YILIN İLK GÜNÜ VE SİYASET!…

Yeni yılın ilk günü!.. Ama haftasonu..

Yani tatil..

Resmi bir iş günü değil, mesai de yok..

Tabi bizde mesai mefhumu yok..

O da ayrı bir vaziyet..

Demem o ki, ahalinin ekseriyeti rahat modunda, rölantide yani!..

Ki bir kesim de, inancımızın, değerlerimizin kabul etmediği bir "şuursuzluğun" gecesinin dağınıklığında..

Kısmet o ki, 3 Ocak yeni yılın ilk iş günü…

Rivayet odur ki, yılın ilk iş günü "Pazartesiye" rastlıyorsa, o yıl bereketli geçermiş..

Yani iki gün gecikmeli..

İnşallah bereketli olur…

Dün duamızı uzun uzadıya yaptık..

Temenni ve dileklerimizi sunarak..

***

Bakıyorum, geçmişe küfreden var..

Nerdeydik, nerelere geldik diyerek; zamanı ve yılları suçluyor..

Aslında geçmişi kötülemek, kendini inkarla eş değerdir..

Çünkü o geçen yıllar, bizi bugünlere taşıdı..

Onun için de kendi kiymetimizi bilmiyorsak da, yılların kıymetini bilmek lazım!..

Bu arada, geçen zamanın "ömürden" giden yıllar olduğunu da unutmayalım!..

Neyse!..

Tek dileğimiz var, o da "huzurlu, mutlu, istikrarlı" bir yıl olsun, 2022 yılı..

Yalansız, dolansız, riyasız, hilesiz, mekirsiz, ihanetsiz, sağlıklı ayıpsız bir ticaretin ve yaşamın var olması!..

Ama diyeceksiniz ki, peki hayatımızda "bir günde" ne değişti, "takvim" yaprağının değişikliğinden başka..

Aynen de öyle..

Bir kesimimiz "bir yaş" yaşlandık..

Bir kesimimiz de, bir yaş büyüdük..

Ki, biz de 60’a merdiven dayadık.

***

Eee, 2023'e ne kaldı!..

Hiç bir şey; bir sene bile kalmadı..

Baksanıza bir gün eksildi bile..

Ama birileri hala ısrarlı, ısrarlı "erken seçim" diye bağırıp duruyor…

Yeni yıl mesajının satır aralarına sıkıştırarak, "seçim de seçim?"…

İster iktidar olsun, ister muhalefet olsun; "seçime" dair, hangi hükmün çevresinde dolanıp, duruyorsa dursun!..

Eğer ki, 2022'nin içerisinde yapılacak hangi seçim olursa olsun, 2023'e odaklı "erkene alınmış bir seçimdir?"..

 Nokta!…

***

İster ironi kabul edin, ister olabilirlik noktasında gerçek beyan olarak da kabul edebilirsiniz!..

Genel seçimlere dair, "erken seçim, erken seçim" denilip duruluyor ya!..

Bir kere, "seçim 5 yılda bir yapılması" gereken yasal bir mevzuata sahip değil mi!…

Bu demek değil midir ki, "vekaleti" veren asille "vekilin" 5 yıllık bir sözleşmesi, ya da mukavele imzaladığını..

Neden iradesi dışında, bir hüküm verilsin ki..

Kaldı ki, "yerel seçimler de" seçilen "Belediye Başkanları da" mevcut seçim mevzuatından muaf değil..

***

Evet ya, olmadığına göre!..

Adamın biri çıkıp, "siz erken seçim mi istiyorsunuz, buyrun o zaman yerel seçimleri de erkene alalım?"..

Yani erken yerel seçim!..

Olmaz mı!?.

Niye olmasın ki, "vekillerin vardır da, belediye ve başkanı ile encümenlerin ki niye olmasın?..

Tabi muhtar ve azalar da var!..

***

Şimdi!..

Vatandaşın "5 yıllık vekalet" verdiği vekil, "yerel seçimlere" soyunup, Belediye başkanı seçildikten sonra, o sözleşmeyi tek taraflı feshetmiş olmuyor mu?..

Oluyor..

Ki, Cumhurbaşkanlığına meyil vermiş olan, Ekrem İmamoğlu bırakıp gitmek istiyor..

Bay Kemal'e rağmen, İstanbul ahalisine rağmen, "bırakıp gitmek" istiyor!.. Kapıda bir de teftiş var..

Kendince kriminalize ediyor..

Burdan siyaset devşirip, "reisliğe" gidebilmenin yolunu, kazıyor..

Sahi hal böyle olunca; İstanbullular da çıkıp "biz de erken seçim istiyoruz" deme hakları var mı!?..

***

Vaziyetin bir de kayyım yönü var…

Şimdi ekseriyeti HDP'li Belediye Başkanları kendilerini seçenlerle bir sözleşme imzaladı..

5 yıl başkansın diye..

Her ne iş yaptıysa, "görevden" alındı, kimi cezaevinde kimi açıkta..

Peki yerine gelen kim; "seçmediği" biri!..

Kayyım!..

Tek taraflı değil, devlet taraflı "bozulan, feshedilen" sözleşmeye binaen, halkın da "Yerelde erken seçim" isteme hakları olmuyor mu?..

