu, bazı siyasilerimiz..

"İslam Ülkeleri Spor Olimpiyatlarını Diyarbakır'da yapalım.."

Ne yazık ki..

Ne tadını,

Ne sevincini,

Ne ev sahipliğini,

Ne de başarılı bir süreç işletme kolektifliğini yaşamaz iken; "kavgaya" tutuştuk..

Kim kimi; "kumpasa" getirirse..

Kim kimi; "yerse" misali..

***

Sonuç itibariyle diyorum ki..

Beyler..

İşgal ettiğiniz koltuklar "baba mirası" değil..

Tapulu malınız da değil..

Devletindir..

Halkındır..

Bu kentindir..

O stadyumda bu "halk için, bu kent için, buradaki spor takımları" için yapıldı..

Ve bu halkın; "vergileriyle" inşa edildi..

Kimsenin değil; halkındır..

Elbette ki mevzuata uyulacak..

Elbette ki, "bürokratik" işlemler dizayn edilecek..

Ama işi; "husumete" düşürmek..

İşi "çözümsüzlük" girdabına sokmak; kimsenin hakkı ve haddi değildir..

En basit ifadem..

Bu kulüpler o stadyumda; "oynamayacaksa?"

Bu kentin sporseverleri o stadyuma gidemeyecekse?

Bu stadyum niye yapıldı..

Yüz milyonlarca para niye harcandı?

Süs olsun diye mi?

Kimsenin hakkı yok; heba etmeye..

Ortak bir yol bulunmalı..

İnatlaşmadan vazgeçilmeli..

Siyasi polemiklere "sokulmamalı?"…

Çözüme gidilmeli..

***

Buradan, İl Valisi Hasan Basri Güzeloğlu'na seslenmek istiyorum…

Ki "çözecek" kişi de kendisi…

Devreye girmeli..

Tarafları bir masada buluşturmalı..

Faturanın da,

Stadyumun da,

Stadyumdaki tahribatın da; "oluşan" sorunların tümüne köklü çözüm getirmesini sağlamalı..

***

ANLAMAK ZORLAŞTI…

İnanın..

Baksanıza!…

Yargı..

Savcılar..

Hakimler..

Artık "medyanın" nabzına göre; "hukuk" işletiyorlar..

İşte; Park magandası…

Savcı serbest bıraktı..

Medya yazdı.. Tepki gelişti; kamuoyu oluştu..

Gözaltı kararı çıkarıldı.

Sonra cezaevine…

İşte, kızını minibüsün arkasına bağlayan baba…

Sosyal medyada konu oldu..

Gazeteler çarşaflaştırdı…

Polis..

Savcılık derken; "inceleme" yapıldı..

Baba bırakıldı..

Tepki gelince; "baba" yeniden gözaltına alındı…

Tutuklanır mı; bilmem?

Garip bir hal..

Ya eşini bıçaklayan..

O da hem bıçaklıyor, hem de evin ikinci katından aşağı atıyor..

Koca, adli kontrolle serbest bırakılıyor..

Medya konu ediyor..

Üç çocuk annesi; "ölümle" pençeleşiyor diye..

Sonra; itiraz..

Ve şahıs gözaltında.. Mahkeme tutuklama vererek, cezaevine gönderdi..

Vallahi anlamak zor..