YOL HARİTASI "DEMOKRASİDİR"

Ülke ve millet olarak; “korku tüneli” içerisinde zaman tüketiyoruz!
Fikirler kısır ve dar.
Ama bir o kadar da tehditkâr.
Bol çukurlu, derin ve dikenli.
Her alan’da toplumsal “bir çatışma” hakim.
Ne bugüne münhasır, ne de düne!
Tamamen Türkiye Cumhuriyeti’nin “varlık” ve ilan tarihinden gelmekte.
Çatışmanın odağındaki neden de;
Cumhuriyet “demokrasiyle” buluşsun mu, buluşmasın mı?
Toplumsal “barış” sağlansın mı, sağlanmasın mı?
İnsan Hakları, Hukukun Üstünlüğü, Adaletin “tarafsızlığı”, Bireyin “özgürlüğü”
Olsun mu, olmasın mı?
Türkiye “çağdaş” bir kimlik kazansın mı kazanmasın mı?
Özet olarak; iki zıt kutup.
Ya artı, ya eksi.

****

Düşün ve Söyle yaşı 40’ın üzerinde olanlar “hayat” tünelini filim şeridi gibi “gözlerinin” önüne getirsin.
Şu 40 yıllık zaman dilimi içerisinde; ülke neyle boğuştu.
Kendisi neyin “korkusuyla” büyüdü.
Ve bu olup-bitenle alakalı; hangi safta yer aldı.
Ne bugün için, ne de geçmiş için hiç kimse şunu diyemez.
Hele iddia bile edemez.
“Ben tarafsız kaldım. Ben tarafsız düşünüyorum” 
Konumunuz, Irkınız, İnancınız, Kimliğiniz, Renginiz önemli değil.
Yeter ki ülke coğrafyasında yaşayın...
Kim olursanız olun, ne yaparsanız yapın. 
“Korku tüneli” içerisinde tüketilen zaman dilimindeki “çatışmanın” mutlaka taraflarından biri olduğu gibi; destek veren olmuştur.

****

Dedim ya son 40 yılı göz önüne getirelim.
Bu 40 yılın her yılı, bir veya birden fazla mevzuyla alakalı “ülke” çatışma yaşamıştır.
İster Kürt sorunundan bahsedin, ister Laiklikten bahsedin.
Ya da, “sağ-sol” adına. Veya tüm bunların “çözüm” adresi olan Demokrasiden bahsedin.
Ağzınızdan çıkan söz.
Duruma gösterdiğiniz hamle.
Fikirde beyan ettiğiniz düşünce.
Kısacası ne adla olursa olsun; yaptığınız, ettiğiniz, sarf ettiğiniz tamamen “korku tünelindeki” çatışmanın bir “uzvudur”!
Kimi yerde “parçası” kimi yerde; destekçisi.
Kimi zaman da; “karşı” savaşçı.
Sonuç itibariyle; Millet olarak “senaristlerin” sahnelediği oyunun daima “figüranları” olmuşuzdur.
Hem “oynatılmışız” hem de; malzeme olarak kullanılmışızdır.

****

İşte Ergenekon Terör Örgütü’nün “ortaya çıkan” yapısal kimliği ve var oluş “trendi”, mevcut yapıyı “onaylıyor”!
Düşünebiliyor musunuz;?
Yıllarca “devletin” beslediği, makam-mevki sağladığı bir zat, bir süre sonra “o devletin” yıkıcısı oluyor.
Ve bu icraatı yerine getirirken de; “devletin mekanizmalarını” kullanıyor. Hem de; iç dinamiklerinde “çeteler” oluşturarak.
Ardından, onlarca “cinayet”, onlarca katliama dayalı eylemler.
Toplumsal “kaosu” yaratıcı faaliyetler.
İnsan inanmak bile istemiyor.
Ama ortaya dökülen “gerçekler”, ister inan, ister inanma dedirtiyor.

****

Dedim ya, kaosun da, çatışma ortamının da.
Diğer yandan; tüm bunlara karşı mücadele etmekte.
Toplumsal inisiyatife dayalıdır.
Eğer; “iki zıt” kutbun taraflarından isek. Ki öyleyiz.
O zaman bizim; olup-bitenin “toplumsal” değerler noktasında;
Barışı, Huzuru, Güveni, İstikrarı “sağlayan”.
Özgürlüğü, Kardeşliği, Hakları ve Adaleti “temin eden”!
Kişi hakları “tüm hakların” üzerinde tutan.
Kardeş kanının akıtılmasına “karşı olan”
Açlığı, sefaleti, eşitsizliği topluma dayatmayan
Cumhuriyeti cumhurla (Halk) “var eden”
Değerlerin etrafında halka teşkil edip, İnsiyatif kullanmalıyız.
Bunun yolu da; “demokrasiyi” yaşatmakta geçer.
Demokrasiyi de “ayakta” tutacak olan Siyasi Partilerdir.
Onun için de; “bizim” taraf olma noktamız; “demokrasiyi” kendisine ilke edinen; Çağdaşlığı da “şiar” edinen Siyasal düşüncenin etrafında halka oluşturmalıyız.
Aksi takdirde;
Her türlü fitnenin, fesadın, kavganın, çatışmanın, eşitsizliğin “cenderesinde” korku tüneli günleri “tüketmeye” devam edeceğiz.

****

İfade ettim;
Çatışmaların temelindeki neden şudur.
Demokrasi yaşatılsın
Ya da yaşatılmasın.
Takdir edersiniz ki demokrasilerde “keyfiyet” yoktur.
Hele despot anlayış hiç yoktur.
Fikirler “bölücü” olmadığı gibi düşünceler “ihtilal” gerekçesi ve nedeni değildir.
Demokrasilerde; Anayasa ve Yasalar vardır.
Hukuktur, Adalettir “yasadışı” toplumun değerleriyle örtüşmeyen vakalardan “hesap soran”!
Kural ve kaide budur.
Yoksa Emekli olmuş bir kaç zat-ı muhteremin “kaleme aldığı” senaryolar değildir, nizamı sağlayan.
Sözün kısası;
Demokrasilerin temelinde yatan çağdaş değer ne yazık ki, ülke ve millet olarak daha net ve dört elle “yakalayabilmiş” değiliz.
Nedeni de; herkes. İster sivil, ister üniformalı.
İster mevki sahibi, ister sokaktaki kişi.
Hala “üstün” vasfın bende tartışmasıyla; zincir oluşturmakta. 
Bakın Musa Anter’e yönelik “suikast” sırasında yanında olup ve yaralı kurtulan Orhan Miroğlu ne diyor;
Ergenekonu’nun Güneydoğu ve Diyarbakır “ayağında” 35 yıl öncesine gidilerek, araştırmak gerekir..
“Çünkü cinayetler için Diyarbakır Cezaevinde “itirafçılar” eğitilerek kullanılıyordu” diyor..
Onun için de üstadın dediği gibi
“Bu zincirleri” kırmak ve atmak zorundayız.
Korku tünelinden çıkışın yol haritası “demokrasidir”.
Demokrasiyi de; “kirli mideden” kurtarmak lazım..
Gerisi keyfiyettir.