Bal gibi oluyor…

***

Ne diyelim, yeni yılın ilk gününde çok da derin, "siyaset mevzularına" girip, sizleri haftasonu keyfinden, alıkoymayalım..

Ama iki seçim "erken seçimle" bütünleşirse, halk için hayırlar içerir!..

Birer yıl arayla iki seçimin külfeti çok olur…

Önümüzdeki günlerde, siyasi sohbetlerin odak merkezi bu minvalde gelişirse, şaşmayın!..

Şimdiden benden söylemesi..

Ekonomik kriz, döviz kurundaki "haşinlik" bu rotaya zorunluluk hasıl ettiğini, ifade edebilirim!..

Düşünen çok!…

***

ASIL TEHLİKE ZİHNİYETİNİZ!…

Hiç ama hiç lafı evirip, çevirmeye gerek yok bay Ümit Özdağ!…

"Irkçılık" dibini gösteren ve "gerçek yüzünü" gün yüzüne çıkaran videonu izledim!.. 

7 yıl önce Türkiye'ye gelmiş, "Türk vatandaşı" olmuş, "kuyumcu dükkanı" açmış, Mustafa isimli bir Suriyeli'nin dükkanına giriyorsun…

Kendince "esnaf ziyareti!.."

İşyeri ziyaretini ve Mustafa isimli şahısla yaptığın "görüşmenin" videosunu attığın bir twett'ırla paylaşıyorsun..

 Ve o twett'e eklediğin ifadeler..

İcraatın, CHP'li Tanju Özcan'a denir ya, beş çekiyor..

Neyse, önce Mustafa ile olan diyaloğuna bakalım…

Adam gayet güler yüzlü, saygılı, beyefendi, samimiyet içerisinde, hem seni ağırlıyor, hem de sorduğun sorulara gayet anlayışla yanıt veriyor..

***

Makineli silah misali ağzından dökülen sorulara ve gelen cevaplara bakıyorum!…

-Adın ne?..

-Mustafa…

-Ruhsatına bir bakayım Mustafa…

-Buyrun..

- Sen Suriyeli misin Mustafa..

-Evet..

-Kaç yıl oldu geleli Mustafa?…

-7 yıl oldu?..

-Demek dükkan açtın Mustafa?..

Evet…

-Demek Ruhsatlı silahın var Mustafa..

Evet…

***

Bu kadar haşin sorulara bu kadar samimiyetle gelen yanıtlara karşı Bay Ümit Özdağ, dükkandan çıktıktan sonra ne yapıyorsun!…

Bu görüşmenin videosunu yayınlıyorsun..

Bir de şu sözcükleri iliştiriyorsun, "ırkçılık" yaparak..

"7 sene önce Türkiye'ye gelmiş. Türkçe'si çok az. Vatandaşlık almış. Üstüne silah ruhsatı. Şanlıurfa'dan aldığı kuyumculuk kimlik kartı ile İzmir'de kuyumcu dükkânı açmış. Bunlardan 900 bin tane daha var. Türkiye, tehlikenin farkında değil misin?"

***

E be yuh yani!…

Seninkisi "ırkçılığın da, Neo nazilerden de öte, faşizan bir" tavır, sergilemeyi de geride bırakıyor..

Yazıklar olsun.

Akıl alır gibi değilsin..

Bir siyasi partinin Genel Başkanı, "Türk vatandaşı olmuş" ülkede ticarete başlamış, esnaflık yapan, vergisini ödeyen bir kişiye bunlardan 900 bin insan var diyerek, "tehlikeli" gösteriyorsun"…

***

Bu faşizm değilse nedir?..İnsani değerleri hiçe sayan bir yaklaşımdasın!…

Senin muhatabın siyasi yönde bir hesap sormuşluğun var ise Ümit Özdağ bey!.. Mustafa senin "muhatabın" değil..

Varsa meramın, siyasilerden, politikacılardan, sen oraya git…

***

Akşener'in tavrı, Özdağ'ın tutumu, CHP'li Özcan'ın, ki Kılıçdaroğlu da dahil, Babacan'ı da ekleyerek, şu esnaf ziyaretlerinde sergiledikleri "insani olmayan" tavır, eylem ve söylemlerinden dolayı, esnaf ahalisine çağrım ve önerim var..

Lütfen kapıya geldiklerinde; "meşgulüz" tabelasını assınlar!…

***

ULAN YAN BAKTIN CİNAYETİ!…

Vallahi ne diyeyim; akıl sır erdirmek ne mümkün?!…

Ülke insanımın geldiği merhale; "akla ziyan!.." Bakar mısınız, Beyoğlu'nda, "yan baktın, omuz attın" tartışmasında, bir ABD'li turist öldürülüyor…

Ki haberlere böyle yansıdı..

Ah şu "ulan kelimesi" var ya, en büyük faşist, katil, cani..

Sahi bu "kelimeyi kim türetti, ya da üretti, icat etti".. Gidip, onu bi güzel "biplemek lazım?"..

Ne fitne bir "kelime bu ulan!.."

 2022'ye dair naçizane tavsiyem "ulan kelimesiyle başlayan cümle her kim kuruyorsa, aman ha aman oradan hemen uzaklaşın..

Çünkü bela geliyorum diyor!…

***

GÜNÜN SÖZÜ

Bütün renkler aynı hızda kirleniyordu. Ne yazık ki birinciliği beyaza verdiler.